Yeşil çayın fazlası karaciğere zararlı

Yeşil çayda bol bulunan kateşinler, fazla miktarda alındığında karaciğerde hasar oluşturabiliyor.

Haberin Devamı

Yeşil çay, yapısındaki güçlü antioksidanlar sayesinde sağlığa ciddi katkıları olabilen faydalı bir doğal içecek.
Ne var ki doğal da olsalar antioksidanların da bazılarının fazlası bedene, özellikle de karaciğere zarar verebiliyor.
Yeşil çayda bol bulunan kateşinlerde de böyle bir durum var. Kateşinler özellikle epigallokateşin müthiş bir antioksidan.
Kalp-damar sağlığı, beyin-bellek fonksiyonları, kanserle mücadele ve bağışıklığa güç verme konusunda müthiş yetenekleri olan bir doğal ilaç.
Ancak fazla miktarda alındığında karaciğerde hasar oluşturabiliyor.
Zaten bu nedenle de yeşil çay tüketiminin günde en çok 2-3 fincanla sınırlanması gerektiği belirtiliyor.

Sürpriz protein bombaları

Protein denince aklımıza nedense hayvansal besinler (et, tavuk, balık, süt ürünleri) ve yumurta gelir. Hatta kas geliştirmeye kafayı takan gençler bunlarla da yetinmez, protein tozlarına yönelir.
Oysa çok ucuz, son derece etkili ve güvenli bitkisel protein bombaları da var. Mesela mı?
Mercimeği en başa yazın. Fasulyegillerin diğerlerini, özellikle de bezelye ve fasulyeyi hemen arkasına ekleyin.
Kalın yapraklı sebzelerin de -örneğin lahanagiller- düşündüğünüzden daha fazla protein içerebileceğini unutmayın.
Protein zengini başka lezzetlerimiz de var.
Mesela tahin! Tahinde bol susam var. Dolayısıyla yapısı faydalı protein ve yağlardan oldukça zengin. İki yemek kaşığı tahin,
8 gram civarında protein ihtiva ediyor.
Tahinle yapılan bir başka besin de humus. Humus tahinle nohudun evlendirilmesinden sonra doğan muhteşem bir Anadolu ve Ortadoğu lezzeti. O da mükemmel bir protein kaynağı.
Yulafın da proteinden zengin olduğunu hatırlayalım. Protein zengini bitkisel besinler listesine fındığı, özellikle de bademi eklemenin de doğru olduğunu düşünüyorum.
Aynı listeye kabak çekirdeği de rahatlıkla yerleştirilebilir. Bu son ikilinin yani kabak çekirdeği ve badem/fındığın çok yüksek kalorili içerikleri olduğunu belirtmekte fayda var.
Son bir bilgi daha: Kinoa da protein zengini bir tohum. Bir bardak pişmiş kinoa 8-9 gram protein içeriyor.
Ne var ki çok pahalı. İthal bir ürün. Bu nedenle çok da öne çıkarmanın gerekli olduğu kanaatinde değilim. Mercimek rahatlıkla kinoanın yerini tutabilecek bir besin.

Haberin Devamı

Yorgunluğunuzun nedeni bağırsaklarınız olabilir

Haberin Devamı

Yorgunluk, yaygın sorunlardan biri. Çoğu zaman da nedeni kolay kolay tespit edilemeyen karmaşık bir problem.
Tiroit tembelliği, kansızlık, elektrolit noksanlığı, vitamin eksikliği, tansiyon düşüklüğü, hipoglisemi gibi sebepler de kronik yorgunluğa yol açabilir ama uzmanlar kronik yorgunlukla bağlantısı olabilecek yeni bir problemin de varlığını net ve açık olarak ortaya koydular: Bağırsaklarda probiyotik dengenin bozulması.
Amerika’da Cornell Üniversitesi’nde yapılan önemli bir araştırmanın bulguları da bu bilgiyi doğruluyor. Kronik yorgunluk sendromundan mustarip kişilerin çoğunda iltihabi süreçleri tetikleyen problemler var. Bu da bu tür problemleri yatıştıran bağırsak probiyotik dengesindeki bozulmadan kaynaklanan bir durum.
Uzmanlar, bağırsak florasının yapısındaki değişikliklerin kronik yorgunluk nedeni olabileceğini belirtiyor ve “eğer yorgunluk probleminize çare bulamıyorsanız çözümün bağırsak florasını dengelemekten geçebileceği aklınızda olsun” diyorlar.

Haberin Devamı

Sonbahar için detoks önerileri

 Etkili, ucuz ve kolay bir sonbahar detoksu yapmak istiyorsanız besin planlarınızda üç sebzeye ağırlık verin: Limon, turp ve enginar.
Eğer daha güçlü bir detoksu arzuluyorsanız aynı plana lahana -özellikle turşusu- ve karnabaharı da eklemeyi ihmal etmeyin.
Sonbahar detoksunun en önemli yardımcılarından birinin de özellikle güçlü bir karaciğer temizleyicisi olduğu iyi bilinen zerdeçal olduğunu unutmayın.

Durmak yok, yola devam

Geçen yıl sık yazdım, bu yıl daha da sık yazacağım: Sağlıklı kalmak için hareket etmek zorundasınız. Bununla da yetinmeyip yaşamınıza düzenli bir egzersiz alışkanlığı eklemek mecburiyetindesiniz.
Bu zorunluluğun yaşınız, bedensel sorunlarınız, sağlık problemleriniz vs ile de ilişkisi olmamalı, çünkü hareketsiz yaşamın faturası ağır.
Üstelik bu fatura hem sağlıktan, hem de paradan çıkıyor. Zira kronik hastalıkların tamamı düzenli aktiviteyle ya iyileşiyor ya da hafifliyor. Tersi de doğru. Hareketli bir yaşamınız yoksa, egzersiz meselesine soğuk bakıyorsanız, başınız kısa bir süre sonra kronik hastalıklarla derde giriyor.
Unutmayın: Doğal yaşamı sürdürebilmeniz, sağlığınızı ve sağlamlığınızı koruyup hastalıklardan uzak kalabilmeniz sadece yiyip içtiklerinize bağlı süreçler değil. Aktivite de en az beslenme kadar mühim bir sağlık belirleyicisi. Özellikle de 50’li, 60’lı yaşlardan sonra.
Özetle yaşınız ne olursa olsun hareket edin. Hayatta kalmanın sırrı her şeyden önce ayakta kalmaya, hareket etmeye bağlı. Kısacası durmak yok, yola devam...

Haberin Devamı

Sabah egzersizi daha mı riskli?

Kalp krizlerinin ve kalbe bağlı ölümlerin sabah erken saatlerde daha yaygın olduğu biliniyor. Peki, bu bilgi sabah egzersiz yapmaktan kaçınmak anlamına gelebilir mi?
Bence hayır. Eğer doğru seçilmiş egzersizleri bedeninize, sağlık sorunlarınıza ve kapasitenize uygun bir şekilde uygun doz ve sıklıkta yaparsanız, o egzersizi sabah ya da akşam yapmanız farklı sorunlara yol açmaz.
Doğru yapıldığı takdirde günün her saati egzersiz açısından güvenli zaman dilimleridir.
Tavsiyem şu:
Özellikle 40’lı yaşlardan sonra sabah sertliği eklemleri ve kasları zorlayabilen bir gelişme.
Egzersizi sabah saatlerinde yapacaksanız öncesinde mutlaka ısınma hareketleri yapmayı ve kahvaltıyı egzersiz sonrasına ertelemeyi unutmayın. Eğer herhangi bir kalp sorununuz varsa da koşmayı değil, yürümeyi tercih edin.

Haberin Devamı

Demirsiz olmaz!

Dünyadaki minerallere baktığınızda, bedenlerimizin neredeyse yerkürenin bir kopyası olduğunu görürsünüz. Toplam 94 elementin 84’ü insan vücudunda mevcut. Bunların arasında kalsiyum, stronsiyum, lityum, molibden, krom ve daha niceleri var. Fakat hepsinin içinde bir tanesi var ki o çok önemli: Demir...
Vücudun demir rezervi son derece sınırlıdır. 80 kiloluk bir yetişkinin vücudunda ortalama 5 gram demir bulunur. Kalsiyum rezervinin 1 kilodan fazla olduğunu düşündüğünüzde, bu miktarın ne kadar az olduğunu anlarsınız.
Zaten bu değerli mineralle ilgili en önemli sorun, bu denli sınırlı bir rezerve sahip olmamızdan kaynaklanıyor. İhtiyacınız olan demiri besinlerle alamazsanız, demir noksanlığına yakalanmanız, hatta kansızlık problemi yaşamanız kaçınılmaz hale geliyor.
Demir, genellikle kanla ilgili bir mineral olarak düşünülür. Fakat bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasından sinir sisteminin fonksiyonlarına kadar pek çok önemli görevi vardır. Dışarıdan aldığımız demir ihtiyacımızı karşılamaktan çok sadece günlük kaybınızı yerine koymaya yarar. Çünkü cilt yoluyla ve bağırsaklardaki hücrelerden her gün ortalama 1-2 gram demir kaybı yaşarız.
En zengin demir kaynakları kırmızı et ve karaciğerdir. Onu diğer hayvansal besinler ve sebzelerle bakliyat grubu besinler izler.

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları