Anevrizmalar sinsi seyrediyor

Genel olarak anevrizmaların sinsi seyrettiğini belirten Doç. Dr. Yaman Zorlutuna, “Belli bir büyüklüğe eriştikten sonra, bulunduğu bölgeye göre basıya bağlı bulgular verebilir. Bunlardan en önemlisi ağrıdır” dedi.

Haberin Devamı

Sevgili okurlar bu hafta konumuz aort anevrizmalarinin tedavisinde açık cerrahiye alternatif bir yöntem olan endovaskuler stent greftler. Konuyla ilgili olarak Bayındır Söğütözü Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Yaman Zorlutuna ile konuştuk. Sizlerden gelen sorular doğrultusunda konu ile ilgili merak edilenleri sorduk, O da yanıtladı.
Öncelikle Aort damardan bahseder misiniz?
Bilindiği gibi kalpten çıkan ana atardamarımıza Aort (veya Aorta) denilmektedir. Tüm vücudumuza temiz kanın dağıtım anayolu olan aorta, kalbin sol karıcığının üzerinden başlayıp göğüs ve karın içinde seyreder. Aorta, bulunduğu bölgelere göre farklı isimlerle tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, göğüs kafesi içinde kalan kısmına torasik, karın bölgesindekine ise abdominal aorta denilmektedir. Kalpten ilk çıktığı bölgede çapı en fazla 4 cm olan aorta, seyrettiği yol boyunca beyine, kollara, tüm organlara ve bacaklara dallar verir. Böylece dokularımız için gerekli olan temiz (satüre) kan gereksinimi sağlanmış olur.
Peki Anevrizma nedir, nasıl oluşur?
Aortanın, bulunduğu bölgedeki çapının 1.5 katı ve üzerine çıkmasına balonlaşma (anevrizma) denilmektedir. Anevrizma oluşumunda en önemli faktör, damar yapısındaki elastik dokunun setleşmesi ve travmaya karşı duramaz hale gelmesidir. Bunun en önemli nedenleri; elastik dokunun genenik nedenlerle bozulmuş olması, yaşlanma, damar sertliği, enfeksiyon ve travmadır. Ağır darbeler (trafik kazası, yüksekten düşme gibi) acil müdahaleyi gerektiren akut anevrizmalara neden olabildiği gibi, kronik travma olarak kabul edebileceğimiz yüksek tansiyon da zaman içinde anevrizma oluşuma yol açabilmektedir.

EN ÖNEMLİ BULGU AĞRI

Haberin Devamı

Anevrizma belirtileri nelerdir, ne gibi riskler yaratır?
Genel olarak anevrizmalar sinsi seyreder. Belli bir büyüklüğe eriştikten sonra, bulunduğu bölgeye göre basıya bağlı bulgular verebilir. Bunlardan en önemlisi ağrıdır. Bunun dışında, genellde bulgular anevrizmaya bağlı komplikasyonlar nedeniyledir. Anevrizmalarla ilgili üç önemli komlikasyon söz konusudur:
1. Anevrizma kesesi içindeki oluşan kan pıhtısının koparak damar tıkanıklığına neden olması.
2. Anevrizma kesesinin yırtılarak (rüptür), bulunduğu bölgeye (göğüs kafesi veya karın içi) kanaması.
3. Anevrizma bölgesinde damar duvarının yapısını oluşturan iç tabakanın orta tabakadan ayrılarak (diseksiyon) tıkanmalara neden olması.
Anenrizmada yırtılma veya iç tabakanın ayrılması gibi komplikasyonlar oluştuğunda, ne yazık ki hastaların yaklaşık yüzde 20’si hastaneye eriştirilemeden kaybedilmektedir. Bunun yanı sıra, bu hastalar ameliyataneye alınabilseler bile, yapılacak operasyonun riskleri çok üst seviyelere çıkabilmektedir. Bu nedenle anevrizma boyutu belli sınırların üzererine çıktığında, radikal tedavi kaçınılmazdır.
Tedavi seçenekleri nelerdir bahseder misiniz?
Aort anevrizmaları için, günümüzde üç temel tedavi yöntemi uygulanabilmektedir:
1. İlaç tedavisi: Aortanın, bulunduğu bölgeye göre, normal çapının üzerine çıktığı, ama henüz daha cerrahi sınırlarına gelmediği durumlarda uygulanır. Bu tedavinin amacı yüksek tansiyon varsa kontrol altına almak ve damar sertliğine neden olan; sigara alışkanlığı, kanda yüksek yağ seviyesi gibi riskleri ortadan kaldırmaktır.
2. Cerrahi tedavi: Oluşan anevrizmayı ortadan kaldırmak için uygulanan geleneksel tedavi yöntemidir. Bu yöntemde cerrahi kesiyle anevrizmaya ulaşılıp, anevrizma kesesi çıkarılarak, bu bölgeye, aortanın devamlılığını sağlamak için, özel materyallerden üretilmiş tüp şeklinde yapay bir damar dikilmektedir. Bu tanımlamadan da anlaşılacağı gibi geleneksel cerrahi yöntem oldukca ağır bir ameliyat anlamına gelmektedir.
3. Endovasküler tedavi: Geleneksel cerrahi yöntemin hastalar üzerindeki ağır travması, aort anevrizması olan bölgeye erişebilmek için yapılan büyük kesiler ve sonuç olarak ortaya çıkabilecek önemli komplikasyonlar nedeniyle bilim insanları tedavide yeni seçenek arayışlarına yönelmişlerdir. İlk olarak 1994 yılında ABD’de aort anevrizmalarının tedavisinde farklı bir yaklaşım gerçekleştirilmiştir. Bu yöntemi, geleneksel cerrahiden ayıran çok önemli bir fark söz konusudur. Endovasküler girişimlerde esas; anevrizmaya dışarıdan büyük bir kesi ile erişmek yerine, anevrizmayı içeriden destekleyecek kumaş kaplı bir stent yerleştirilmesidir. Bu yöntemin adı “Endovasküler Stent Greft”tir. Teknoloji ve malzeme alanındaki gelişmelere paralel olarak bu yöntem giderek yaygınlaşmış ve günümüzde açık cerrahi tedaviye alternatif haline gelmiştir.

HİBRİT OPERASYON ODASINA İHTİYAÇ VAR

Haberin Devamı

Endovasküler Stent Greft Uygulamaları nasıl ve kimler tarafından yapılmalı?
Endovasküler Stent Greft uygulamaları için öncelikle gerekli görütüleme teknolojisini de kapsayan “hibrit” bir operasyon odasına (anestezi, kateter laboratuvarı, görüntüleme ve cerrahinin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmiş alan) gereksinim vardır. Bu odada hasta sorunsuz bir şekilde genel anestezi alabilmeli, kusursuz bir şekilde radyolojik görüntüler ve vital bulgular monitörize edilebilmelidir. Ama bundan da önemlisi, endovasküler girişimlerde multidispliner ekip çalışması yöntemin olmazsa olmaz şartıdır. Bu ekipte; kardiyovasküler cerrah, kardiyolog veya radyolog ve anestezist bulunmalıdır.
EVAR ve TEVAR ne demektir?
Endovasküler Stent Greft uygulamalarında, temel ilke aynı olmakla birlikte, anevrizmanın bulunduğu yere göre işleme farklı adlar verilmektedir. Karın içinde seyreden aort anevrizmalarının endovasküler yöntemle tedavisi İngilizce’den kısaltılmış olarak EVAR (EndoVascular Aneurysm Repair) şeklinde tanımlanır. Göğüs kafesi içinde seyreden anevrizmaların endovasküler yöntemle onarımı içinse TEVAR (Thoracic EndoVascular Aneurysma Repair) tanımı kullanılmaktadır.

ÖNEMLİ AVANTAJLAR SAĞLIYOR

Haberin Devamı

Peki her hastaya uygulanabilir bu yöntem?
Aorta anevrizmalarının tedavisinde standart yöntem halen açık cerrahi olsa da, teknolojik gelişmelere paralel olarak endovasküler anevrizma onarımları da önemli yer tutmaya başlamıştır. Özellikle genel durumu düşkünlüğü, eşlik eden hastlalıklar ve ileri yaş nedeniyle açık cerrahinin yüksek risk taşıdığı hastalarda, bu yöntem önemli avantajlar sağlamaktadır.
Günümüzün teknolojik olanaklarıyla Endovasküler stent greft uygulamalarında engelller çok önemli oranda azalmıştır. Kullanılan malzameler ve ekipman bizi uygulamada oldukça geniş bir hasta grubuna müdahale edebilecek duruma getirmiştir. Bu gün için, endovasküler stent uygulanabilmesi için yalnızca iki temel şart söz konusudur. Bunlar; aortada stent greftin tutunabileceği sağlam bir bölgenin bulunması ve anevrizma kesesinin ileri derecede açılanma (kıvrılma) göstermemesidir.

Haberin Devamı

ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA

Sevgili okurlar önümüzdeki hafta konumuz göz sağlığı ve görme kusuru tedavisinde kullanılan OPTILASIK yöntemi. Günümüzde görme kusuru tedavisinde yaygın olarak excimer lazer kullanılmaktadır. Gözlük veya kontakt lenslerden kurtulmak için yaptırılan bu tedavi halk arasında göz çizdirme veya lazer tedavisi olarak bilinir. Optilasik ise bu tedaviye alternatif yeni bir yöntemdir. Biz de bu önemli konuda sizleri bilgilendirmek amaciyla Ankara LivHastanesi doktorlarından Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Sibel Salvarli ile konuşacağız. Sizler de hafta boyunca sormak istediğiniz soruları skalyoncu@hotmail.com adresinden bana iletebilirsiniz.

Haberin Devamı

DOÇ. DR. YAMAN ZORLUTUNA KİMDİR

1977 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1977-1983 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamladı. 1983’de Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi’ne başasistan olarak atandı. 1990 yılında Kalp ve Damar Cerrahi Klinik Şefi, 1991 yılında Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Doçenti unvanını aldı. 1992’de, o zamanki adı Bayındır Tıp Merkezi olan Bayındır Hastanesi’nin kuruluşuna katıldı. 1995-1999 arasında Bayındır Hastanesi Tıbbi Hizmetler Direktörü ve Başhekim’i olarak çalıştı. 2002-2004 yılları arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi olarak görevlendirildi. 2004 yılında Bayındır Hastaneleri Tıbbi Direktörü, 2006 yılında Bayındır Hasteneleri Kalite Koordinatörü olarak atandı. Halen Bayındır Hastanesi Kalp-Damar Cerrahisi Bölüm Başkanlığı, Bayındır Sağlık Grubu Tıbbi Hizmetler Direktörlüğü ve Kalite Koordinatörlüğü görevini yürütmektedir.

Yazarın Tüm Yazıları