El sırtındaki mor solucanlar

“Ellerimdeki buruşup kırışmalar beni çok rahatsız ediyor. Hele şu mor solucanlara benzeyen kalın damarlar yok mu, onlardan hiç hoşlanmıyorum!” Yaşı 70’i çoktan aşan bakımlı, keyifli ve hoş bir hanımefendinin biraz da espri ile karışık sözleriydi bunlar ve bakın ona neler anlattım...

Haberin Devamı

Yaşlanan her el az ya da çok renk değişimine uğrayıp yaşlanmaya bağlı pigmentasyonlar kahverengi-siyah lekelenmelerden nasibini alır. Ve yine yaşlanan her elde yağ dokusu kaybı nedeniyle mevcut damarlar belirginleşir. Ayrıca az ya da çok ama mutlaka kuruma ve kırışma gibi değişiklikler de ortaya çıkar.
Bunlar beklenen, zaten olması gereken değişimlerdir. Çünkü derimizin dış dünya ile en çok ilişki kurduğu bölümü ellerimizi örten kısmıdır. Soğukla, sıcakla, güneşle, tozla, toprakla, kireçli sular, deterjanlar vb kimyasallarla, hatta mikroplarla en yoğun teması ellerimiz yapar, neticede cildimizin diğer kısımlarından daha hızlı ve yoğun bir yıpranmayla karşı karşıya kalır.
Kısacası ellerimizi özellikle “çevresel yaşlanma”nın etkilerinden korumamız kolay başarılabilecek bir iş değildir. Zaten bu nedenle de bakımına biraz daha dikkat etmekte, özen göstermekte fayda var. Peki bu özen nasıl olmalı?

ÖNCE HİJYEN
El bakımı denince ilk sıraya “el hijyeni”ni yerleştirmemiz lazım. Temiz ve bakımlı eller sadece güzel görünmezler, sağlığın da anahtarıdır. Unutmayalım ki mikropların bedenimize girmek için yerleştiği ilk yer ellerimizdir. Bu nedenle elleri sık sık, dikkatle ve en az 20-30 saniye sabunla iyice ve ovarak yıkayıp temizlemek, genel sağlığın da anahtarıdır.

SELÜLİTE GELİNCE...

Yaşlanan derinin sadece ellerde değil, ayaklarda da sorunları olur. Özellikle kadın cildinin sık karşılaştığı sorunlar listesine nasırlar ve varislerin yanında selüliti de eklememek olmaz. Kadın dünyası için neredeyse “evrensel” kabul edilen bu sorunu da mümkün olduğu kadar genç yaşlarda ciddiye almak gerekiyor. Çünkü ne kadar erken el konur, mücadeleye ne kadar erken başlanırsa elde edilen sonuçlar o kadar yüz güldürücü oluyor.
Yandaki kutuda benim çok önemsediğim temel bazı “anti selülit önerileri” bulacaksınız ama daha şimdiden şu iki noktanın altını kalınca çizmek isterim: Selülit ile mücadele her şeyden evvel doğru beslenmek ve aerobik aktivite alışkanlığını hayatın bir parçası haline getirmekten geçiyor.

Haberin Devamı

NOT ALIN
Eliniz, yüzünüzün aynasıdır
* Ellerinizi temiz tutun.
* Ellerinizle yapacağınız işlerde (ev işleri, meyve ve sebzeleri soyma, temizlik, boya, tamir, tozlu işler) mümkünse eldiven kullanın.
* Ellerinizi deri pH değerine uygun sabunlar ile yıkayın.
* Yıkama sırasında sıcak değil, ılık su kullanın.
* Köpük ve artık kalmayacak şekilde iyice durulayıp sonra kurulayın.
* Suyla her temastan sonra ve kuruluk hissettikçe eller için özel kreminizi sürün.
* Lavabonuzda, çantanızda, işyerinizde bir el kreminiz daima olsun.
* El kreminizde güneş koruyucu faktör içermesine dikkat edin.
* Gece yatarken daha yağlı bir el kremi sürüp, hatta pamuklu eldiven giyerek yatarsanız, hücre yenilenmesi ve yoğun nemlenmesini sağlamış olursunuz.
* Vazelin, zeytinyağı, bademyağı gece bakımlarında rahatlıkla kullanılabilir.
* Soğuk havalarda eldiven kullanın.
* Eldiven giymeden tahriş edici işlere ellerinizi sokmayın ( bulaşık, boya, temizlik, bahçe işleri, tozlu işler ). Eldiveniniz daha az alerji yapan vinil eldivenlerden olsun veya içi pamuklu astarlı eldivenlerden .
* Eldivenle çalışamıyorsanız “barier krem”lerden birini sürerek çalışmayı ihmal etmeyin Ellerinizi tahriş edebilecek işler sırasında, eldiven kullanmanız yaptığınız işi zorlaştırdığı için giyemiyorsanız ellerinize süreceğiniz bariyer kremler hem korur hem de nemlendirir.
* Ellerinizi gereksiz yere ve çok sık yıkamayın. Su, sabun ve deterjanlar ellerin üzerindeki koruyucu tabakayı yok edeceğinden kurumalar, çatlamalar, egzamalar, ellerde tırnak etraflarında mantar ve başka mikroplara bağlı enfeksiyonlar gelişmesine neden olur.
* Sıvı sabunları ve mikrop öldürücü solüsyonları kullanmayın. Sabunların çoğu alkalidir ve normalde asidik olan cildimizin yapısını bozar, mikroplara karşı savunmasız hale getirir. Sıvı sabunları ise deriden arındırmak daha güç olur. Bunun için sabunsuz sabunlar kullanın. İş yerinde ve evde bulundurun.
* Ellerinizi yıkadıktan hemen sonra nemlendirmeyi ihmal etmeyin. El kreminizden hem evde lavabonun yanında hem yatağınızın başucunda hem işte masanızda birer tane bulundurmanız işinizi kolaylaştırır.

Haberin Devamı

UNUTMAYIN
Anti-selülit öneriler

* Tuzu azaltın, sık ve bol su içmeyi unutmayın.
* Yapay tatlandırıcı, renklendirici ve besin katkılı yiyecek-içeceklerden uzak durun.
* Bol sebze ve şekeri az meyve yiyin. Özellikle koyu renkli olanlarını tercih edin: Koyu kırmızı (Karpuz, domates, elma ve kırmızı greyfurt-portakal: Likopen mucizesi; Siyah üzüm: Dolaşım sistemimize OPC’s desteği), koyu yeşil (elma, ıspanak, brokoli, biber), koyu sarı (mango) sebze ve meyvelere öncelik verin. Meyveleri yemekten en az bir-iki saat sonra tüketin.
* Daha az kafein kullanın.
* Alkol kullanmayın ya da azaltın.
* Şekeri kesin, unlu besinleri azaltın. Şekerlemeler ve tatlılardan uzak durun, meşrubat, kolalı gazlı içecek kullanmayın.
* Bilinçli masaj selülit oluşumunu azaltabiliyor, yararlanın.
* Fazla güneşte kalmak selüliti artırıyor, özellikle saat 10:00-14:00 arasında güneşlenmeyin. Güneşten koruma etkisi 15’ten yüksek koruyucular kullanın. Kamuflaj yapıcı “tanning cream”lerden yararlanabilirsiniz. Daha koyu bir cilt selülitin görünümünü maskeleyebilir.
* Sellüliti azaltabilecek en etkili yol aerobik egzersizlerdir. Haftada 3-5 kez 35-45 dakikalık aerobik aktivite yapın, mesela yürüyün, bisiklete binin, yüzün, dans edin. Daha uzun ve daha sık aerobik aktivitelerinin daha az selülit demek olduğunu hatırlayın.
* Daha az kalori tüketin, kilonuzu izleyin, trans ve doymuş yağları azaltın. Düşük yağlı bir diyet, aerobik egzersiz kadar etkin bir azaltıcısıdır. John Hopkins Üniversitesi’nden Prof. Maria Simmson yüksek yağlı beslenmenin selülitin en önemli etkeni olduğunu belirtmektedir. Günlük toplam yağ tüketiminizi yağdan gelen kalorileri yüzde 25’in, hiç olmazsa yüzde 30’un altına indirerek sınırlayabilirsiniz. Bunun için kullandığınız besinlerin yağ miktar ve muhtevalarını dikkatle inceleyin, etkilerini kontrol edin, yarım yağlı veya yağsız besinlere yönelin. Daha çok omega-3 (balık, semiz otu), omega 9 (zeytin, zeytinyağı), daha az omega-6 (ayçiçeği, mısırözü, pamuk yağı) tüketin.
* Selülit tedavi edici ürünlerden fazla bir şey beklemeyin.

Yazarın Tüm Yazıları