Unutkanlık mı bunama mı?

Ortalama ömür uzadıkça, ‘bunama’ konusu fazlaca ön plana çıktı. Ama korkmaya gerek yok.

Haberin Devamı

Gerekenleri yaparsanız, 90’ıncı yaş gününüzü siz de pırıl pırıl bir beyinle kutlayabilirsiniz.


Yaşı ilerleyenlerin çoğu sıradan unutkanlıkla bunamayı aynı şey zannedip paniğe kapılıyor. Oysa arada ciddi fark var. Bunu anlatan örneklerinden biri de şu: Otomobilinizin anahtarını nereye koyduğunuzu hatırlayamamanız unutkanlık, anahtarın ne işe yaradığını bilememeniz ise ciddi bir bellek sorununa işarettir. Ama yine de şu nokta kesin: Altmışını geçen herkeste yaşlılık tereddütleri başlar, ürküten şeylerin başında da beyin yaşlanması gelir. Biliriz ki, beynimiz yaşlandıkça uyku düzenimiz bozulacak. Odaklanmamız zorlaşıp belleğimiz zayıflayacak. Süreci iyi yönetemezsek devreye ‘bunama’ bile girecek. Bir kere korkmayın ve emin olun ki, bunların hiçbiri önlenemez şeyler değildir. Tabi ki, yaşlanan her beyin sinir hücreleri/nöronlar zayıflayacağı, onları birbirine bağlayan ağ sistemi/sinapslar azalacağı, damar yapısı sertleşip daralacağı, ihtiyaç duyulan besin unsurları ve oksijenin yeteri kadar karşılanamayacağı, dahası küçük iskemik alanlar, orasına burasına çöreklenen plaklar ve yumaklar nedeniyle yapısı bozulacağı için bazı arızalar gösterecek, en önemli fonksiyonu bellek de bundan etkilenecektir ama ufak tefek değişimleri hoş görüp paniklemememiz lazım.


KORKMAYIN


Ortalama ömür uzadıkça ‘bunama’ konusu fazlaca ön plana çıktı. Özellikle de Alzheimer hastalığı sık sık gündeme geldi, ölçüsüz bir korku başladı. Alzheimer hastalığının üzücü bir sorun olduğu doğru ama bunamaya yol açan diğer nedenler bu hastalıktan daha az önemli değil. Ayrıca her bellek zayıflaması mutlaka muhtemel bir Alzheimer hastalığına da işaret etmez. Benim tavsiyem şu: Yaşınız ilerledikçe ‘bunamaya odaklanmak’ yerine yaşlılık sorunlarını bir bütün olarak görüp çözmeye, yaşlanan beyninize her yönüyle yardım etmeye bakın. Böyle yaparsanız doksanıncı yaş gününüzü siz de pırıl pırıl bir beyinle kutlayabilirsiniz. Örnek mi? Daha bir hafta önce doksanıncı yaş gününü kutlayan 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel! Allah ömrünü uzun, sağlığını daim etsin. Beyninizin ihtiyaçları diğer organlarınızdan farklı değil: Doğru beslenip bol bol hareket edin –özellikle de yürüyün-, güzel ve huzurlu bir hayata odaklanın ve uykunuzdan taviz vermeyin yeter. Gerisi teferruattır.

Haberin Devamı

PAZARTESİ TAVSİYESİ

Haberin Devamı


YAVAŞLAYIN

Stresle mücadelenin farklı yolları var. En etkinlerinden biri ‘yavaşlamak’. Konu yavaşlamak olunca, on yıl önce yayınlanan bir yazıyı yeniden hatırladım: Endişe ve korkudan uzak, hayata sevgiyle bakabilen ve yüreğindeki sınırsız sevecenliği cömertçe yansıtıp iyilikleri bir mıknatıs gibi çevresinde yoğunlaştırabilen birisi olabilmeyi istiyorsanız, yavaşlamalısınız.


GÜNDE 40 BİN DÜŞÜNCE


Yavaşlayıp derin bir soluk almalı, hayatı yeniden yorumlayıp anlamaya, farklı şeyler duymaya çalışmalısınız. Beynimizin her gün ortalama 40-50 bin düşünce ürettiği, bunların çoğunluğunun yargı, eleştiri, endişe gibi olumsuz şeyler olduğu biliniyor. Yavaşlarsanız bunları da azaltırsınız. Daha az yargılar, eleştirir, korkar, endişelenirsiniz. Yavaşladığınızda karşılaştığınız en zor dönemeçlerde bile ‘Neden ben?’ diye isyan etmek yerine ‘bu da geçer!’ dersiniz. Yavaşlarsanız sevgi ve korkunun duygusal düzlemde birbirine zıt iki farklı ucu oluşturduğunu fark eder, sevgiden uzaklaşıp korkuya yaklaştıkça daha çok tersi durumda daha az hastalandığınızı ve daha hızlı iyileştiğinizi öğrenirsiniz.’ Yeni hayatın dayattığı en tehlikeli şeylerden biri ‘hız sorunu’dur. Hız aşırı olunca hayat otobanında da kaza ihtimali artıyor, daha da önemlisi ‘hız arttıkça haz azalıyor!’

Haberin Devamı

GEVŞEYİN!


Stresle mücadele ederken ‘gevşeme’yi, ‘gevşemenin’ en az ‘yavaşlamak’ kadar önemli bir ‘stres savar’ olduğunu da unutmayın. Gevşeme deyince de aklınıza sadece ‘meditasyon’ gelmesin. Meditasyon önemli ve faydalı bir ‘gevşeme yöntemi’ ve ortalıktaki şarlatan yaklaşımlarla hiçbir ilgisi yok. Meditasyonu destekleyen sağlam bilimsel kanıtlara sahibiz. Bunların hepsi doğru ama ben genlerimize (geleneklerimize) işlemiş gevşeme yöntemlerinin daha çok etkili olacakları düşüncesindeyim. Kültürümüzde en az meditasyon kadar etkili gevşeme yöntemleri var. İster o ister bu yolu deneyin ama mutlaka gevşeyip sakinleşin: Gevşeme çalışmalarının hemen hepsi kalbinizi de, beyninizi de destekler. Uykunuza destek olur. Sizi daha huzurlu biri yapar. Son zamanlarda toplumsal bir ‘KASILMA’ içindeyiz ve gevşeme çalışmalarına/çabalarına çok ihtiyacı var.

Haberin Devamı

5 ÖNEMLİ TAVSİYE


1 KIŞA girerken D vitamini rezervlerinizi kontrol ettirmeye çalışın. Eksikse tamamlayın ve fırsat buldukça bedeninizi güneşle buluşturun.
2 B12 vitamini noksanlığı yaşlılıkla ilgili problemleri, özellikle de bellek sorunlarını hızlandırıyor. D vitamininizi ölçtürürken B12 vitamininizi de ölçtürebilirsiniz. Yetişkin ve yaşlı birinde D vitamini 50-100, B12 vitamini 500-1000 aralığında olmalı. ‘Gizli tiroid yetmezliği’ de yaşlılarda sık görülen, geç fark edilen ve hızlı yaşlandıran bir problem. Yıllık sağlık kontrollerinde TSH’nizi de kontrol ettirin.
3 Yaşlandıkça daha çok dinlenmeye değil, daha çok hareket etmeye ihtiyacımız var. Aktivitenin olumlu etkileri altmışlı yaşlar sonrasında alınıyor, özellikle de yürümek inanılmaz neticeler verebiliyor. Aktivite sorununu çözmede, saat başı beş dakika yürümek bile işe yarıyor.
4 İyi yaşlanmanın önemli karar vericilerinden biri de uyku süresi ve kalitesi. Ne yapın edin eğer varsa uyku sorununuzu çözmeye çalışın. ‘Uyku uzmanlığı’ diye bir alan da var, bazı nörologlar bu konuda inanılması güç kazanımlar sağlayabiliyor.
5 Tavsiyeler listesine iri çekirdekli siyah üzümü de ekleyelim. Çünkü üzümde bulunan pek çok ‘doğal ilaç!’ özellikle de resveratrolün yararları konusunda neredeyse her gün yeni bir çalışma yayınlanıyor. Sabah kahvaltıda ve akşam ara öğününde çekirdekli kuru siyah üzüm –bugünlerde tazesi de var ve tam da kıvamında- yemeye çalışın.

Haberin Devamı

Et mi ot mu?

Kişisel görüşüm şu: Son yıllarda daha çok kırmızı et yememiz yönünde bir yönlendirme var. Hayvansal ürünlere, özellikle kırmızı ete yüklenmekse doğru bir seçim değil. Erişkin birinin günlük protein ihtiyacı kilosu başına ortalama 0,75 gram civarında. Kırmızı eti ve diğerlerini (tavuk, peynir, yoğurt) fazla tükettiğinizde bu miktarı ikiye üçe katlayabiliyorsunuz. Ayrıca hayvansal ürünlerde bol bulunan doymuş yağların fazlası sağlığımız için ciddi tehdit. Ben burada da ‘makul’ sözcüğünü rehber yapmanızı tavsiye ederim. Et de, balık, tavuk, hindi de, yumurta da, sebze, meyve, bakliyat, tahıl hepsinden yiyin ve bunu özellikle yapın, çünkü beslenme bilimi çeşitliliğin üzerinde özellikle duruyor.

Yazarın Tüm Yazıları