Binali Yıldırım

BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanlığına adaylığını koyduğunda Binali Yıldırım oldukça farklı bir portre çiziyordu.

Haberin Devamı

Sanki politikacıdan ziyade deneyimli bir mühendis izlenimi veriyordu.

Becerikli, hizmet odaklı, kendisini kanıtlamış üstelik esprili bir figür vardı karşımızda.
Sonra, 1 Haziran seçimlerinde üç dönem kuralı nedeniyle aday olamadı. O dönemlerde parti içinde kendisine muhalif olanlar tarafından yıpratıldığını ve siyaseten bir irtifa kaybı yaşadığını gözlemiştik.
Derken, seçimler yenilenmeye ve üç dönem kuralı kaldırılmaya karar verilince, “ibre” tekrar kendisine dönmeye, Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı’na karşı ön görülenden daha fazla güç kazanmasını önlemek üzere, Saray nezdinde “ilave itibarlandırılma” rüzgarı almaya başladığını izledik.
Artık Binali Bey morallenmişti.
1 Kasım’a giden süreçte kendisini defalarca dinleme fırsatımız oldu.
Ancak, sanki bildiğimiz Binali Yıldırım’dan farklı bir insan vardı karşımızda.
O teknisyen nitelikli, her daim gülen ve güldüren kişi gitmiş yerine gergin bir politikacı tiplemesi gelmişti.
Konuştuğu insanları zaman zaman “uslandırmayı” tercih ediyor, ölçüyü zorladığında alışık olunmayan sessizliklere sebep oluyordu.
Ayrıca, muhafazakar yapısının yanında katı Türk Milliyetçisi karakteri ilk defa bu kadar ön plana çıkıyordu.
Erzincan’dan kopup gelen gençlik esintileri, “barış süreci”, “demokratik uzlaşı” gibi kavramlara aşırı bir mesafe koyuyordu.
Şimdilerde, kendine seçtiği yeni rolle artık, AK Parti’nin şahin kanadında yer alan, siyasi ikbalini Erdoğan’la örtüştüren, sadece hizmet adamı değil, aynı zamanda iddialı politikacı olmayı tercih eden yepyeni bir Binali Yıldırım var.
Açık söyleyelim, bize eski Binali Bey daha sempatik geliyordu.

-----

Haberin Devamı

Problem dörtnala geliyor

ANTAKYA’ya gidenler bilir. Büyük ölçüde bir Arap kentindesinizdir. Ahali’den mutfağına, sınır ötesine dolmuşlar, sokaklarda çalınan müzik...
Renkli bir Türkiye gerçeğini yaşatır bizlere.
Şimdilerde benzer görüntülere tanık olmak istiyorsanız, fazla uzağa gitmeden Dönertaş, Basmane, Hatuniye Camii civarı, Aya Vukulos Kilisesi etrafında kısa bir gezinti yapın.
Sayıları onbinleri aşan Suriyeliler buralarda kapsamlı bir yerleşiklik örgüsü oluşturmuşlar.
Adeta kendinizi Halep’te zannediyorsunuz.
İşin enteresanı bölgenin esnafı da bu değişime ayak uydurmuş, yepyeni, gıcır Arapça tabelalarla, Araplara özgü yemeklerle yeni sakinlerine hitap ediyorlar.
Bakın, artık kış geliyor. Bu insanlar Kemeraltı’nın metruk binalarında bir köşeye kıvrılıp durumu idare ediyorlardı.
Soğukların artması bir yandan, Avrupa’ya geçişlerin zorlaşması diğer yandan, giderek büyüyecek bir sosyal facia tam “bağrımızda”, kentin en orta yerinde helmelenip duruyor.
Aç insana kimse meşruiyet sorgusu yapamaz.
O genç insanların çok yakın zamanın acımasız suç örgütleri olacağını kestirmek için kahin olmaya gerek yok.
Devlet hiç şüphesiz bir şeyler yapıyordur.
Ama işin içinde çoluk, çocuk, kadın, genç olunca, üstüne üstlük, sefalet, açlık kol geziyorsa, rahvan tutumlar, sorunu zamana çiğnetme yöntemleri geçerli olamaz.
Ticaret Odası, Esnaf Odası, diğer tüm STK’lar; somut, akut, yakın bir tehlike, bir sıkıntı önümüzde duruyor, lütfen bu meseleye bir el atın.

-----

Haberin Devamı

Lastiği enerji fiyatları patlatır

GEÇEN hafta ABD ekonomi verileri beklenenden de iyi gelince Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) aralık ayında faizleri artırması çok muhtemel hale geldi.
Yani, bizim gibi ülkelere ucuz ve bol döviz dönemi bitecek.
Türkiye %5’lerin üstünde büyümek istiyorsa 50 ile 80 milyar dolar civarında dış finansman bulma durumunda.
Şimdilerde %3’ler mertebesinde büyümeye razıyız.
Bu halde bile yıl sonu itibariyle 37-38 milyar dolar civarında cari açık bekleniyor.
Üstelik dünya enerji fiyatlarının “yerlerde süründüğü” seviyeleri yaşıyoruz.
Ekonomistler önümüzdeki 1,5-2 yıl içinde, Rusya’nın da tazyikiyle enerji fiyatlarının tekrar yükselebileceğini öngörüyorlar.
Bu senaryo gerçekleşir ise, FED’in oluşturduğu ekonomik iklimde, dışa bağımlı enerji yapımızla %3’lük ekonomik büyüme bile hayaldir. Hatta açık söyleyeyim, dış ödemeler dengesinden kaynaklanan çok ciddi bir kriz, tıpkı 2001 yılında olduğu gibi, garip ihtimal yaşanabilir. İşte o aşamada, şimdiden uyaralım ne %49,5 kalır ne de iktidar partisi.
Neyse, Türkiye büyük ülkedir, felaket tellallığı yapmanın alemi yoktur diyelim.
Ama siz, yine de de ekonomistlerin söylediklerine kulaklarınızı verin, yüreğiniz ağzınızda dünya enerji fiyatlarını dikkatlice izleyin.

Yazarın Tüm Yazıları