Uykunun 5 tehlikeli efsanesi

Uykusuzluk, çağımızın ciddi ve önemi giderek artan sorunlarından.

Haberin Devamı

Ne var ki kaliteli uyku konusunda doğru bildiğimiz şeylerin çoğu yanlış, yanlış zannettiğimiz şeylerin çoğu da doğru! Peki ‘gerçek’ doğru ve yanlışlar ne? Buyurun...

Güzel ve keyifli bir uyku sağlık için lezzetli ve doyurucu bir yemek kadar mühimdir. İyi uyku ruha, iyi yemek de bedene iyi gelir. Ayrıca ikisinde de “ayar bozulduğunda” ruh ve beden neticeden birlikte etkilenir, kötü beslenme ruh sağlığını, kötü uyku beden sağlığını bozabilir.
İşte bu nedenle uykusuzluk önemi giderek artan bir sorun. Rakamlara bakılırsa tıpkı “obezite salgını”, “depresyon salgını” ya da “kanser salgını” gibi bir “uykusuzluk salgını” durumu var. İşte bu nedenle uyku konusunda da bildiğimiz her şeyin doğru olması lazım. Ne var ki pratikte durum bunun tam da tersi. Doğru bildiğimiz şeylerin çoğu yanlış, yanlış zannettiğimiz şeylerin çoğu da doğru! Özetle konumuz “uykuda doğru sanılan yanlışlar”. Bir başka deyişle “uykuya ilişkin şehir efsaneleri”. Buyurun…

 

Haberin Devamı

BANA 5 SAAT UYKU YETER

 

“Yetmez!” Sağlıklı insanların çoğu her gece 7 ila 9 saat uykuya ihtiyaç duyar. Uyku ortalamamızsa 8 saattir. 5-6 saat uykuyla en fazla bir iki gün idare edebilirsiniz, hepsi o kadar. Eğer bu sürede biriken “uyku borcunuzu” ödemezseniz çok değil, birkaç gün sonra sersemlik, yorgunluk, sinirlilik, gerginlik ve dikkat dağınıklığı sarmalına girersiniz.

 

HORLAMA MASUM BİR ŞEYDİR

 


Değildir! Horlama sağlıksız bir durumdur. Şiddeti ve süresi arttıkça sağlığı daha da olumsuz etkiler. Özellikle “uyku apnesi” düzeyine vardığında horlama çok ciddi bir “sağlık sorunu” haline bile gelebilir. Uyku apnesi olanlarda aritmilere, kalp durmalarına, uykuda ani ölümlere ve kronik yorgunluk, obezite nöropati vb sorunlara daha sık rastlanıyor.

 

ALKOL DAHA GÜZEL UYUTUR

 

Haberin Devamı

Yanlış! Alkol asla iyi bir uyku yardımcısı değildir. Dozu biraz kaçırdığınızda uykunuzun canına bile okuyabilir. Evet, şu doğrudur: Yatıştırıcı dozda alkol uykuya daha hızlı dalmanızı sağlayabilir ama alkolün derin uykuya geçmeyi güçleştirdiğini, uyku bölünmesi ve erken uyanmaya yol açtığını ve uyku sonrası dinlenme şansını ortadan kaldırdığını da çok iyi biliyoruz.

 

GÜNDÜZ UYUKLAMANIN NEDENİ TEMBELLİKTİR

 

Yanlış bilinen şehir efsanelerinden biri de budur. Doğru olanı şu: Gün içinde uyuklamak “uyku borcu”nun işareti, yani, “uyku yoksunluğu”nun belirtisidir. Gün içinde sık sık uykuya dalmak kan şekeri oynamalarının (hipoglisemiler) da işareti olabilir. Sürekli uyuklamanın tiroid tembelliğinden, uyku apnesinden ve normal uyku kalitesinin yetersizliğinden kaynaklanabileceğini de bir kenara not edin.

 

Haberin Devamı

ŞEKERLEME YAPMAK KÖTÜDÜR

 

Her zaman değil! Şekerleme biyolojik bir uyku ihtiyacının işareti de olabilir. Eğer şekerlemeleriniz uyku sürenizi olumsuz etkilemiyorsa sağlığınız için faydalı bile olabilir. Ama bazen (bazıları için) şekerleme yapmak gece uykularını kısaltan bir “uyku hırsızı” haline de gelebilir.

 


Hasta ruh, belleği bozar

 


-DEPRESYON: Özellikle yaşlılarda fark edilmeyecek kadar hafif depresyonlar bile belleği olumsuz etkiliyor. Depresyonun tedavisiyse sadece belleği değil, diğer zihinsel fonksiyonları da iyileştirebiliyor. Uzun süreli depresyonun belleğe etkileri de çok mühim. Araştırmalara göre uzamış depresyonlar beynin “hipokampus” ve “amikdala” bölümlerinde nöron (sinir hücresi) kaybına yol açabiliyor. Bu iki alan belleğin en önemli belirleyicileri.
-STRES: Stresle bellek arasında da negatif bir ilişki var. Stres arttıkça bellek bozuluyor, bellek zayıfladıkça stresin skalası yükseliyor. Kronik ve tekrarlayan streslerin belleğe etkileri çok açık ve net olsa da stresin her türlüsünün belleğe zarar verdiği kesin. En çok da “zaman baskısı”nın yarattığı stresler belleği olumsuz etkiliyor, öğrenmeyi, odaklanmayı ve dikkati koruma yeteneğini bozabiliyor.
-TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU: “Bellek-stres” ilişkisinde sonuçları en net olanı budur. Burada ciddi psikolojik travmalar sonrasında gelişen bir stres bozukluğu durumu vardır ve kişi bu travmatik olayları/olayı tekrar tekrar hatırlamakta, bu da belleğin “pekiştirme ve bilgiyi hatırlama” gücünü zayıflatmaktadır. Burada da tıpkı kronik depresyonda olduğu gibi zamanla hipokampus ve limbik sistemde yapısal değişikliklerin oluşabileceği biliniyor. Diğer taraftan gerek travma sonrası stres bozukluğu, gerek depresyon, gerekse strese bağlı bellek kaybının moleküler nedeni olarak da en çok artan kortizol düzeyleri sorumlu tutuluyor. Bu üç sorunun hepsinde kortizol artışı beklenen bir moleküler yanıt ve yüksek kortizolün her halükarda belleği olumsuz etkileyebileceğini gösteren çalışmalar var. Özetimiz şu: Ruh sağlıksızsa bellek zayıflıyor.

 

Haberin Devamı


Beliniz mi ağrıyor İLAÇ DEĞİL EGZERSİZ

 

Bel ağrısı yaygın bir sorun. İstatistikler göre toplumun en az %80’i hayatlarının herhangi bir döneminde bel ağrısı ile mutlaka tanışır. Önemli bir istatistiksel rakam da şu:
Bel ağrısı atağı geçirenlerin %40’ına yakını bir yıl içinde ikinci bir atak geçiriyor, kronik bel ağrısı olanlarınsa %80’ini aynı yıl yeni atak bekliyor. Kısacası sorun oldukça yaygın ve önemli. Ayrıca şunlar aklınızda olsun: Boyunuz uzadıkça, yaşınız ilerledikçe, ağır kaldırdıkça ve kaldırma yanlışları yaptıkça bel ağrılarınızın sıklaşma ihtimali artıyor. Bu işin bir de psikolojik tarafı var.

 

STRES DE AĞRITIR

 

Stresli kişilerde bel ağrısına sırt ağrısı kadar sık rastlanıyor. İşte bu nedenle ilaç firmalarının çoğu “bel ağrılarına iyi gelecek yeni ilaçların” peşinde koşuyor. Ne var ki ünlü tıp dergisi JAMA’ya göre bel ağrılarında da çözüm egzersizde. İnceleme çok yeni. Çok büyük bir olgu grubu üzerinde ve güvenilir bir üniversitede (Sydney Üniversitesi/Avustralya) gerçekleştirilmiş. Yayınlandığı dergi ise dünyanın en güvenilir tıp dergilerinden biri. Kısaca sorununuz bel ağrısı olduğunda da çözüm yine ilaçta değil, egzersizde gizli…

Yazarın Tüm Yazıları