Erdoğan’ın hassas Kerkük sınavı

“KERKÜK’te oldubitti peşinde koşanlara bu uyarıyı bugünden yapmak zorundayım” diye seslendi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 9 Ocak 2007 tarihinde AK Parti grubuna konuşurken.

Haberin Devamı

Erdoğan’ın uyarısını tetikleyen, Kuzey Iraklı Kürtlerin Kerkük’te önce nüfus sayımı, ardından da referandum yapılması konusunda ısrarcı olmalarıydı.
Kürtleri şöyle uyardı Erdoğan: “Kerkük’te bir referandum ihtimaline tevessül edilmesi çok tehlikeli gelişmeler yaratabilir. Kerkük’teki gelişmelere bakınca demografinin değiştirilmesi gayretine seyirci kalamayız. Bu değişiklikten sonra referandum doğru olmaz.”
Türkiye’yi kaygılandıran gelişme, ABD’nin 2003’te Irak’ı işgali sonucu kuzeyde hareket serbestisine kavuşan Kürtlerin Kerkük kenti ve civarına ciddi bir nüfus kaydırması yapmış olmasıydı. Kerkük’ün demografik yapısı değiştiği için Ankara referandumun Kürtlerin lehine sonuçlanmasından çekiniyordu.
Kerkük’ün nüfusu konusunda herkesin farklı bir tezi vardı. Örneğin Türkmenler, savaş öncesinde 850 bin olan nüfusun iskân edilen Kürtlerle birden 1.5 milyona çıktığını ileri sürüyordu. Kürtler ise Saddam Hüseyin döneminde “Araplaştırma” politikası çerçevesinde güneye sürülen Kürtlerin evlerine döndüğünü belirterek, bunun doğal hakları olduğunu öne sürüyordu.
Bu konudaki tartışmaların ortasında Erdoğan 27 Ocak 2007 tarihinde ikinci bir uyarıda bulundu: “Böyle bir referandumla Kerkük’te bir oldubitti meydana getirilirse şundan çok korkuyorum, Kerkük çok büyük bir içsavaşa gidecektir...”
Başbakan, aynı açıklamada Kerkük için çözüm formülünü de açıkladı: “Kerkük’ün özel bir statüye kavuşturulması şart.”
Irak’ın petrol rezervlerinin yüzde 20-25’e yakın bir bölümü Kerkük bölgesinde bulunuyor. Bölge, Türkmenler, Kürtler ve Arapların bir arada yaşadığı çoklu bir nüfus yapısına sahip. Ankara’ya göre, Kerkük’ü Kürt ya da Arap bölgesine dahil etmeyen bir “özel statü” kentte barışı güvence altına alan en etkili çözüm olabilir.

***

Türkiye’nin bu talebi, 2004 yılında referandumla kabul edilen Irak Anayasası’nın 140’ıncı maddesinin askıya alınmasını içeriyordu. Bu madde, ‘Kerkük’te 2007 yılı sonuna kadar normalizasyonun (yerinden edilenlerin dönmesi) sağlanmasını, nüfus sayımı ve referandum yapılarak vatandaşların iradesinin belirlenmesini’ öngörüyordu. Kerkük’ün statüsü bu adımların ardından belirlenecekti.
Erdoğan ise “Anayasa insanların yaptığı bir şey değil mi, oturursun yenisini yaparsın, bunu anayasa maddesi olmaktan çıkarırsın, Kerkük’e özel statü dersin” diyerek, 140’ıncı maddenin iptalini istiyordu.
Türkiye, bu görüşünü geride bıraktığımız yıllarda hem ABD yönetimine hem de Kuzey Iraklı liderler Mesud Barzani ve Celal Talabani’ye kuvvetli bir dille aktardı.

***

Anlaşmazlığın temelinde, Kerkük’ün özerk Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) sınırlarının dışında kalmasına karşılık, Kürtlerin burada hak iddiasına bulunmaları, hatta kenti KBY’nin başkenti ilan etme niyetlerini açığa vurmaları yatıyor. Talabani’nin “Kerkük, Kürdistan’ın Kudüs’üdür” sözü, Kürtlerin bu kente dönük duygularını ve emellerini dışa vuran bir slogandır.
Kabul edelim ki, Ankara, Iraklı Araplarla işbirliği içinde ve ABD’yi de yanına çekerek, Kerkük’teki nüfus sayımı ve referandumu engelleyip Kerkük konusunda istediği sonucu elde edebilmiştir. Özellikle Kuzey Iraklı Kürtler ile Türkiye arasında zamanla ekonomik çıkarlarla da perçinlenen ciddi bir yakınlaşmanın ortaya çıkması, Kerkük dosyasının ertelenmesini, zamana bırakılmasını kolaylaştırmıştır.

***

Türkiye’nin işine gelen bu durum IŞİD’in 11 Haziran’da Musul’u kontrolü altına alması ve ardından Kerkük’e doğru ilerlemeye başlamasıyla son bulmuştur. Musul’un düşmesi, Kerkük’teki dengeyi de altüst etmiştir. Şöyle ki:
Kent içinde asayiş hizmetlerini peşmerge ağırlıklı grupların yapmasına karşılık Kerkük bölgesinin güvenliği Irak ordusunun 12. Zırhlı Tugayı’na bırakılmıştı. Tugay, kentin hemen girişinde Amerikalıların inşa ettiği, beton bloklarla çevrelenmiş dev bir kışlada konuşlanmıştı. Kışlanın girişinde göndere çekilmiş olan Irak bayrağı Kerkük’ün Irak’a ait olduğunu simgeliyordu.
IŞİD’in gelişiyle Musul’da yaşanan gelişme Kerkük’te de tekrarlandı. Kerkük’teki üste görev yapan çoğu Arap kökenli tugay personeli, ağır silahları ve cephaneyi üste bırakarak garnizonu terk etti, Bağdat’a çekildi. Bölgesel Kürt Yönetimi de 12 Haziran günü IŞİD’e karşı güvenliği sağlamak üzere binlerce peşmergeden oluşan silahlı bir gücü Kerkük’e soktu. Bir dönem 12’nci tugaya ait olan üsteki direğin tepesinde artık özerk Kürt yönetiminin bayrağı dalgalanıyor.
KBY Başkanı Mesud Barzani’nin dün Kerkük’ü ziyaret ederek “Bizce Kerkük Kürdistan’ın bir parçasıdır ve bu konuda konuşmaya gerek yoktur” açıklamasını yapması ve anayasanın 140’ıncı maddesinin uygulanması çağrısında bulunması, bu görüntüyü tamamlayan bir siyasi çıkıştır.
Kürtlerin 12 Haziran’da Kerkük’te yaptıkları büyük hamlenin ertesinde kentin nihai statüsünün nasıl şekilleneceği, Türkiye’nin bölgedeki en önemli dış politika sınavlarından biri haline gelmiştir.

Yazarın Tüm Yazıları