‘Diğer kadın’a hak verilir mi?

Aldatılan masum Hülya Koçyiğit’e acıyıp, Lale Belkıs’tan nefret ederek yetişmiş bir kültürün çocukları olarak, kendimizi ‘diğer kadın’ın yerine koymamız mümkün mü? Ya günün birinde ‘öteki’ olursak?

Haberin Devamı

‘Dizüstü Edebiyat’ın güzide yazarı French Oje’den bir kitap: ‘Sen Yokken Yine Yanlış Yaptım’. ‘Keşke Ben Uyurken Gitseydin’i öyle bir noktada kesmişti, kitabı kapattıktan sonra kitabın kahramanı Renda’ya ne oldu diye meraktan ölüyordum. Sonunda serinin, ikinci kitabı geldi. Oleyy! İlk kitapta Renda için çok üzülmüştüm Allah biliyor ya, ‘kıza da yazık be’ modunda okuyordum. Son kitapta ise, tüm kitap bir kaşım havada okundu. Arada bir tokatlamak istedim, “Kendine gel, o ev bırakılır mı?” diye kafasını duvara sürttüğümü hayal ettim. Ama yine çok güldüm, pek sevdim çok içlendim.
Kitabın konusunu anlatıp, büyüyü bozmayayım. Renda, tam ilişkilerden elini ayağını çekeceği sırada başka biriyle evlenmek üzere olan bir adama âşık oluyor. Yani aslında Renda bi nevi, ‘öteki kadın’. Hani o hepimizin nefret ettiği, ismini bile duyduğumuz anda tüylerimizi diken diken eden, saçını başını yolmak istediğimiz. Suratına kezzap atıp, evin bodrumunda dört yıl aç susuz yaşatacağımız kadın.
Ama gel gör kız öyle biri değil. Nefret edemiyorsun, hatta oturup hak veriyorsun. Bi de utanmadan kızıyorsun, ‘Söylesene be adama olan aşkını, söylesene beyinsiz kadın, bak o da seviyo seni!’ diye oturduğun yerden sen panik oluyorsun. Kendini onun yerine çok rahat koyabiliyorsun. Üstelik koyarken hiç öyle vicdanın falan da sızlamıyor. “Bana ne ya, benden önce gördü diye onun tapulu malı mı?” diye rahat rahat düşünüyorsun.

Haberin Devamı


Gamsız Ediz’in hiç mi suçu yok?


‘Öteki kadın’ olmak aslında neredeyse bütün Türk filmlerinden, dizilerden alışık olduğumuz bir durum. Esas oğlan; senelerce kahrını çekmiş olan Lale Belkıs’ı bırakıp iki saat lunaparkta ağzı açık ayran budalası gibi eğlendi diye Hülya Koçyiğit’e gider. Kızı ne tanıyordur, ne biliyordur ama işte yönetmen sahneleri öyle bir verir, o Hülya Koçyiğit öyle bir masum görünür. Lale Belkıs onları ayırmaya çalıştığı için basarsın küfrü... Bir de bazen şımarık bi veledi olur bunların, kadına yapmadığı işkence kalmaz, onu da böyle hırsla izlersin.”Ohh iyi yapıyor, aferin sana!” diye alkışlarsın bi de utanmadan.
Bu filmlerle büyüdüğün halde, baban anneni başka bir kadın için terk ettiği zaman, babandan nefret edersin. ‘O kadın’ hayatının travması olur. Ya da annen babanı, seni, sizi, geçmişinizi var olacak geleceğinizi iğrenç bir adama tercih ettiği zaman. Güvensizlik hayatının en temel taşı olur. Empati yapamazsın, onu anlayamazsın. Baban Ediz Hun değildir ve annenin sarı saçları yoktur. Öteki kadınlardan nefret edersin, bir gün biri gelecek ve bütün büyüyü bozacak diye ilişkini sürekli çıkmaza sokarsın. “O acıtmadan canımı, ben acıtmalıyım” diye denersin, bozarsın, yıkarsın... Nasıl olsa gidecek diye, sevmemek için uğraşırsın. Her kelimesinin altında birini ararsın. Yenisi yoksa eskisi; eskisi yoksa mutlaka birisi... Bulana kadar uğraşırsın.
Taa ki bir gün öteki kadın olana dek... Kader alır, seni hoop en korktuğun şeye hep çevirir, sana hep eninde sonunda o korkunu yaşatır çünkü. İşin kötüsü, bunda da yine olan sana olur. Bu sefer, ‘diğeri’ için üzülür, diğeri adına acı çeker, kendini diğeri olmaktan alıkoyamazsın. O değersizlik hissi, seni hep kendi içinde ya ‘öteki’ yapar; ya ‘diğeri’. Ediz Hun’lara hiçbir şey olmaz ama... Maşallah o gamsızlıkla, öteki beriki diğeri “Ohh hayatımı nereden yaşasam” diye düşünür. Biz de salak gibi otururuz, “Kendimi kimin yerine koysam daha çok acı çeksem” diye düşünür düşünür dururuz. Aslında o hani iyi kalpli, seni koşulsuz seven, ağzının içine bakan, niyeyse yıllarca sana dokunmamış gazinocular kralını sevmeye çalışsak mis gibi hayatımız olacak ama... Ay o da çok sıkıcı ya, o ne öyle mıy mıy mıy. Öyle adamla da ömür mü geçermiş.

Yazarın Tüm Yazıları