Soydan gelen hak!

MEMLEKET büyükleri kafa kafaya verip düşünsünler. “Zenginlerin, mühim siyasetçilerin” çocuklarını topluma kazandırmak için esaslı bir yol bulsunlar.

Haberin Devamı

İhtiyacımız olan şey “Kardelenler” gibi “Baba Beni Okula Gönder” gibi “Ana Beni Ever” gibi güzel bir sosyal sorumluluk projesidir.
Misal “Baba Beni Birilerinin Başına Musallat Et” türünden bir çalışma başlatırsın. Önce bir platform oluşturursun. Zenginin çocuğunu, siyasinin çocuğunu alır bu platforma kaydedersin.
Tezgâhtan geçirip iyice incelttikten sonra da bir yerin başına dikersin.


* * *


Bana bu ilhamı Futbol Federasyonu’nun başına dikilen zengin çocuğu ile Şişli Belediyesi’nin başına dikilen siyasetçi çocuğu verdi. Allahları var, ikisi de dikildikleri yerlerde çiçek açtılar, gayet başarılı oldular.
Ancak bu örnekler birer istisnadır. Bu çocuklar belli bir sistemin imbiğinden süzülüp gelmedikleri için, bunlara bakıp “sahipsiz kalan zengin çocukları sorunu” çözülmüştür, diyemeyiz.

Haberin Devamı

DENENDİ VE TUTTU


Futbol Federasyonumuzun başına dikilen zengin çocuğu başarılı olmasına oldu da acaba bu nelere mal oldu? Bunu bir de babasına sormak lazım.
Zengin olmuş bir adam, her şeyden önce akıllı adamdır.
Mübarek genlerini devralacak olan evladını “zart” diye kendi işinin başına koyamaz. Bu, baharda ağıldan ilk kez çıkmış olan danayı, kendi bostanına eliyle salmak gibi bir şey olur.
Bunu bileceksin ve çocuğu önce başkasının mülküne salacaksın. Orada hem iş öğrenecek hem de insana alışacak, bu arada senin de bostanın kurtulacak.
Futbol Federasyonu’nun başkanı buna iyi bir örnektir.
Babası çocuğu bugünlere getirene kadar çok uğraştı. Oğlan daha toy ve acemiyken onu önce Beşiktaş’a başkan yaptı. Çocuk orada işi öğreneyim derken beş yüz milyon liralık hasara yol açtı.
Artık nasıl coştuysa, hızını alamadı. Günün birinde durduk yerde kürsüye çıkıp “Babamın yüz milyonunu takıma bağışlıyorum” dedi. O günlerde babasının eline geçseydi sırtında en az üç meşe odunu kırılırdı.


* * *


Üç gündür Hürriyet’in manşetinden inmeyen başka bir siyasetçinin çocuğu ise bu alandaki başıboşluğa dikkatleri çeken bir örnektir.
Çocuğu aldılar önce Galatasaray’a yönetici yazdılar. Orada “insana alıştırdıktan sonra” getirip Şişli Belediyesi’ne başkan yardımcısı yazdılar.
Çocuk “Baba Beni Birilerinin Başına Musallat Et” türünden bir sosyal platformda ıslah edilip, iyice inceltilmediğinden Şişli’de çarşıyı karıştırdı. Gazetelere üç günlük manşet çıktı.

HERKES EL VERECEK

Haberin Devamı

Tabii işin burasında, kamu yönetimindekilerin de bu tür çocuklara anlayışla yaklaşması lazım.
Sen seçilmiş bir belediye başkanı olabilirsin. Halkın oyuyla oradaki koltuğa oturmuş olabilirsin. Ancak unutma ki senin yanına dikilen çocuk da bazı haklara sahiptir.
Eskiler buna “Bil’irsi vel – istihkak” yani “Soydan gelen hak” derlerdi. Monarşik düzende kralların sahip olduğu “yönetme hakkı” bu tarife girer ve babadan oğula devredilirdi.
Şişli denen ilçe, sosyal demokrasiye yaptıkları katkıdan dolayı o aileye Altı Kazık Partisi tarafından “tımarlı arazi” olarak verilmiştir. Osmanlı’nın miri toprak düzeninde, bir aileye verilen tımar babadan oğula geçerdi.
Orada düzeni bozan bu hakkın tanınmamasıdır. Hem çocuğun hem de babasının haklı isyanına sebep olan da budur.
“İleri demokrasilerde” kamu görevi yapılan makamlar da babadan oğula geçer. Misal Suriye’de Hafız Esad gitti yerine oğul Beşar Esad geldi. Kuzey Kore’de Kim İl Sung gitti yerine oğlu Kim Jong İl geldi. Sistem de tıkır tıkır işledi.
Kim bu işin tersini yaptı o zararlı çıktı.


* * *

Haberin Devamı


Bakın işte İnönü ailesine. Dede İsmet İnönü, ki memleketi on iki yılı tek başına olmak üzere tam yirmi yedi yıl yönetti, Anıtkabir’de yatıyor.
Torunu Hayri Efendi seçilerek geldiği kıytırık bir ilçe belediye başkanlığına sahip çıkamıyor.
Eğer İsmet İnönü sağlığında “Benden sonra da biraz oğlum Ömer yönetsin memleketi” deseydi demokrasimiz Şişli’de böyle tıkanıp kalmazdı.

Yazarın Tüm Yazıları