İki dakikada tarih olursun

TEKLİFİ yapmadan önce “yemleme” işini yaptı.

Haberin Devamı

Milletvekillerine ayrı ayrı bakanlık teklif edeceğim dedi. Sonra yapılacak teklifin öneminin altını çizdi.
“Bu ülkede iki dakika bakanlık yapmak bile şereftir.”
Hesap ortada.
Seçim 1 Kasım’da. Nereden baksan iki aya yakın bakanlık yapacaksınız. Kırmızı plakalı makam aracı ile dolaşacaksınız. Arabanızı gören trafik polisi selam duracak.
Bir yerde “indi bindi” yaptığınızda korumalarınız size Amerika Başkanı muamelesi yapacaklar. Kaçırılacak fırsat değil.


* * *


Gazetecilik işinde “tıfıl” sayılacak yaştaydım. O eski bakan, çalıştığım gazeteye her gün gelir, masamın önündeki iskemleye otururdu.
Şanlı İsmet Paşa’nın koalisyon hükümetinde bakandı. Partinin de sözü en geçerli adamlarından biriydi. Koalisyonun başka bir bakanına “Doğulu” olduğu için kafayı takmıştı.
O zamanlar Kürtlere “Kürt” denmez “Doğulu” denirdi.
Koalisyon hükümetinin iki bakanı arasında çıkan niza Türkiye’nin hükümet düzeyinde yaşadığı ilk Türk-Kürt kavgasıydı.

Haberin Devamı


YAKALADIM SENİ


Masamın karşısına oturan bakan akşam saatine kadar oradan kalkmazdı. Saatlerce “dinleyip dinlemediğime” aldırmaksızın konuşurdu.
Ben o zamanlar sayfa sekreteriydim. Yani mizanpaj yapardım. Şimdi o işi yapanlara “editör” diyorlar. Hem sayfaya haberleri yerleştirir hem de eski bakan konuştukça arada bir kafa sallardım.
Yorulduğu zaman konuşmasını keserdi. Ertesi gün gelip kaldığı yerden devam etmek üzere giderdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘Şanlı Bakanı’nı bu coğrafyada, benden başka dinleyen veya dinlermiş gibi yapan kalmamıştı.


* * *


İki dakika değil iki yıllık hükümet üyeliği ile “şereflenmiş” bir başka bakanın hikâyesini daha anlatayım.
Milletvekilliği için gereken ilkokul diploması çakmaydı. Çünkü okuma-yazma bilip bilmediği tartışılırdı. Kurulacak çok parçalı koalisyona oy verecek adam lazım olduğundan bakan yapılmıştı.
Meteoroloji kendisine bağlanmıştı. Basın onunla “Hava cıva bakanı” diye kafa buluyordu. Kendisine bağlı tek bürokrat Meteoroloji Genel Müdürü’ydü. Onu görevden almak, yerine bir akrabasını getirmek istiyordu.
Onun için de o bürokratı her gün odasına çağırıp, kendi seçim bölgesinde havayı soruyordu.
Tabii önce kendisi telefonla memleketten bir akrabayı arayıp o sırada havanın nasıl olduğunu öğreniyordu. Avcı kırk yol bilirse ayı da kırk yol bilir derler.
Bürokrat onun numarasını öğrendiğinden o da her gün o ile telefon açıp bir memurdan hava durumunu alıyordu. Bu sayede Sayın Bakan aniden makamına çağırıp “Bizim orada havalar nasıl?” dediğinde, yanlış cevap vermiyordu.


* * *

Haberin Devamı


Tek bir gün, sadece bir gün, o bürokrat telefon etmeyi unutmuş ve bakanın havalar nasıl sorusuna yanlış cevap vermişti. Ya hava yağmurluyken güneşli veya güneşliyken yağmurlu demişti.
Bakan da muzafferane gülerek “Yakaladım seniii” diye parmak sallamıştı. İki yıla yakın devam eden hükümet üyeliğinin tek başarısı buydu ve yakın akrabasını o bürokratın yerine atayacak gerekçeyi bulmuştu.


AĞIRLIĞI YOKTU


Sabah gazetesindeydik. Heyecanlı bir tavla partisinin tam orta yerindeydik. Saat akşamın yedisini geçmişti. Gül Hanım odaya girdi ve “filanca bakanın görüşmek istediğini” söyledi.
Bakan tarafından görüşmesi istenen, eliyle “Başkasını bulun” der gibi bir işaret yaptı. Gül Hanım’ın bakışları bana döndü. Elimde iki kırıkla üç kapıya gele atıyordum. Sayın Bakan’a ayıracak vaktim yoktu.
Üçüncü kişi oyunda taraftı. Maçı bırakamazdı. Dördüncü, beşinci, altıncı. Gül Hanım odadaki gazete ekâbirlerinden umudu kesince bakana mahcup olmamak için istihbarata yöneldi ve oradan bir muhabir bulup konuşturdu.
Gül Hanım’ın bizim adımıza beyan ettiği resmi bahanesi “Mesaileri bitti, çıktılar” olmuştu.
Altı-yedi ay sonra, o hükümetin başbakanının da bulunduğu bir dost ortamındaydık, gazeteye yazılmayacak konularda sohbet ediyorduk. Laf o gün bizi arayıp da konuşamayan bakana geldi.
Ben de “Sizin o bakanınızın bizim bir tavla oyununu iki dakikalığına kesecek ağırlığı yoktu” deyiverdim.


* * *

Haberin Devamı


Bu anlattığım kıssanın ana fikri “Her bakanlık yapan aynı olmaz” şeklindedir. Herkes tahta kaşık yontar ama herkes sapını ortaya denk getiremez.
Bu yöntemlerle kurulacak seçim hükümetinde, iki dakika değil iki aylık bakanlık bile, kişinin torunlarına anlatacağı hikâye değildir.
Sadece yolunu kesen trafik memuruna “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye kafa tutmaya yarar.

Yazarın Tüm Yazıları