Hıçkırık bir işaret olabilir

Hıçkırıkla tanışmış olmalısınız. Eğer bugüne kadar tanışmadıysanız er veya geç günün birinde sizi de ziyaret edeceğinden emin olabilirsiniz. Genelde masum olsa da, hıçkırık bazen önemli bir sağlık sorununun da işareti olabiliyor. İsterseniz konuyu biraz daha detaylandıralım...

Haberin Devamı

Hıçkırık, karın ve göğüs bölmesini oluşturan kas yapısının (diyafram) tekrarlayan istemsiz kasılmaları sonucu oluşur. Geçici hıçkırık ataklarını çoğumuz yaşamışızdır ama bu durum kalıcı ve tekrarlayıcı olduğunda can sıkar.
Hıçkırığın nedeni çoğu zaman belirlenemez. Bazen midenin gerilmesi, bazen aşırı sıcak ya da soğuk maddelerin yutulması, zaman zaman da alkol tüketimi hıçkırığı başlatır.
Uzun süren hıçkırıkların reflü hastalığıyla ilişkili olma ihtimali vardır. Ayrıca bağırsak hastalıkları, pankreas bezi iltihaplanmaları, karaciğer tümör metastazları, safra kesesi problemleri de uzun süreli hıçkırık nöbetlerine yol açabilir.
Kalp ve akciğer zarının iltihaplanması, zatürree, akciğerin orta kısmında meydana gelen tümörler, böbrek yetmezliği de hıçkırık sebebi olabiliyor. Beynin arka kısmından kaynaklanan kanama ve tümörler de hıçkırık nedenidir.
Özetle uzun süren ve sık tekrarlayan hıçkırık nöbetleri bir doktorun kontrolünü gerektirir. Hıçkırığın ilaçlarla tedavisi ya da baskılanması mümkündür. Geçici rahatlamalar için öğürmenin uyarılması, ezilmiş buz yutmak, kuru ekmek yemek, bir kâğıt poşet içine derin solumak fayda sağlayabilir.

Haberin Devamı

SORU 1: Karaciğer yağlanması tehlikeli mi?
En sık rastlanan karaciğer problemi yağlanmadır. Karaciğer hücrelerinde yoğun yağ birikimi sonucu meydana gelir. Yağ birikimi çok fazla olursa karaciğer hücreleri de zarar görür.
Yağlanma, karaciğerin zedelenmeye verdiği ilk yanıttır. Alkol, enfeksiyonlar, toksik kimyasallar ve benzer her türlü dış zararlar karaciğerde yağlanmaya yol açabiliyor. Ancak zarar veren madde veya etkenlerden uzaklaşılınca bir süre sonra durum kendiliğinden düzeliyor ve yağlanma geriliyor.
Yağlanmanın günümüzde en yaygın görülen şekli “alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı” adı verilen ve çoğu zaman karın göbek bölgesindeki yağ birikimi, tokluk şekeri yüksekliği, trigliserid fazlalığıyla birlikte olan durumdur.
Bu hastaların çoğunda metabolik sendrom ve/veya insülin direnci belirleniyor. Kilo ve yağ doku artışı nedeniyle ortaya çıkan karaciğer yağlanmasının alkole bağlı yağlanmadan farkı değişik enzimlerin yükselmesidir.
Ayırıcı teşhiste kan analizleri (AST/ALT oranı, GGT, ALP, bilüribin düzeyi, albumin seviyesi) ve ultrasonografik incelemelerden yararlanılıyor. Alkole bağlı olmayan bu tür karaciğer yağlanmalarının da dikkat edilmezse ilerleyebileceğini hatta kronik bir karaciğer iltihabına sebep olabileceğini kabul edenler var. Dengeli ve nitelikli bir beslenme planı ile gerçekleşen kilo kaybı çoğu zaman yeterli oluyor.

Haberin Devamı

SORU 2: Kalp üfürümleri tehlikeli mi?
Kalbin kapaklarında meydana gelen daralma veya genişlemeler, kalp bölümleri arasında doğumla birlikte ortaya çıkan boşluklar, kalbe giren ve çıkan damarlarda oluşan doğumsal kusurlar kalp üfürümlerine neden olabiliyor.
Bu üfürümlerin önemli bir kısmı hastalık işareti olarak kabul ediliyor. Ama her üfürüm mutlaka kalpte bir sorun olduğu anlamına da gelmiyor. En ileri inceleme yöntemleriyle bile nedeni belirlenemeyen üfürümler “masum üfürümler” olarak isimlendiriliyor.
Eğer doktorunuz belirlediği bir üfürümün tehlikeli olmadığı kanaatine varmışsa fazla bunalmanıza gerek yok. Bu üfürümlerin belirli aralıklarla izlenmesi yeterli kabul ediliyor.

Haberin Devamı


SORU 3: Böbrekler neden taş yapar?
Böbrek taşı, sık görülen bir sağlık sorunu. Toplumun yaklaşık yüzde 10-15’inde bulunuyor. Taşların nasıl oluştuğu ise hâlâ net olarak bilinmiyor. Bununla birlikte bilinen bazı noktalar da yok değil. Mesela ürik asit yüksekliği olanlarda ürik asit taşına sık rastlanıyor. Çok fazla unlu, şekerli beslenenlerde özellikle çocukluk döneminde çok fazla antibiyotik kullananlarda, yüksek dozda C vitamini desteği alanlarda, aşırı miktarda protein tüketenlerde, kola ve gazlı içecekleri (çocuklara dikkat!) fazla içenlerde böbrek taşlarına daha sık rastlandığı belirtiliyor.
Taşı önlemek için bilinen en etkili önlem bol ve sık su içmektir. Burada en etkili kararı idrar rengi verdirmelidir. Eğer idrarınız su gibi beyaz renkli ise bu yeteri kadar su içiyorsunuz anlamına gelir.
Ürik asit yüksekliği varsa tedavi edilmeli ve uygun bir diyet yapılmalıdır. Diyetle alınan kalsiyumun ya da ağızdan alınan kalsiyum desteklerinin böbrek taşı yaptığı doğru değil. Hatta diyetle alınan kalsiyum arttıkça (kalsiyumdan zengin su, yoğurt, yeşil yapraklı sebzeler) tersine taş olasılığını azaltıyor. Probiyotiklerden zengin beslenmenin (kefir, yoğurt) de taş oluşumunu engelleyebileceği belirtiliyor.

Haberin Devamı

SORU 4: Menopoz kalp riskini artırır mı?
Menopoz sonrası, kadınlar için kalp riskinin ciddi oranda yükseldiği bir dönemdir. Bu durumun birçok nedeni var ama en önemlisi kadınların östrojenin koruyucu şemsiyesini kaybetmesidir.
Menopoz sonrasında östrojen azalmasının ilk etkileri kolesterol değerlerinde ortaya çıkıyor. Kadınlar östrojenleri azaldıkça, kolesterol avantajlarını da yavaş yavaş kaybetmeye başlıyor. Bu dönemde kalp riskinin artmasının başka sebepleri de var.
Menopoz sonrası kadınlarda kilo problemlerinin ortaya çıkması, hipertansiyon ve şeker hastalığı sıklığının artması da kalp riskindeki yükselmeye katkıda bulunuyor. Menopoz değerlendirmelerine işte bu nedenle kalp riski değerlendirmelerini de mutlaka dâhil etmek gerekiyor. Çünkü hâlâ yalnız kadınlar değil, doktorların birçoğu bile kalp damar hastalıklarını bir erkek sağlığı sorunu gibi düşünüyor.
Biz kliniğimizde prensip olarak orta yaş değerlendirmesi yaptığımız her kadını kalp riski yönünden de denetliyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları