Semtlere göre yiğitlik beyanı

“BİZ Kasımpaşalıyız!”

Haberin Devamı

“Biz evelallah Eşrefpaşalıyız!”

“Biz Tophaneliyiz!”

Memleketin ağır abilerinden biri lafa böyle girdi, diyelim.

Veya lafın bir yerinde böyle bir cümle kurma ihtiyacı duydu, diyelim.

Orada arıza çıkacağını şıp diye bilirdik.

Kim vurduya gitmemek için şöyle geriye doğru bir adım atardık.

“İkametgâh beyan eden” cümleler, onu kullanan kişinin gereğinde şiddeti nasıl kullanacağını beyan ederdi.

Refi Cevat Ulunay, Sermet Muhtar Aluslu gibi yazarların, onların kitaplarından ilham alıp kabadayı filmleri çeken Yeşilçam’ın bize dayattığı delikanlılık kültürü buydu.

***

Haberin Devamı

Refi Cevat’ın ‘Sayılı Fırtınalar’ adlı kitabını hâlâ sahaflarda görürüm.

Osmanlı’nın sonu ile Cumhuriyet’in başı arasına sıkışmış İstanbul kabadayılarını anlatır.

Kimden söz ediyorsa isminin önünde mutlaka “Üsküdarlı, Tophaneli, Mevlanakapılı, Kasımpaşalı, Yedikuleli” gibisinden bir coğrafya tarifi vardır.

Osmanlı’nın son kahramanlarından Ahmet Muhtar Paşa’nın iki oğlundan biri olan Sermet Muhtar Alus ise oturdu, Abdülhamid döneminin kabadayılarını “On İkiler” adlı kitabında anlattı.

Sermet Muhtar’ın kabadayı tarifi vücut özelliklerine dayalıydı.

DÜŞÜK KALİBRELİ SEMTLER

Esmer teninden dolayı Arap Haydar denmişti. Çolak Abdullah’ın derdi belliydi. Bugün yaşasa ona, elini kullanamadığı için “yazma engelli Abdullah” denecekti. Kavanoz Mehmet ise unvanını koca kafasından dolayı edinmişti.

Haberin Devamı

Yiğitliği semtlere mal etme ve o adı çıkmış semtlerde her oturanı yiğitten sayma Abdülhamid’ten sonrasının zagonudur.

Efendi kısmının oturmaktan kaçındığı semtlerde yetişen delikanlıların kendilerini daha önce yaşamış haydut kısmının mirasçısı sayması bundan sonradır. Özellikle Cumhuriyet alışkanlığıdır.

Eğitim yok, zenginlik yok, marifet yok. Futbol takımları bile yok. Neyle övüneceksin? Haydutlukta adı çıkmışların kanuna karşı pervasızlığıyla şişineceksin.

“Bana Tophaneli derler!”

“Ne yapalım yani. Atomu parçalayıp da elimize mi verdin?

Şeyh uçmaz, müritleri uçurur. Bizim sinemaya, romanlara ilham veren kabadayıların yüceltilmesi işini Sermet Muhtar ile Refi Cevat üslendiler. Bunlara “şövalye yakıştırması” yapmak için olmayan özellikler icat ettiler.

Haberin Devamı

“Mahallenin güvenliği, namusu bunlardan sorulurdu” gibi.

Kadın çarşafın içinde, kafesin arkasındaydı. Kabadayının korumasına ihtiyaç yoktu. Asayiş desen bir bekçi düdüğüne bakardı.

***

Herkesin ‘döt’ cebinde bir kameralı telefon varken, bundan sonra kimse “kabadayılık methiyesi” yapamaz. Sosyal medya marifetiyle o saat hakkından gelirler.

İrlandalı turisti ve ona saldıran on beş, yirmi esnaf çocuğunu gördük. Sırtında sandalye parçalanan İrlandalının kılı bile kıpırdamıyordu, kaçmıyordu. Yumruğu yapıştırdığı esnaf yiğidi ise yerden kalkamıyordu.

Kavga böyle bir şeydir işte. Yumruk konuşur. Kavgaya başlarken cebinden ikametgâh kâğıdını çıkarıp gösteremezsin.

Haberin Devamı

KASIMPAŞA’YI AYIRIRIM

Semtlerin eski kabadayıları ile övünme kültürünün mağduru, Nişantaşı, Etiler, Teşvikiye, Moda gibi kibar semtlerin çocuklarıdır.

Şahsen ben “Nişantaşılı Tasarımcı Haydar” diye gezinen bir kabadayı hiç duymadım.

Nişantaşı’nın bu saatten sonra “Prada Hastası Okşan” veya “Paris Esintili Aydın” namında kabadayı çıkarma ihtimali yok.

Onun içindir ki kimse “Biz Nişantaşı çocuğuyuz. Adamı önce keser biçer, sonra tasarlarız” diye şişinmiyor.

Yine de bazı semtlerin haklarını “içi boş kabadayılık edebiyatına bakarak” yemek istemiyorum. Bazı semtler şöhretlerini haklı olarak yaptılar.

***

Kasımpaşa da onlardan biridir. Türkiye’nin ilk banka soyan gangsteri Necdet Elmas oradan çıkmıştır.

Haberin Devamı

Necdet Elmas 1961’de o bankayı soyup 59 model Chevrolet ile kaçtığında kendimizi Amerikan filminin içinde gibi hissetmiştik. On iki gün süren kovalamaca sırasında nefeslerimizi tutmuştuk.

O yüzden Türkiye’nin ilk banka soyguncusunu yetiştiren Kasımpaşa’yı diğer semtlerden ayırırım. Hapisten çıktıktan sonra ıslah olup hacca giden Necdet Elmas büyüğümüzü de saygıyla selamlarım.

Yazarın Tüm Yazıları