İlaçsız olmaz mı

İlaç önerilen herkesin doktoruna ısrarla şu soruyu sormasını tavsiye ediyorum: İlaçsız olmaz mı? Aslında bu bile yeterli değil. Hekiminiz size bir ilaç önerdiğinde ona çekinmeden sormanız gereken bazı sorular var. Bu sorular üzerine net ve açık yanıtlar istemeli ve iyice ikna olduktan sonra “evet” demelisiniz.

Haberin Devamı

Hayat süremizin uzayıp yaşam kalitemizin artmasında ilaçların önemli rolü var. Ama bu, fotoğrafın “karanlık” yüzünü görmemize engel değil. Hayatımıza giren her şey gibi ilaçları da sorgulamalıyız. Sorguluyoruz da. Kolesterol ilaçları, zayıflama haplarının bazıları hep bu sorgulamalar sayesinde kullanımdan kaldırıldı.
Şunu da belirteyim; ilaç düşmanı bir hekim değilim, ilaç sever bir hekim olduğum da söylenemez. Düşüncem basitçe şudur: Sağlık sorunlarımızın çoğunda gereksiz yere ilaç kullanıyor, her problemi onlarla çözmeye çalışıyoruz. Oysa bunlar -gerekli araştırmalardan geçseler de- bedene yabancı moleküller.
Ayrıca bırakın bin, 10 bin, 100 bin kişide bile denenseler, oluşturabilecekleri zararları önceden tahmin edebilmek mümkün değil. Böyle olduğu için de bir ilaç kullanılmaya başlandıktan ancak yıllar sonra zararlı bulunup yasaklanabiliyor.
İşte bu nedenle ilaç önerilen herkesin doktoruna ısrarla şu soruyu sormasını tavsiye ediyorum: İlaçsız olmaz mı? Hekiminiz bir ilaç önerdiğinde ona şu soruları da çekinmeden sorup net ve açık yanıtlar istemeli ve ancak iyice ikna olduktan sonra “evet” demelisiniz:
* Bu ilacı yutmasam olmaz mı? İlaç yerine kullanılacak doğal bir yol, yöntem, destek var mı?
* Diyelim ilacı yutmaya ikna oldunuz, hemen ikinci soruya geçin: Bu ilacı daha düşük dozda kullanma imkânım var mı?
* Bu aşama da bitti, hemen şu soruyu ekleyin: İlacı daha kısa süre yutma ihtimalim nedir? 10 gün yerine bir hafta, bir hafta yerine üç gün yutsam olmaz mı?
* Biraz daha ilerleyip şunu sormayı da ihmal etmeyin: Üç yerine iki, iki yerine bir ilaç kullanarak problemimi çözme ihtimalim var mı?
* Ve son birkaç tavsiye daha: İmkânınız varsa başka bir hekimle de konuşup fikir edinin. İlacı mutlaka eczaneden alın. İlaç kullanımı konusunda ECZACINIZDAN DA YARDIM ALIN. İlaçları komşular, dostlar veya eczacılar değil, sadece ve sadece doktorların önerebileceğini de sakın unutmayın.
Neden ilaç sever bir hekim olmadığımın yanıtları, yandaki kutularda...

Haberin Devamı

En iyi ilaç sensin!

Kitabı bir Fransız hekim, bir iç hastalıkları ve beslenme uzmanı Dr. Frederic Saldmann yazmış, Pegasus Yayınları da dilimize kazandırmış.
“En İyi İlaç Sensin” kitabında Dr. Saldmann diyor ki:
“Beden ve zihinlerimiz neredeyse hiç kullanmadığımız çok güçlü ek kaynaklara sahip. Pek çok hastalığı ortadan kaldırmak için sadece bu ikisini etkin hale getirmemiz yeterli.
Seni ve bedenini koruyan ve iyileştiren ilaçlar vücudunun içinde zaten var. Bu ilaçları ve o kapasiteyi ortaya çıkarmak içinse ‘beslenmenin önemini kavraman, aktif bir girişimci olman, iyi uyuman, doğru nefes alman, cinselliğin keyfini çıkarıp pozitif düşünmen’ lazım.
Sokağa çık, yürü ve hareket et! Eğer bunları yaparsan vücudun işe yaramayan hücrelerin yerine saniyede 20 milyon yeni hücre üretir. En iyi ilaç sensin!”
Aynı fikirdeyiz ve teşekkürler Dr. Saldmann...

Haberin Devamı

Bitter çikolata deneyin

Tatlı krizlerini önlemede bir parça bitter çikolata atıştırmanın işe yarayabileceğini daha önce de yazdım. Dr. Saldmann da benimle aynı görüşte. Bakın ne diyor:
“Kontrol etmekte zorlandığınız tatlı krizlerini önlemek için yüzde yüz kakaolu bitter çikolatadan bir parça (yaklaşık 30 gram) yemenizi tavsiye ediyorum.
Bitter çikolatayı zevkle çiğnerken de kendinizi bu aşamadan sonra canınız ne çekerse yiyebileceğinize ikna edin. Göreceksiniz ki bitter çikolata yeme krizlerinizi size acı ve sıkıntı vermeden sonlandıracaktır.”
Tatlı ve yeme krizi ataklarında faydalanabileceğiniz bir diğer doğal ürün de tarçındır. Toz tarçını çaylarınıza ekleyebilir, ince kırılmış tarçın çubuklarıyla infüzyon hazırlayarak da bu krizleri önleyebilirsiniz.

Haberin Devamı

Neden ilaç sever bir hekim değilim?

İlaçlardan uzak durup sağlık sorunları için olabildiğince doğal şeyler önermemin birçok nedeni var. Bunların en önemlisi “physis” yani Allah’ın bize bağışladığı doğal bir güç olan “Kendiliğinden iyileşme gücü!”müzdür.
İyi bakılan her beden ve ruh, birçok hastalığı kendi güç ve kapasitesiyle de iyileştirebilir. Ayrıca doğada hastalık tedavisinde kullanabileceğimiz pek çok tabii ilaç var. Bunların yan etkileri -genelde- yapay moleküllerden daha az.
Bir üst solunum yolu enfeksiyonunda hemen bir antibiyotik veya antiviral ilaç yutmak yerine, mikrop savaşçısı gücü kanıtlanmış bir “pellargonium sidoides” veya “sambucus nigra” ekstresi yutmak daha doğru değil mi?
Neden ilaç sever bir hekim olmadığımın başka sebepleri de var:
1- Çoğu sağlık sorununun ilaçsız da çözülebileceğini düşünüyorum.
2- Çoğu ilacın gerçek hastalıklar değil, üretilmiş (yapay) sağlık sorunları için verildiğine bizzat şahit oldum, hatta zaman zaman bu hatayı ben de (bilmeyerek) yaptım.
3- Çoğu ilaç üreticisinin ilaçları ile ilgili bilgileri sadece sizden değil, biz hekimlerden bile sakladığını gördüm.
4- İlaçların yüzde 90’ının hastalığı iyileştirmekten çok hastalığın yol açtığı sorunları gidermeye (ya da halının altına süpürmeye) yaradığını biliyoruz.
5- Çoğu ilaç sorunları çözmekten çok ertelemeye odaklı olarak üretiliyor.
6- İlaç üreticileri sadece “hastalıklar” veya onların sonuçlarını tedavi etmeye odaklılar, iyileştirmeye değil. Genelde koruma amaçlı ilaçlara hiç kafa yormuyor, yatırım yapmıyorlar. İyileşmeyi sadece sorun giderme olarak anlıyorlar.
7- Hangi alanda daha çok kazanç varsa o alana yöneliyorlar. Eskiden antibiyotik ve ağrı kesiciler en kazançlı alanlardı, şimdilerde antidepresanlara ve kanser tedavisine odaklandılar.
8- İlaçların olumlu etkileri abartılırken, yan etkileri gizlenebiliyor. Batıdan doğuya gidildikçe faydalı kısımlar büyütülüp yan etkiler kısmı küçültülüyor. Aynı ilacın bizdeki ve ABD’deki prospektüsleri de farklı olabiliyor. Bizde ABD’ye oranla faydalar daha çok, zararlar daha az yazılabiliyor.
9- Ne biz hekimler, ne de eczacılar yeni çıkan ilaçlar hakkında yeterince bilgilendirilip tartışmalara dâhil ediliyoruz. Bu kimyasalların bırakın yan etkilerini, toksik zararlarını, etki mekanizmaları konusunda bile gereği kadar bilgi sahibi olmuyoruz. Bilgilendirme işi hemen ilaç tanıtımı yapan gençlere bırakılıyor. Hekimler ve eczacılar da bu konuda yeteri kadar dikkatli değiller.
10- İlaç toksik etkilerini takip sistemi ve hasta/toplum bilgilendirme işi de gereken hassasiyetle çalıştırılmıyor.

Yazarın Tüm Yazıları