Erol Evgin elitistik çukura düşmesin

EROL Evgin, Aysun Kayacı’nın yıllar önce sarf ettiği bir sözün benzerini söyleyince Sayın Cumhurbaşkanı’nın tepkisini çekti.

Haberin Devamı

Sözlerinin ana fikri, “donanımsız insanlara eşit oy hakkı verilmemeli” şeklindeydi.

Bakınız, “insan” denen varlık milyonlarca yıllık evrimin sonunda ulaşılan bir “mükemmellik”.
Dolayısıyla “algı kapasitesi” itibariyle, eğitimli olmak, “biyolojik makine” nezdinde çok da önemli değildir.
Nitekim Shakespeare’in tüm birikimiyle “olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu” tiradındaki derinliğin sıradan bir Anadolu kasabasında “ya herro ya merro” denilerek “aynı yetkinlikte” yakalanıyor olması, asla şaşırtıcı değildir.
Yani insan denen varlık, anlamaz gözükse de saf hallerde rol kesse de en münevverinden çok da geride değildir.
Dolayısıyla, mevzu, kendi menfaatini koruyup kollamak olunca, önceliklerini inanılmaz bir maharet ile bulup çıkartır.
Peki, menfaatlerini hangi kriterlere göre tespit eder?
İşte, en önemli mesele de orada yatmaktadır.
Çok bilinen A. Maslow’un “İhtiyaçlar hiyerarşi”sine göre, birey herhangi bir kategorideki ihtiyaçlarını tam olarak giderememişse, bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine geçemez.
Yani, “Fizyolojik”, “Güvenlik”, “Aidiyet” ihtiyaçları sırasıyla çözümlenmemiş ise, “Saygınlık”, “Kendini Gerçekleşme” ihtiyaçları gündemine gelmez.
Maslow’a göre, günlük olarak karnını doyuran, fakat kendini güvende hissetmeyen insanın, dünya görüşünü geliştirmek için örneğin kitap okumaya ihtiyacı bulunamaz.
Şimdi, Erol Evgin’in “küçümsediği” kitleye baktığınızda, bu insanların “entelektüel kaygıları”nın olamayacağını net bir şekilde görebilirseniz.
Hani, bu durum onların Erol Evgin’in işaret ettiği hususlara ilişkin hiçbir şeyin farkında olmadıkları, sezmedikleri, hissetmedikleri anlamına gelmez.
Herkes kadar akıllı olan bu insanlar, bulundukları sosyal ve ekonomik kategoriye göre, temel ihtiyaçlarını gidermede kimin daha duyarlı gözüktüğüne göre bir tercih ve bağlı olarak “siyasi tavır” oluşturmaktadırlar.
Son 12 yılın pratiğine baktığınızda da AK Parti, bu anlamıyla, en az 15 milyonluk bir oy sahibi kitlenin “müşteri”si olmayı becermektedir.
Diyeceğimiz, iktidara kızıyoruz diye onların seçmenlerine haksızlık yapmak biraz ayıp olmuştur.

-----

Başımız döndü

Haberin Devamı

TAMAM, Türkiye büyük ülkedir.
Tamam, dünya, hatta bölgemiz son derece dinamiktir.
Şartlar sürekli olarak değişmektedir.
Bu sebepten menfaatlerimizi değişen şartlara göre sık sık gözden geçirmeliyiz.
Hiçbir devlet körükörüne dostumuz ya da düşmanımız olmamalı.
Buraya kadar kimsenin hiçbir itirazı yok.
Ancak, her şeyin bir usul ve adabı vardır.
Ne yapıyorsunuz, neden vazgeçiyorsunuz, “anlaşılır” olma durumundasınız.
İç politik hesaplar ancak bir ölçüye kadar müsamaha görür.
Züccaciye dükkanını dağıtıp, kırılmadık cam eşya bırakmadıktan sonra, “yapıştırmak” kolay olmuyor.
Hani hiç olmuyor değil, ama “eksiklenerek”, saygınlığı zedeleterek oluyor.
Böyle olunca da iyi olmuyor.
Uluslararası toplum, komşu ülkeler, okyanus ötesindekiler, 7 alem, artık bizim dış politikamıza “gülümseyerek” bakıyor.
Bu durum çoğumuzun içini acıtıyor.

-----

Almanlara atılan gol

Haberin Devamı

ALMANLAR, hırslı disiplinli, metodik, çalışkan bir millet.
Hal böyle olunca, bir müddet sonra bulundukları ortamın “dominant”ı oluyorlar.
Avrupa Birliği’nde de aynı senaryo yaşanmaya başlamıştı.
Her geçen yıl “fiili patronaj” Almanya’ya geçiyor ve bu durum İngilizleri rahatsız ediyordu.
ABD’den, Çin ve İsrail’e, dünyanın geleceğinde kendilerini lider ülke olarak konumlamak isteyenleri de huzursuz kılıyordu.
Hakikaten Almanlar farklı bir millet.
İki dünya savaşı ile kendilerine “ayar” verilmiş olsa da toparlanmaları fazla zaman almadı.
Özetle, İngiltere’nin AB’den ayrılması, şüphesiz çok boyutludur, ancak bir yönü itibariyle Almanların önünü kesme projesidir.
Bundan sonra neler mi olabilir.
Kanaatimiz, Fransa, İspanya, İtalya gibi ülkelerin İngilizlerin olmadığı bir ortamda Almanlara “daha kolay bir yem” olmasına, en başta bu ülkelerin de karşı çıkacağıdır.
Yani AB, büyük ihtimal kan kaybetmeye devam eder.
Nasıl derler, gazozun kapağı açıldı ve havası kaçtı.
Almanlar bu gelişmeler sonrasında, eski göz ağrıları Doğu Avrupa ülkelerine daha bir sahiplenici yaklaşabilirler.
Ha, bu arada eski Osmanlı-Alman dostluğu yeniden yeşerir ve ileride Almanlarla yakınlaşır mıyız, bilinmez.
Tüm bu gelişmeler, esasında “demokratik ideallerin” giderek “romantik” addedildiği bir dünyaya doğru gidişimize işaret ediyor.
AB, insanlık için her şeye rağmen “vicdan çıpasıydı”. Türkiye dahil, demokrasiye mesafelenmeye meyilli pek çok devleti engelliyordu.
Neyse, Berlin Duvarı’nın yıkılması kadar önemli bir olaydır Brexit.
Sonuçlarını birlikte yaşayacağız.

Yazarın Tüm Yazıları