Ömrü uzatan ilaç bulundu mu?

Biz doktorların neredeyse kırk yıldır kullandığı bildik, tanıdık bir diyabet ilacının, hep hayali kurulan ‘ömür uzatan, hatta gençleştiren’ mucize olabileceği haberi çıktı.

Haberin Devamı

Peki bu mümkün mü? Buyurun...

 

Geçen haftanın en önemli sağlık haberi şu oldu: Uzun süredir kullanılan bir diyabet ilacı (metformin), belki de yolu yıllardır gözlenen “ömür uzatan hap” olabilirdi. Haber önemliydi. “Ömrü uzatan”, sadece uzatmakla da kalmayıp “yaşlanmayı gençleştiren” mucize bir hap söz konusuydu. Daha da önemlisi o hap biz doktorların neredeyse kırk yıldır kullandığı bildik, tanıdık, güvenli bir ilaçtı. Herkesin ulaşabileceği kadar da ucuzdu. Peki, bu haber bizi ne kadar umutlandırmalı? Metformin mucizesinin gerçekleşme ihtimali var mı?


Bana sorarsanız bu ihtimal var ve daha şimdiden en az yarı yarıya gerçekleşmiş durumda. Nedeni şu:


İŞTE O ÜÇ NEDEN


Metformin, benim gibi yaşlanma sürecine ilgi duyanların uzun süredir radarında zaten olan bir ilaç.
Bize göre de, en az üç nedenle yaşlanmayı yavaşlatabilmesi, daha da önemlisi daha genç ve dinç yaşlanmaya destek olabilmesi mümkün. Birinci neden metforminin “antienflamatuar”, yani “yangı baskılayıcı” bazı özelliklerinin olması. Bu özellik birçok çalışma ile teyit edildi. Metformin gelişebilecek iltihabi süreçleri daha hücre düzeyindeyken baskılayabiliyor. Bilindiği gibi yaşlanma süreçlerinin en önemli sorunlarından biri iltihaplanma. Onun baskılanabilmesi çok ama çok önemli bir nokta.

Haberin Devamı


ÇİFTE MUCİZE ETKİ


Metforminin ikinci bir yeteneği daha var:


En tehlikeli ve riskli kötü kolesterol türevleri LDL-3ve LDL-4’ün şekerlenmesini (glikasyonunu) de baskılayabiliyor. Bu damarların kötü kolesterolden daha az zarar görmesi anlamına geliyor. Bilindiği üzere iyi yaşlanmak için her şeyden önce sağlam damarlara sahip olmanız lazım. İyi yaşlanmanın temel belirleyicilerinden biri iltihabı baskılamaksa, diğeri de glikasyonu yavaşlatmak. Metformin bu ikilinin her ikisine de etkili bir mucize molekül gibi görünüyor. Bitmedi, metforminin üçüncü bir marifeti daha var. Bu marifeti ise on yıl kadar önce 2005’te anlaşıldı. Sonradan, ardı ardına gelen yeni araştırmalarla da desteklendi: Metformin prostat, kalınbağırsak, meme kanseri gibi bazı kanserlerin oluşumunu da engelleyebiliyor.

 

Haberin Devamı

Metformin mucizesi gerçekleşebilir


TÜM bu yazdıklarımın özeti şu:


Metformin mucizesi bana göre de gerçekleşebilir. Metformin “ömrü uzatan”, daha da önemlisi ömrü sadece uzatmakla kalmayıp “yaşlanmayı gençleştiren” mucize bir hap da olabilir. Umalım ki araştırmacılar molekülünde bazı değişiklikler yaptık diye onu daha pahalı, ulaşılması güç ya da daha toksik bir moleküle dönüştürmesinler. Metforminin bu tür bir etkisinin olabileceğini iki binli yılların ortasında –on yıl kadar önce- bu sayfada belirttiğimizi de tarihe not düşelim. Metforminin bazı kanserlerden ve Alzheimer gibi bellek bozucu süreçlerden korunmada da işe yarayabileceğini yine bu sayfada size duyurduk. Ben kişisel olarak metformin mucizesinin gerçek olabileceğini düşünenlerde biriyim. İnşallah yanılmam!

Haberin Devamı


Ömür uzatan 20 öneri


Bİlİm insanları ömür uzatan hap aramaya devam etsinler; inşallah da bulurlar ama bana sorarsanız siz etkinlikleri zaten iyi bilinen “belirleyiciler”de yoğunlaşın. İşte o belirleyicilerin ilk 20’si...


İLK 10


1-Beslenme: Ömür uzatan en mühim faktörlerden biri. Bazen birincisi, bazen ikincisi. Genelde aktiviteyle ikisi başa baş gidiyorlar. Beslenme konusunda anneannenizin tavsiyelerinden farklı yeni bir şey yok. Ne kadar az kalori tüketir, şekeri, unu ne kadar az yer içerseniz, ne kadar çeşitli, doğru ve dengeli beslenirseniz ömrünüz o oranda uzun olur.


2-Aktivite: Değeri son yıllarda daha da öne çıkan bir parametre. En az beslenme kadar önemli bir nokta. Hatta yaş elliyi geçti mi beslenmeden de önemli hale gelebiliyor. Yetmiş ve üstündekiler içinse tartışmasız en mühim konu haline geliyor. Aktivite arttıkça -yürüdükçe, çalıştıkça- ömür uzuyor.

Haberin Devamı


3-İyi alışkanlıklar: Sigara kullanmamak, alkolü içmemek ya da sınırlamak, toksik her türlü kötü alışkanlıktan uzak durmak, gereksiz yere ilaç yutmamak, özetle yaşam tarzına özen göstermek de ortalama ömür üzerinde etkili noktalar.


4-Genetik miras: Muhtemelen en önemli belirleyicilerden biri de bu ama onun da yönetilebilir bir süreç olduğu kesin. Bazı aileler diğerlerinden daha uzun yaşama şansına sahip olabilseler de bunların da genetik miraslarını har vurup harman savunmamaları, doğru kullanmaları lazım. Genetik mirasınız kötü mü? Üzülmeyin, diğer maddelere biraz daha ağırlık verin, özellikle beslenmenin, aktivitenin ve iyi alışkanlıkların üzerinde durun.

Haberin Devamı


5-Şans: Hep unutulan bir faktör. Oysa bazen –ve çoğu zaman da hiç beklemediğiniz bir anda- diğerlerinin tamamının üzerine kocaman bir çarpı koyabiliyor. Kısacası diğerleri konusunda siz ne yaparsanız yapın beklenmedik kazalar ve hakkımızda verilecek manevi kararlar (kader) da çok mühim bir nokta.


6-Uyku: İyi uyku ömrü kesinlikle uzatıyor. Hele bir de gündüz şekerlemeleriyle desteklenebilirse –tabiî ki altmışından sonra- uykunun faydası daha da belirginleşiyor. Unutmayın, uykunuzun sadece süresi değil, kalitesi de önemli.


7-İyi hijyen: Özellikle bizim millet olarak henüz yeni farkına vardığımız bir konu. Kişisel hijyen maalesef hâlâ çok ihmal ettiğimiz bir ayrıntı. Bedensel temizlik, el ayak temizliği ve bakımı, ağız temizliği, cinsel organların temizliği ve daha pek çok konuda karnemiz hâlâ kötü. Oysa çok iyi biliyoruz ki hijyenik çevre, hijyenik çalışma koşulları ve kişisel hijyenin iyileşmesi de ömrü uzatıyor.


8-Sağlıklı kilo: Bu da yeni fark edilen bir ayrıntı. Kilonun azı da, çoğu da zararlı. Makul, kabul edilebilir bir kilo aralığında kalmak da ömür süresini etkileyen bir faktör.


9-Sağlık bakımı: Sağlık kontrollerini düzenli yaptıran, aşılarını ihmal etmeyen (yaşlılıktaki zatürree, grip ve zona aşıları dahil), tıbbi tavsiyelere uyumlu, erken teşhis olanaklarından faydalanan, prensip olarak koruyucu tıbba ağırlık verenlerin ömrü daha uzun.


10-Maneviyat/inanç: Manevi zenginlik, sağlam inanç düzeyi ve sürdürülebilir bir aidiyet hali de yaşam süresini olumlu yönde etkiliyor. Maneviyat çok mühim bir ayrıntı. Son yıllarda önemi daha iyi anlaşıldı, daha çok araştırmaya konu edildi.

 


İKİNCİ 10


1-Olumlu kişilik yapısı: Olup bitenleri fazla büyütmeyen, “bu da geçer” diyebilen, hoş gören, affeden, bardağın daima dolu tarafını görebilen, stresini makul seviyelerde tutan kişilerin de uzun ömür sürme ve genç yaşlanma şansları biraz daha yüksek. Depresyon eğilimi fazla, endişeli ve her şeye olumsuz bakmada ısrar edenlerin ömrü ise gittikçe kısalıyor. Kısacası pozitif olmak şart!


2-Kahvaltı yapmak: Öğün atlamak önemli bir hata. Kahvaltıyı atlamak ise yapılabilecek en büyük yanlış. Bu yanlışı yapmanız sadece kilo almanız ya da performansınızı düşürmenizle sonuçlanmıyor. Kahvaltıyı atlayanların uzun ve sağlıklı bir ömür sürme şansları da azalıyor.


3-Sosyal çevre/Sosyalleşme: Ne kadar çok eşiniz, dostunuz varsa, ne oranda çoğalabiliyor, sosyalleşebiliyorsanız işiniz o kadar kolay, yaşlılığınız o kadar keyifli, ömrünüz o kadar uzun oluyor.


4-Eğitim: Eğitim düzeyi yüksek olanların, hele bunu bir de “iyi ekonomik şartlar” ile destekleyebilirlerse eğer daha uzun yaşama şansları var.


5-Aidiyet: Kendini, işini, ailesini, mensubiyet duyduğu değerleri (hemşerilerini, komşularını) seven ve onlara bağlılığını sürdürenler daha uzun ömürlü, daha iyi yaşlılar oluyor.


6-Çalışmak: Yaşlılığını da çalışarak sürdürebilen, hayattan ve üretmekten kopmayan, emekliliği “yan gelip yatmak” olarak değil de “işi rölantiye almak” ve fakat “hayattan kopmamak” olarak değerlendirebilenler daha iyi yaşlanıyor, daha uzun yaşıyor.


7-Diş bakımı: Küçük ama önemli bir nokta. Aslında sadece diş değil, ağız bakımı yani “oral hijyen” olarak değerlendirmek lazım. Yıllık diş kontrolleri ve düzenli ağız temizliği belirleyici bir faktör olabiliyor.


8-Kişisel güvenlik: Otomobilde emniyet kemeri, bisiklette kask kullanmak gibi bildik ve basit kişisel güvenlik önlemleri bile önemli birer ömür süresi belirleyicileri haline gelebiliyor.


9-Her gün düşük doz aspirin: Şart değil! Şart değil ama düşük dozda uzun süre aspirin kullanımının altmışlı yaşlar sonrasında özellikle damar riski yüksek olanlar için ömrün süresine olumlu katkısı olabiliyor.


10-Evlenmek: Evlilerin ömrü hayatını bekâr sürdürmekte ısrar edenlerden daha fazla. Evlilik özellikle erkeklerin ömrünü uzatıyor. Küçük bir ayrıntı daha: Karısı ölen erkeklerin, kocası ölen kadınlara oranla daha kısa ömürleri oluyor. Netice şu: Erkeklerin sadece kendilerine değil, eşlerine de iyi bakmaları lazım.

 

 

Ömrü uzatan ilaç bulundu mu

 


KAHVALTI OLMADAN OLMAZ!

 

Sağlık herkesin ilgilendiği bir alan. Bu son derece de doğal bir durum. Doğal çünkü sağlık hepimize lazım.
Sağlığın en önemli belirleyicilerinden birinin beslenme olduğu ise kesin. Dengeli ve yeterli beslenemiyorsanız sağlığınızı korumanız mümkün değil. Doğru, dengeli ve yeterli beslenme denince de sisteme anında “öğün atlamamak”, yani sabah, öğle, akşam öğünlerini düzenli olarak yemek şartı giriveriyor. Özellikle de “kahvaltı öğününü atlamak” asla ve kata affedilmiyor. Çünkü bu öğünü atladınız mı sonraki öğünlerde işler karışıyor, gereğinden çok ve kontrol yeme gibi arızalar baş gösteriyor.


İŞTE CENGİZ’E YANITIM


Ayrıca kahvaltı öğününü atlamak demek güne, yani yola yakıt deposu boş çıkmak anlamına geliyor. İş performansınız düşüyor. Yeni şeyler üretme ihtimaliniz azalıyor. Kaza yapma olasılığınız artıyor. Ruh haliniz bile bozulabiliyor. Sinirli, gergin, başı ağrıyan, çekilmez biri bile olabiliyorsunuz. Hele hele öğrenciyseniz eğer yandınız! Okul başarınız dibe vuruyor. Geçen hafta Kelebek’te Cengiz Semercioğlu kardeşim “Kahvaltı yapmak yanlış bir iş olabilir mi?” şeklinde bir soru ortaya attı. Sorunun kendisi bile bana göre yanlış. Ayrıca halkımızın sevgili Cengiz’in düşündüğü gibi kahvaltıyla bir problemi filan da yok.


Bİlmemİz gereken şu: Kahvaltıyla problemi olanlar İstanbullular! İstanbulluların da küçük bir bölümü. Haklısın!


Son yıllarda İstanbul’da bir kahvaltı çılgınlığı var ve bunu ben de görüyorum. Özellikle Boğaz’daki kahvaltı mekânlarında verilen kahvaltıların “serpme kahvaltılık” gibi bir palavrayla işin sağlıksız, lezzetsiz, zararlı, hatta rezil bir noktaya doğru gittiğini de üzülerek izliyorum. Bilmemiz gereken şu:


Kahvaltıda yiyeceğimiz zeytin, peynir, yumurta veya yoğurt zararlı değil, faydalı şeyler. Menemen ve omlet ise süper seçimler. Güne bu tür akıllı besinlerle başlamak müthiş bir avantaj. Salatalık, domates, yeşilbibere gelince... Harika ilaveler! Çay inanılmaz bir kahvaltı lezzeti. Sadece lezzet değil, bir sağlık mucizesi ama sosis dediniz mi olmaz. Reçele dalmak dediniz mi o da olmaz. Kaşık kaşık bal, tereyağı dediniz mi orada da durup biraz düşünmek lazım. Tereyağı, bal zararlı şeyler değiller ama makul miktarlarda tüketildiklerinde. Açma, poğaça, çörek, börek ve akrabalarına gelince...


KARARINDA OLSUN SİZİN OLSUN


Bunların da geleneksel yanları var. Bunlar da her kahvaltıda yenen şeyler değil. Yeter ki fırın, pastane işi olmasınlar, evde usulüyle, geleneksel yöntemlerle hazırlansınlar ve makul miktarlarda “arada bir” tüketilsinler. Adana, Gaziantep, Şanlıurfa ve civarında yenen ciğerli kahvaltıları da eleştirmiş sevgili Cengiz. Yanlış yapmış! Kararında ve keyifle yeniliyorsa eğer kahvaltıdaki ciğer dürümden de kimseye bir zarar gelmez. Özeti şu: Kahvaltı çok ama çok önemli bir öğün. Özellikle çocuklarımız için çok mühim bir beslenme ve sağlık belirleyicisi. Kahvaltıdan vazgeçmek asla yok ve burada da o bizim meşhur genel kuralımız geçerli: Denge! Makul ile yetineceğiz, ifrat ve tefritten sakınacağız. Ayrıca İngiliz gazetelerinin attığı kahvaltı başlıklarının da önemi yok. Çünkü sağlığımızla ilgili kararları İngiliz gazeteleri değil, tıp bilimi veriyor. Sevgili Cengiz’in “kahvaltıyı atlama” fikrine katılmıyorum ve Cengiz’e de böyle bir hataya düşmemesini tavsiye ediyorum.

Yazarın Tüm Yazıları