Anket değerinde ‘taksici halleri’

BİZİM ahalinin “mesaj vermeye en meraklı” kesimi taksici taifesidir.

Haberin Devamı

Taksiye ayağını atmayagör. Kadın, erkek, yaşlı, genç fark etmez. Taksiye ayağını atıyorsan, o yol boyunca sürücünün vereceği mesajı illa ki dinleyeceksin.
Taksiden indiğinde “zihinsel ilham depon” fullenmiş olacak.


* * *


Bu anlamda taksici milleti, adına
“sosyal medya” dediğimiz şeyin iki ayaklısıdır. Bilgisayarda tweet’lere, Facebook’lara takılmak ile taksiciye takılmak arasında fark yoktur.
İhtiyacından fazla mesajı, ikisinden de alırsın.
Ben yine de taksici milletini bilgisayar ortamından daha çok önemserim. Çünkü taksiciler daha sahicidir.


ELİN LAFIYLA TAŞI GEDİĞE KOYMAK

Haaa! Taksici milleti “mesaj vermeye” meraklı da müşteri diye tarif ettiğimiz ahali meraklı değil mi? Tersini söylersek haksızlık etmiş oluruz.
Bizim ahalinin sosyal medyayı sevmesinin bir sebebi de mesaj verme sevdasıdır. Kitapçılara bakın. Özlü sözler ve aforizma kitapları her daim liste başı.
Neden mi? İnsanımız, kendisinin edemediği ve asla edemeyeceği lafları başkaları üzerinden etmeyi çok seviyor da ondan.
El adamının ettiği lafı bulup tweet’lerine katıyorsun yahut Facebook üzerinden yayıyorsun, kendin söylemiş gibi oluyorsun. “Derenin taşıyla derenin kuşunu vurmak” böyle bir şey oluyor. Hani Mevlânâ’ya mal edilen bir laf var:
“Her lafa verecek cevabım vardır ama önce bir lafa bakarım laf mı diye, bir söyleyene bakarım adam mı diye?”


* * *

Haberin Devamı


Vay kardeşim, bir laf bu kadar mı ilgi görür. Bu kadar çok mu kullanılır.
Mankenin biri, başka bir manken için “Onun memişleri sahici değil” demiş. Memişleri aşağılanan anında bu lafı bulup cevap niyetine tweet’liyor:
“Bir lafa bakarım laf mı diye.”
Kendisini “sanatçı” olarak tarif edip “kültürel soykırıma” katkıda bulunan ne kadar tweet müşterisi varsa, anında “like” ediyor bu lafı.
Ve tabii ileride kullanmak üzere stokluyor.



TAKSİCİ KISMININ DİLİ ÇÖZÜLMÜŞ

Taksici milletinde “ağır kelam araklama” alışkanlığı yoktur. Lafını kendi dağarcığından çıkarıp söyler.
Onlar, “Bir kral soytarının işini yapmaya kalkışırsa foyası bir dakikada ortaya çıkar.. Bir soytarı kralın işini yapmaya çalıştığında yıllarca fark edilmeyebilir” gibisinden tahlillere itibar etmezler.
Veya “Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar” deyip Tolstoy’u sanki yakın arkadaşlarıymış gibi göstermeye kalkışmazlar.
Kafalarını bozan müşteriyi anlatırken işi siyasete kadar götürüp hükümet adamlarına bağlarlar. Hangisinden daha yanık olduklarını oradan anlarsın.
O yüzden de taksiye binince kulak kesilirim. Çünkü toplumun gerçekten “nabız atışı veren” damarı taksicilerdir.
Mustafa Sarıgül belediye başkanlığına aday olduğunda, şansının sıfır olduğunu bindiğim taksilerden anlamıştım. Bir tanesi bile “Abi ne diyorsun bu Sarıgül işine?” diye sormamıştı bana. Sıfır ilginin karşılığı, sandıktan aynen çıktı.
Uzun boylu sevgi insanı” için de pek konuşmazlardı. Arada bir canı yanmış müşteri ileri geri konuşursa dinler, kafa sallar ama katılmazlardı.
Şimdi işler değişti. Sen bir zarf atıyorsun, direksiyondan on tane cevap geliyor. Herkeste bir adaletsizlik, bir yolsuzluk hikâyesi birikmiş. Şoföre tıklar gibi dokun, dinle.


* * *

Haberin Devamı


Havana’ya üç kez gitmiştim. İlkinde Fidel Castro’ya ilah muamelesi yapılıyordu. Adı geçti mi insanların yüzü gülüyordu. İkinci gidişimde Fidel Castro isminin karşılığı “değerli sessizlik” oldu.
Üçüncü gidişimde ise her üç kişiden ikisi küfrü basıyordu. Aşırı yaşlanma ile çalışamayacak hale gelmese, belki de bir “Havana Baharı” yaşanacaktı.
Bizim taksicileri bu yüzden “internetten daha fazla” ciddiye alıyorum. Resmen çeneleri açılmaya başlamış ki bunun karşılığı, hükümet adamlarını memnun etmek için yapılan “erken seçim anketlerinden” çıkmıyor.
Taksici esnafı kendi mesajını vermeye başlamış, haberiniz olsun.

Yazarın Tüm Yazıları