Yargıtay ihlal kararını nasıl hazmedecek?

AYM’nin Balyoz kararı (4)

Haberin Devamı

ANAYASA Mahkemesi’nin (AYM) Balyoz’la ilgili gerekçeli kararını incelerken bir nokta dikkatime takıldı. Gerekçeli karar, “Birinci Derece Mahkemesi”, yani sanıkların yargılamasını yapıp mahkûmiyetlerine hükmeden İstanbul Özel Yetkili 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi adres gösterilerek yazılmış. Kararda yapılan tespitler, yer yer eleştiri boyutundaki gözlemler, doğrudan bu mahkemeye dönük açık atıflarla belirtiliyor.
Buna karşılık, Yargıtay’a pek değinilmiyor. Kararda Yargıtay’a eleştirel bir dokundurma olarak nitelendirilebilecek yalnızca tek bir cümle var kararda. (Paragraf 57)
Mahkemenin kararının Yargıtay’ın onamasından geçtiğini bilmeyen biri, AYM’nin gerekçesini okuduğunda -sınırlı istisnalar hariç- bu metnin Yargıtay’la bir ilgisinin olmadığını, ağır mağduriyetlere yol açan hataların yalnızca özel yetkili mahkemeden kaynaklandığını zannedebilir.
Oysa gerçek durum öyle değil.

***

Balyoz davasına bakan özel yetkili mahkeme, 21 Eylül 2012 tarihinde 361 sanıktan 36’sını beraat ettirirken, 325 sanığı mahkûm etti. Yaklaşık 13 ay sonra (13 Ekim 2013) Yargıtay Dokuzuncu Ceza Dairesi, 237 sanığın mahkûmiyetini ve 36’sının beraatını onadı, 88 sanık hakkında ise suçun vasfının değiştiği gerekçesiyle ceza verilmesine yer olmadığına ya da beraatlerine karar verdi. Sonuçta sanıkların yaklaşık üçte ikisinin mahkûmiyetleri Yargıtay kararıyla kesinleşmiş oldu. Bu gruptaki sanıkların hepsi hapiste kaldı.
Sanık avukatları, AYM’ye bireysel başvuruda bulunurken açıkça Yargıtay’ın tutumunu da şikâyet listesine dahil etti. Buna karşılık AYM’nin Balyoz kararında ilk bakışta -Yargıtay bu sürecin içinde yokmuş izlenimini yaratan- bir gerekçelendirmeye gitmesi nasıl açıklanabilir?
AYM’nin temyiz yetkisi yok. Bu Yargıtay’a ait bir yetki. AYM’nin görev talimatı yalnızca bir şikâyet dosyasında hak ihlali olup olmadığını incelemekle sınırlı. Ancak hak ihlali incelemesi de pek çok dosyada mahkeme ve Yargıtay kararları birlikte ele alınarak yapılıyor.
Bu durumda AYM’nin, Yargıtay’la açık bir tartışmaya, çatışmaya girmekten kaçınmak istediği için bu tutuma yönelmiş olması muhtemel gözüküyor.

***

Metinde adının çok az geçmesi, bu kararın Yargıtay’ı da ilgilendirdiği, bütün kamuoyunun önünde Yargıtay’ın sorumluluğuna da projektör tuttuğu gerçeğini değiştirmiyor. Yargılama süreci birinci derece mahkeme ve Yargıtay’la birlikte bir bütün oluşturduğundan, AYM’nin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yolunda verdiği hüküm pekâlâ Yargıtay aşamasını da içeriyor. AYM, bu anlamda yalnızca özel yetkili mahkemenin kararını değil, Yargıtay’ın onama kararını da çürütmüş oluyor.
AYM, yaptığı inceleme sonucunda, Balyoz dosyası’nda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatları çerçevesinde “Adil yargılanma hakkı”nın ihlal edildiğine kanaat getirmiş, ihlalin ortadan kaldırılması için “yeniden yargılama” yapılmasına karar vermiştir.
Kaldı ki, AYM’nin gerekçeli kararı ile Yargıtay’ın geçen yılki onama kararı karşılaştırmalı bir şekilde okunduğunda, Yargıtay açısından bir hayli sıkıntılı bir tablo ortaya çıkıyor. İki örnekle açıklayalım.
m Yargıtay, geçen yılki Balyoz kararında mahkûmiyete yol açan dijital delilleri “hayatın olağan akışına, akla ve mantığa uygun” bulmuş ve “hükme esas alınmasının isabetli olduğunu” belirtmişti (Sayfa 26). Buna karşılık AYM, dijital delillerde iddia makamı ile sanıkların bilirkişi raporlarının yarattığı çelişkiyi giderecek yeni bir inceleme yapılmadığı için “ihlal” vermiştir. Yani, Yargıtay gibi isabetli bulmamıştır.
m Özel yetkili mahkeme, Orgeneral Hilmi Özkök ve Orgeneral Aytaç Yalman’ın tanıklıklarını kabul etmezken buna “tanıklıklarının reddedilmesinin sonuca etkili olmadığı” gerekçesini getirmişti. Yargıtay da aynı konuda “mevcut deliller nazara alındığında, sonuca etkili olmadığı” (Sayfa 17) gerekçesini getiriyor. İkisi arasında tam bir dil birliği söz konusu. AYM ise özel yetkili mahkemenin bu gerekçesini ‘makul’ bulmadığını söylüyor. AYM’nin bu saptaması, aynı gerekçeye yaslanan Yargıtay’a da teşmil edilebilir.

***

AYM Balyoz davasında hak ihlalleri yapıldığına 17 üyesinin “oybirliği” ile karar verdiğine göre, özel yetkili mahkemenin bu ihlallere yol açan tasarruflarını tespit etmesi ve düzeltmesi gereken merci temyiz aşamasında Yargıtay’ın bizzat kendisiydi.
Yargıtay’ın onadığı bir yargılama sürecinde AYM’nin ciddi “hak ihlalleri” bularak “yeniden yargılama” yapılmasına karar vermiş olması, her halükârda Yargıtay’ın prestiji açısından ciddi bir zemin kaybı olmuştur.
Yarın Balyoz davasının geleceğine bakalım.

Yazarın Tüm Yazıları