Zayıf keçi, semiz kasap, yine tutmadı bu hesap

DOKSAN küsur yıllık Cumhuriyet’e “seksen eğitim reformu” sığdıran ve hâlâ reforma doymayan hükümet adamlarımızın hızı kesilmedi.

Haberin Devamı

Çocuklarda akıl fikir bırakmadıkları halde daha da fazlasını istiyor, reformlarına yenilerini ekliyorlar.
Bebelerimiz, eğitim konusunda okuldaki hocaları ve televizyon ile baş başa. Ailelerden hayır yok!

***

Aileden hayır olmadığı nereden mi belli?
“Uzun boylu sevgi insanının” üç çocuk programına ayak uydurmak için elinden geleni yapıp türettiklerini sosyal ortama emanet eden anne ve babalardan yola çıkıyoruz.
Arada bir televizyon kamerasına yakalandıklarında verdikleri cevaplara bakıyoruz.
Kameraman “canlı anket” yapıyor. Sosyolojik anlamda “B grubu, C grubu, D grubu” ayırımı yapmadan önüne gelene mikrofonu dayıyor.
“Dostoyevski?”

NERDE O ESKİ DOSTLAR?

Gelen cevaplara bakılırsa genel algı, Dostoyevski isminin ilk hecesi olan “Dost”un kavranmasıyla sınırlı kalıyor. Bilgi olmadığından cevap bu heceye dayanıyor.
“Dostluk demek.”
“İnsan dostunu iyi seçmeli.”
“Aaah! Nerde eski dostlar?...”
Kimsede utanma sıkılma da kalmamış. Affedersiniz bilemedim demiyorlar. Atalım, belki tutar hesabındalar. Tutturursak, mikrofonu burnumuza dayayan da belki bize beleş tencere-tava verir beklentisindeler.
“Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur” demişler. Türettikleri çocuklar da büyüklerimizin tasarlayıp uygulamaya koyduğu “eğitim reformları sayesinde” kendilerine benzemiş.
Hatta çocuklardaki pişkinlik düzeyi daha da ileriye gitmiş. En azından sınav sorularına verilen cevapları durumu böyle gösteriyor.
Sınavda, Türkiye’deki akarsuların genel özellikleri soruluyor. Daha doğrusu kısaca yazılması isteniyor. Eskinin orta birinci sınıf düzeyindeki çocuktan gelen cevap tek kelimelik:
“Akarlar”

***

Yabancı dil eğitimi, İngilizce yerlerde sürünüyor. Bizim zamanımızda metin filan ezberletirlerdi. Oradan bir-iki cümle akılda kalırdı, bunlarda o sıkılık da yok.
“Where are you from?”
“Nerelisin?” manasına gelen soru cümlesi bu. Yanında boşluk bırakmışlar, tercümesini istiyorlar. Hemen yanında bir soru daha var. Sözde hangi milletten olduğunu soruyor.
What nationality are you?
Çocuk, tercümesini yapıp, İngilizce cümlelerin yanındaki boşluklara cevaplarını yazmış:
“Bu bir şey istiyor. Bu da veriyor.”

DOKUMUZ BİRAZ GEVŞEK AMA

Muhafazakâr nesiller yetiştirip onlara dedelerinin mezar taşlarını okutacağız ya! O gayretlerin karşılığı ortada. Sınavda, “Mübarek geceler hangileridir, yazınız” diye sorulmuş. Çocuk sıralamış:
“Kına gecesi, gerdek gecesi, dolunay gecesi.”
İslam’ın şartlarını sıralayın demişler. Çocuk saydırmış:
“Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek.”
Beşincisi de bölgedeki IŞİD belasını dikkate alarak eklemiş listesine: “Hacdan gelmek.”
Sıkışıldığında “dini referanslara” sığınma refleksleri ise tıpkı büyüklerinden gördükleri gibi. Orta üç düzeyindeki çocuğun sınav sorusu, “Canlılarda bulunan proteinler çeşitlilik gösterir. Bunun üç sebebini yazabilir misiniz?” olarak geliyor. Çocuk Diyanet’ten destek almış gibi cevabı dayıyor:
“Allah öyle yaratmış, Allah’ın işine karışılmaz.”
“Allah’tan iyi bilemeyiz. Belki ilerde ilim gelişecek. Şu anki testi çürütecek. Yalan söylemek istemem. Ne söylesem boş.”
“Demek ki hayırlısı buymuş.”
Göz renkleri kahverengi olan anne ve babadan meydana gelen çocuğun mavi gözlü olması nasıl açıklanabilir?
“Çocuk evlatlıktır veya cami avlusunda bulunmuş olabilir.”

***

Çocuklarımıza sağladığımız eğitimin verimlilik tabanı bu. Tavanı ise “Uzun boylu sevgi insanı” bir-iki ay önce dünya âleme göstermişti:
“Amerika’yı Müslümanlar keşfetti.”
Çocuklarımızı getirdiğimiz yer, yukarıdaki cevaplarında saklı ama ben hâlâ umudu kesmiş değilim. Eğitenler, “Okulumuzun güzelleşmesi için ne yapılabilir?” diye sormuşlar. Genel cevap “Bahçeye gökdelen dikilmesi” olmuş.
Çocuklar en azından “betonlaştırma kültürünü” kapmışlar. O da bir şey.

Yazarın Tüm Yazıları