Ankara-Barzani hattında Ceyhan-Kerkük dengesi

İÇİNDE petrol, dolar, siyaset, savaş, rehineler, Ortadoğu jeopolitiği, değişen sınırlar, Kerkük, Kürtlerin bağımsızlık talepleri ve köktendinci tehdidin hep birlikte denkleme girdiği son derece karmaşık bir tarihsel süreçten iki çarpıcı sahneye odaklanalım.

Haberin Devamı

Birinci sahnede Akdeniz’de seyretmekte olan bir petrol tankeri var. Adı “United Leadership”. Tanker Cebelitarık’ı geçip Atlantik Okyanusu’nda batıya doğru yol alırken birden geri dönüp yeniden Akdeniz’e giriş yapıyor. Haftalardır Akdeniz’de amaçsız bir şekilde bir aşağı bir yukarı seyrediyor.
“United Leadership” aslında Ceyhan limanında yüklediği bir milyon varil petrolü boşaltabileceği bir liman arıyor. Taşıdığı petrol Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) tarafından boru hattı üzerinden Ceyhan’a pompalanmış ve uzun bir süre burada depoda bekletilmiş. Ardından Türk hükümetinin de oluruyla tankere yükleme yapılmış. Kaptan 22 Mayıs’ta demir almış Ceyhan’dan.
Ama bir sorun var. Tankerin kaptanı petrolü boşaltacağı bir liman bulamıyor. Nedeni, Bağdat’taki merkezi hükümet ve Amerikan yönetiminin kurmuş olduğu ambargo. Bağdat “Merkezi hükümetin satış onayı olmayan bu petrolü almak suçtur” diyor.
Sonuçta hiçbir ülke bu tankerin limanına yanaşıp petrolü boşaltmasına izin vermiyor.

***

“United Leadership”
Akdeniz’de turlarken, IŞİD milisleri 11 Haziran günü Musul’a giriyor ve Irak’taki güç dengeleri altüst oluyor.
Irak toz duman altındayken tankerin 20 Haziran’da sessizce İsrail’in Aşkelon limanına yanaşarak taşıdığı petrolü boşalttığı ortaya çıkıyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız, 23 Haziran günü yaptığı açıklamada Irak petrolünün dağıtılmaya başlandığını ve ilk kargo parasının (93 milyon dolar) Halk Bankası’na yatırıldığını açıklıyor. Petrolün İsrail’e mi satıldığı sorulduğunda, “Bunlar Türkiye’nin problemi değil” diye yanıtlıyor Yıldız.
Böylelikle, ambargo İsrail üzerinden deliniyor ve Kürt petrolünün Türkiye üzerinden uluslararası pazara çıkışı tamamlanmış oluyor. Uzun yıllar Irak’ın doğal kaynaklarının merkezi hükümetin kontrolüne tabi olmasını savunan Türkiye, geldiği noktada bu pozisyonunu terk ederek Kürt yönetimi ile ticari işbirliğine yöneliyor.

***

İkinci sahne için Akdeniz’den Kerkük’e geçiyoruz. Bu sahnede Irak’ın önemli petrol havzalarından birinde yer alan Kerkük kenti 12 Haziran’da Iraklı Kürtlerin kontrolüne geçiyor. Kerkük’te üslenmiş Irak ordusunun 12’nci mekanize tugayı Musul olaylarından sonra kenti terk edince, ortaya çıkan boşluğu çevreden kaydırılan Kürt peşmergeler dolduruyor.
Araplar, Türkmenler ve Kürtlerin birlikte yaşadığı Kerkük’ün Kürt bölgesine dahil edilmemesi ve bu kente özel bir statü verilmesi, Türkiye’nin Irak politikasındaki en önemli kırmızı çizgilerinden biri.
Ancak Kürtlerin IŞİD tehdidini gerekçe göstererek Kerkük’ü denetimleri altına alması Ankara’yı büyük bir ikilemin içine sokuyor. Çünkü Kürtlerin Kerkük’ün güvenliğini üstlenmemesi, bu kenti IŞİD’in tehdidine hatta muhtemel bir saldırısına, işgaline açık hale getirecekti.
Sonuçta Iraklı Kürtlerin farklı bir konjonktürde meydana gelse Ankara’nın sert tepkisine yol açabilecek olan bir hamlesi bu kez Ankara cephesinde sessizlikle karşılanıyor.

***

İlginçtir ki, AK Parti hükümeti geçen üç hafta içinde Kürtlerin Kerkük’te attıkları bu adım karşısında yüksek sesli hiçbir tepki vermedi. Bunun tek istisnası Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun geçen pazartesi günü Irak’tan gelen Türkmen heyetini kabul ettikten sonra diplomatik bir dille verdiği mesajlar.
Davutoğlu, “Kerkük’ün azami dikkat edilmesi gereken önemli ve kırılgan yapıya sahip bir kent olduğuna” dikkat çekiyor ve “Bölgedeki bütün unsurlar Türkmenlerin huzuruna saygı göstermesi, Türkmenlerin de onlarla iyi ilişkiler geliştirmesi Türkiye’nin hem talebi hem de üzerinde ciddiyetle durduğu bir konudur” diye konuşuyor. Bakan, ayrıca Türkmenlerin “asli bir unsur” olarak “Irak’ta hak ettikleri konumu elde etmeleri gerektiğini” vurguluyor.
Davutoğlu’nun bu sözleriyle Kerkük’te bir oldubitti yaratılmaması ve Türkmenlere dikkat edilmesi gerektiği konusunda Iraklı Kürtlere açık bir mesaj verdiği aşikâr. Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun 17 Haziran’da Erbil’e yaptığı ziyarette, ayrıca Başbakan Erdoğan’ın önceki gün KBY Başbakanı Neçirvan Barzani ile Ankara’da yaptığı görüşmede Kerkük’le ilgili bu mesajların tekrarlandığını söyleyebiliriz.
Iraklı Kürtleri Kerkük konusunda frenlemeye çalışırken Ankara’nın elinin çok zayıf olduğu da söylenemez. Batısında IŞİD ile komşu hale gelen, güneyinde Bağdat’taki Şii ağırlıklı hükümet ile köprüleri büyük ölçüde atmış olan Iraklı Kürtlerin dünyaya çıkışları için Türkiye’den başka bir kapıları yok. Kendi bölgelerindeki petrolü uluslararası piyasaya sürebilmeleri için bütün yollar Türkiye’ye çıkıyor.
Sonuçta, bir ucunda boru hattının ulaştığı Ceyhan limanındaki petrol vanasının, diğer ucunda Kerkük’ün statüsünün yer aldığı hassas bir dengeden söz ediyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları