Kanser hakkında ne biliyoruz?

Bu kadar fazla gündemde tutuyor ve tartışıyor gibi görünmemize rağmen kanser konusunda cahil denilecek düzeydeyiz.

Haberin Devamı

Başımıza bela olan sağlık sorunlarından biri de kanserdir. Uzmanlara ve istatistiklere göre hemen her tür kanserde artış var. Eşimizden, dostumuzdan, ailemizden gelen kanser haberleriyle sık sık sarsılıp durmamız bundandır. Peki, bu konuda ne kadar bilinçliyiz, doğruyu, eğriyi, gerçeği, yanlışı ne ölçüde biliyoruz?
Ben fikrimi hemen söyleyeyim: Bu kadar çok konuşmamız, bu kadar fazla gündemde tutuyor ve tartışıyor gibi görünmemize rağmen kanser konusunda bilgi düzeyi bakımından cahil denilecek düzeydeyiz. Bunun biz doktorlar için bile söz konusu olduğunu itiraf etmeliyim. Doktorlarımızın çoğu kanser konusunda olması gerektiği kadar duyarlı, bilgili ve pozisyon almış durumda değil ve bu çok üzücü.

SORUN NE?
Birçoğumuz kanserin öncelikle ve birinci planda bir “yaşam tarzı problemi” ile alakalı olduğunun farkında değiliz. Çoğumuz sorunu hâlâ ve ısrarla “genetik miras”ımız ile ilişkilendiriyoruz.
Oysa biraz kafamızı kaldırıp etrafımıza dikkatle baksak sorunun genetik mirastan ziyade yaşam tarzımız ve özellikle çevresel etkenlerle ilişkili olduğunu görebileceğiz.
Ne var ki hepimiz hâlâ devekuşu gibi kafamızı kuma gömüp sadece kendimizi garantiye almaya çalışıyoruz. Kısacası “kanser” konusunda da yeni bir sayfa açmamız lazım.

Haberin Devamı

BİR NOT
Genetik mi, çevre mi?

Kanserin oluşumunda genetik miras da çevresel şartlar da etkili. Eğer genlerinizde doğuştan sahip olduğunuz olumsuz bir eğilim varsa bazı kanserlere yakalanma ihtimalinizin daha sık olduğu doğru. Doğru ama pek çok kez üstelediğim gibi genetik miras değiştirilemez bir faktör değil. Özellikle yaşam tarzında yapılabilecek akılcı değişimler ile genetik mirasta ciddi farklılaşmalar sağlanabiliyor.
Örnek mi istiyorsunuz? İşte örnek: Amerika’da da, Hindistan’da da ailesinin genetik geçmişinde kolon, meme kanseri olanlar var. Ama batı tipi fast food kültürüne teslim olmak yerine hâlâ doğal yollarla beslenen, daha az kırmızı et yiyip daha çok sebzeye ağırlık veren ve özellikle zerdeçaldan maksimum düzeyde istifade eden Hint toplumunda bu kanserlerin sıklığı Amerikalılara göre bir hayli düşük.
İsterseniz bazı rakamlar da verebilirim: Genel bir Hintli-Batılı kıyaslaması yaptığınızda Hintlilerde aynı yaştaki Batılılara kıyasla meme kanseri 5, kolon kanseri 9, böbrek kanseri 10, akciğer kanseri 8 kat daha az. Demek ki kansere yakalanma söz konusu olduğunda genetik her şey değil.

Haberin Devamı

ÖNEMLİ
Çevremiz kanser gübresi dolu

Kansere yakalanma riskiniz söz konusu olduğunda nerede yaşadığınız, nasıl bir hava soluduğunuz, nasıl su içtiğiniz, nelerle beslendiğiniz de çok ama çok önemli. Ayrıca çevrenin etkisi sadece içtiğiniz su, yediğiniz besinler, soluduğunuz havayla da sınırlı değil. Kullandığınız temizlik malzemeleri, deodorantlar, boyalar, giyim eşyaları bile etkili.
Dahası çevrenin size yüklediği iyi ya da kötü duyguları da “pas” geçmeyin. İyi ve güzel bir çevrede mutlu bir hayat sürüyorsanız, yani ruhunuzu da bedeniniz kadar çevresel kirleticilerden uzak tutabiliyorsanız kansere yakalanma ihtimaliniz de azalacaktır.
Çünkü mutlu, çalışkan, üretken ve mükemmelliğe odaklanmış insanların, onları kanserden koruyan bağışıklık sistemleri de mutlu, çalışkan ve mükemmel oluyor ve hiç aksamadan tıkır tıkır çalışıyor. Unutmayalım: Hasta bir gezegende sağlıklı bir beden ve ruh geliştiremezsiniz.

Haberin Devamı

NETİCE
Ne yapmalıyız?

Kanser konusu önemli mi önemli. Kanserler duygusal, ruhsal, bedensel maliyetleri kadar sosyal ve ekonomik maliyetleri olan başa bela hastalıklar. Bu konuda daha sık ve çok konuşmalı, tartışmalı ama bu işi korkmadan, korkutmadan, daha sıcak ve daha akılcı mesajlarla, şarlatanlıktan da ürkütücü bilimsel ukalalıklardan da uzak, samimi ve doğru yaklaşımlarla başarabilmenin bir yolunu bulmalıyız.
Kanserin tedavisine odaklanmaya devam edelim, tamam bu önemli ve doğru bir şey ama gördüğünüz gibi yetmiyor, yetmeyecek.
Gelin mümkünse biraz da erken teşhise ama daha da önemlisi kanseri önlemeye odaklanalım. Gelin daha ilkokul çağından itibaren çocuklarımızı kanser konusunda bilinçlendirmeye, halkımızı kanser konusunda duyarlı olmaya yöneltelim.
Unutmayalım ki hasta olmayı kimse istemez ama kansere yakalanmak hastalanma korkularının en can sıkıcı ve acıtıcı olanıdır.

Yazarın Tüm Yazıları