İnsülinin fazlası hasta eder insanı

Haberin Devamı

Kandaki insülin seviyesi ne kadar azsa, ömür o kadar uzun, sağlık sorunu ihtimali o kadar düşüktür. Tersine insülin seviyesi yükseldikçe, çok ciddi hastalıklara yakalanma ihtimalimiz artar... Bu nedenle, bu haftaki yazımızı okumanızda büyük yarar var...


İnsülİn yaşamsal bir hormon. Eksikliği ya da yokluğu bedenimizde şeker dengesini bozuyor, neticede “çocukluk çağı” veya “yetişkin tipi” diyabet (şeker hastalığı) ortaya çıkıyor.
Bu yeni bir bilgi değil, yüzyıla yakın bir süredir bilinen bir konu. Şaşırtıcı olan ve son yılların sağlık gündemine bomba gibi düşense insülinin fazlalığının (hiperinsülinemi) da en az eksiklik ya da yokluğu kadar önemli bir sorun olduğunun anlaşılması. Zaten bu nedenle de “hiperinsülinemik hastalıklar” veya “kanda aşırı insülin üretiminin neticesi olarak gelişen sağlık sorunları” şeklinde özetleyebileceğimiz yeni bir “hastalık alanı” ile karşı karşıya kaldık.
Şimdi çok iyi biliyoruz ki “karaciğer yağlanmasından safrakesesi taşına, ürik asit yükselmesinden kan-yağ dengesinin bozulmasına, Tip2 şeker hastalığından hipertansiyona, kalp krizlerinden felçlere, bellek bozukluklarından (bunama) romatizmaya, kilo/obezite sorunundan uyku apnesine” pek çok sağlık probleminin arkasında aşırı insülin üretimi, kanda fazla insülin birikimi ve bunun neticesinde gelişen “insülin direnci” sorunu var. Biz de bu nedenle konuyu çok sık gündeme getiriyoruz (Bana bıraksanız daha ilkokuldan başlayarak eğitim çağının her kademesinde “insülin direnci ile nasıl mücadele edilecek?” konulu bir dersi zorunlu dersler arasına yerleştirirdim).

Haberin Devamı


NE KADAR AZ O KADAR İYİ

İsterseniz insülinin normal değerlerini de yeniden hatırlayalım.
Aç karna alınan kan örneğinde (ideali 10-12 saat açlıktan sonra alınan kan örneğidir) sağlıklı insülin değeri 5 ünitenin altında olmalıdır. 5-8 ünite arasındaki değerler alarm işareti sayılmalı, 8’den yüksek değerler mutlaka ama mutlaka bir sağlıksızlık işareti kabul edilip düzeltilmelidir. Çok sayıda araştırma gösterdi ki, insülin seviyesi ne kadar azsa ömür o kadar uzun, yukarıda saydığımız sağlık problemleriyle karşılaşma ihtimali o oranda düşüktür.
Tersine insülin seviyesi arttıkça, hele hele açlık insülin seviyesi 20’li rakamların üzerine çıktıkça söz konusu hastalıklara yakalanma ihtimalimiz artmaktadır.

Haberin Devamı

KİMLER DİKKAT ETMELİ


Bu nedenle sağlıklı herkese ve bilhassa yukarıda belirttiğim sağlık sorunlarıyla mücadele edenlere açlık insülin seviyelerini ölçtürmeleri ve “insülin direnci” yönünden bir değerlendirmeden geçmelerini öneriyorum. Bu araştırma yemeklerden sonra erken acıkanlar, açlığa dayanamayan, acıkınca başı dönen, içi çekilen, eli ayağı titreyenlere öncelikle yapılmalıdır.
Açlık krizleri yaşayan, tatlı nöbetleri geçiren, yemek sonrasında uyuklayan ya da kafa karışıklığı yaşayanlar, bel çevresi genişleyip göbek bağlayanlar, ailesinde şeker, hipertansiyon, obezite hikâyesi olanların da bu incelemeyi yılda bir kez yaptırmalarını tavsiye ederim. Unutmayın, insülin yüksekliği en az kortizon yüksekliği kadar önemli bir sağlık tehdididir. İnsülin fazlalığı pek çok hastalığa aday olmak anlamına da gelmektedir.

Haberin Devamı


İnsülin kanser ilişkisine dikkat!


“İnsülİnİn fazlası hasta eder insanı” demek yanında “insülinin fazlası kanser eder insanı” demek de bence aynı şey, zira hiperinsülinemi ile kansere yakalanma riski arasında bağlantı olduğunu gösteren bulguların sayısı her geçen gün artıyor.


MUTLAKA, YÜRÜYÜN


İnsülin seviyesi arttıkça hücrelerin üreme hızı ve neticede anormal hücre geliştirme ihtimali çoğalıyor. Bunun en basit kanıtı hiperinsülinemik kişilerde IGF-1 olarak bilinen ve hücre çoğalmasını başlatabilen hormonlardan birinin yükselmesidir. Araştırmalar uzun süre hiperinsülinemiye maruz kalanların bir kısmında zamanla bir tür büyüme faktörü olan IGF-1 hormonunun da çoğaldığını ve bu durumun kontrolsüz hücre büyümesine yol açabildiğini net ve açık olarak gösterdi.
Başta meme kanseri olmak üzere bazı kanserlerde (kalınbağırsak, prostat) IGF-1 ve insülin fazlalığının birlikte bulunduğu biliniyor. Netice şu: Sağlığımızı korumak istiyorsak insülin seviyelerimizi 5’in altında tutmanın bir yolunu bulacağız. Gerekiyorsa beslenme tarzımızı buna göre organize edecek, prensip olarak “düşük glisemik indeksli beslenme modeli” uygulayacağız.
Sık sık ve ısrarla belirttiğim “her gün düzenli yürüme alışkanlığını” mutlaka ama mutlaka kazanacağız. Bel çevremizi inceltmeye çalışacağız. Kısacası her birimiz akıllı birer hiperinsülinemi savaşçısı olacağız. Yüksek insülin seviyeleri ile ilişkili olabilen kanserler şunlar: Meme, kolon, karaciğer, prostat ve böbrek kanseri…

Haberin Devamı


Hatırlayanın hatırlanandan farkı yok

Dr. Irrin D. Yalom’un “Günübirlik Hayatlar”ı benim için bu yazın en güzel okumalarından biri oldu.
Kitapta Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius’tan da alıntılar vardı. Marcus Aurelius’un beni en çok etkileyen cümlesi (yanlış hatırlıyorsam beni affedin) “Hepimizinki günübirlik hayatlar, hatırlayanın hatırlanandan farkı yok” cümlesi idi. Hepimizin yaşadığı aslında sıradan, bildik, aynısı, tekrarlanıp duran hayatlar. Ve her şey gibi o hayatların da bir başlangıcı ve bir sonu var.


RUH İHMAL EDİLMEZ



Hepimiz istesek de istemesek de “hatırlamak” ve “hatırlanmak”la mutlaka yüzleşiyor, tek bir sözcükle ifade etmek gerekirse HUZUR’u hedefliyoruz. Hedef ve niyetimiz güzel ama çoğumuz basit bir şeyi nedense hep “pas” geçiyoruz.
Onu da Platon özetlemiş: “Gözlerinin iyi olmasını istiyorsan başının, başının iyi olmasını istiyorsan beden ve ruhun birlikte iyi olmasını hedefle!”
Bedeni önceleyip ruhu ve beden-ruh ilişkisini görmezden gelmek, yeni çağın, modern hayatın ve bilimsel (kanıta dayalı!) tıbbın en büyük açmazlarından biri. Belki de bu nedenle aynı hatayı tekrarlayıp duruyor, hep bedeni önceleyip bedeni besliyor, onun ayrılmaz bir parçası olan ruhu destekleyip beslemeyi ihmal ediyoruz. Çoğu keyifsizliğimizin, çoğu mutsuzluğumuzun, huzursuzluğumuzun hatta çoğu hastalığımızın nedeni de işte bu ihmal, yani RUHU BESLEMEYİ UNUTMAK.



BAYRAM SİZE FIRSAT



Birkaç gün sonra bu konuda müthiş bir fırsatla baş başa olacak, kurban bayramımızı kutlayacağız.
Affetmekte zorlananlar, sevmeyi unutanlar, hoşgörüyü bir yerlerde bırakanlar, paylaşmayı sonraya bırakanlar, incinenler, eskitenler, darılanlar, küsenler, kısacası ruhunu şu veya bu nedenle incitenler için mükemmel bir fırsattır bayramlar. Gelin bu güzel zamanı beden ve ruh işbirliğine ayıralım ve gerisini yine Marcus Aurelius’a bırakalım: “Her şeyin seni unutacağı günler yakın. Senin her şeyi unutacağın günlerse kapıda…”
Bayramınızı en iyi dileklerimle kutluyorum…

Yazarın Tüm Yazıları