Dört kış lezzeti

Her mevsimin kendine has lezzetleri var. Kış lezzetleri denince de çay, boza, kestane ve kuruyemişlerden bahsetmemek olmaz. İsterseniz çayla başlayalım, sonra da boza, kestane ve kuruyemişlerle devam edelim.

Haberin Devamı

VARAN 1: ÇAY HAYATTIR!
Soğuk kış gecelerinde de, sıcak yaz tatillerinde de, üzüntülü, sevinçli günlerinizde de onu hep yanınızda, avuçlarınızda bulursunuz. Samimi ve sıcaktır. Duru ve doğaldır. Bazen diyetinize, bazen niyetinize eşlik eder. Diyet de yaptırır, oruç da açtırır. Bitmedi! Simidinize, peynirinize, zeytininize tat katar. Sofranıza ya da iş sohbetlerinize katılır. Sadece soğuk kış günlerinde içimizi, yüreğimizi, nefesimizi, sohbetlerimizi ısıtmakla kalmaz, soğuk da içilir, serinletip ferahlatır.
“Ne gelecek bu övücü sözlerin arkasından?” demeye hazırlandığınızı biliyorum, girişi uzattığımın da farkındayım ama emin olun ki o bu övgülerin hepsini fazlasıyla hak ediyor. Çaydan bahsediyorum. Ülkemizde çaysız bir yaşamı düşünebilmek bile zor. Bana göre çayla kurulacak iki temel cümle var: Bir; çay hayattır. İki; çay mucizedir.
Çayın bizim için vazgeçilmez bir tat olduğu kesin ama aslında o evrensel bir içecek. Evrensel olduğu kadar da yerel. Çin, Seylan, İngiliz, Japon ya da Hint çayı... Her ülkenin çayı yetiştirişi ve hazırlayışı farklıdır. Bizim içtiğimiz, geleneklerimize, kültürümüze nakış ettiğimiz türün, biçimin, lezzetin adı “Türk çayı”dır. Bizimki siyahtır ama başka yörelerde yeşili de, beyazı da vardır. Her birinin tadı, lezzeti, dokusu, rengi, kokusu başkadır. Hepsinin ortak yanıysa bedene de, ruha da iyi gelmeleri, dost olmalarıdır.
Demlenme biçimi bile değiştirir çayın yerini. Demleyene göre Erzurumlu da olur, Konyalı da. Azeri de olur, Özbek de. Hindu da olur, Tibetli de. Her bölge, her coğrafya, her ulus ayrı bir lezzet, güzellik, tat ve sunum üretmiştir onunla. Her biri ayrı bir lezzet, ayrı bir keyif, ayrı bir haz, kültür, hikâye ve var oluş üzerine kurulmuştur.
Çay da pek çok besin gibi marifetlerini son 20-30 yılda, yani yeni yeni öğrendiğimiz doğal lezzetlerden biri. İçindeki kateşinlerle, teaninle ve faydalı diğer bileşenlerle bir sağlık dostu aynı zamanda.
Çay denince aklınıza sadece “Kamelya Sinensis”in yapraklarından elde edilen siyah çay veya yeni tanıştığımız Uzakdoğu kökenli yeşil çay gelmesin. Diğer bitkisel çaylar da en az bizim çay kadar önemli. Önemli çünkü onların da içinde sağlığa faydalı glukozitler, organik asitler, tanenler, alkoloitler, vitaminler, mineraller, hatta antibiyotikler var. Onların da her biri en az bizim geleneksel çayımız kadar değerli ve aslında onlar da bizim.
Adaçayını, dağ çayını, ısırgan çayını yüzlerce yıldır biliriz. Ihlamur çayı içmeyenimiz, tarçın-karanfil çayının tadına bakmayanımız, kışın nezle olunca kuşburnu çayını aramayanımız var mı? Ya da uykudan önce melisa ve papatya çayı karışımı içmeyenimiz, gazı, şişkinliği olunca rezene çayından şifa beklemeyenimiz, midesi kaynayınca nane çayı hazırlamayanımız oldu mu?
Sizi bilmem ama kış deyince benim aklıma önce geleneksel siyah çayımız, sonra da bitkisel çaylar geliyor, soğuk kış günleri çayla daha bir keyifli, sağlıklı ve mutlu geçiyor.

Haberin Devamı

VARAN 2: BOZADAN FAYDALANIN
Boza tıpkı ayran gibi bize özgü bir kış içeceği. Darı irmiği, şeker ve sudan yapılıyor. Sağlığa mükemmel faydaları var. Müthiş bir prebiyotik kaynağı. Bağırsaklardaki dost bakteriler probiyotiklerin besleyicisi prebiyotiklerle dolu. Onların daha iyi beslenip çoğalmalarına ve bize daha çok hizmet etmelerine yardım ediyor. Yüzyıllardır bilinen bağışıklık güçlendirici özelliği de muhtemelen bu etkisinden kaynaklanıyor.
Diğer taraftan güçlü bir enerji getirisi de var. Bir litresi yaklaşık bin kalori kadar enerji veriyor. Bu nedenle bir bardak boza ile yetinmenizde fayda var. Üzerine toz tarçın eklemeyi ihmal etmeyin. Tarçın bozanın sadece lezzetini arttırmakla kalmıyor, kan şekerini yükselten etkisini de kontrol altına alıyor.

Haberin Devamı

VARAN 3: KESTANE KEBAP YEMESİ SEVAP
Kış lezzetlerinden bahsederken kestaneyi unutmak olmaz. Bize özgü bir lezzet olmadığı doğru ama sanırım “soba üstü patlamış kestane keyfi yapmak” bizim kültürümüzün bir parçası. Kestane kalori ve besin içeriği bakımından güçlü bir yiyecek. İçinde bol miktarda nişasta, protein, lif, potasyum, fosfor, kalsiyum ve B grubu vitaminler var.
Yüz gramı yaklaşık 150 kalori enerji veriyor. Bu nedenle abartmadan yemekte fayda var. Beslenme uzmanlarının söylediklerine göre 3 kestane bir dilim ekmeğe eş değer.

VARAN 4: KURUYEMİŞSİZ KIŞ GEÇMEZ!
Kış lezzetleri denince bademe, fıstığa, fındığa, cevize, kabak ve ayçiçeği çekirdeklerine değinmek şart. Bunların her biri ayrı bir lezzet ve sağlık desteği. Mesela ceviz omega-3 yağlarından çok zengin, badem tam bir kalsiyum deposu, fındık tıka basa E vitamini dolu, kabak ve ayçiçeği çekirdekleri boğazlarına kadar arjinin yüklü (arjinin bilinen en güçlü nitrik oksit üreticilerinden biri).
Kuruyemişlerin tamamı –kuruyemiş dememe itiraz eden okurlarım var ama ben böyle adlandırmayı daha güzel buluyorum, hoş görsünler- kolesterolü dengeleyen siterollerden zengin. Ayrıca hepsi bol miktarda vitamin ve mineral ihtiva ediyor.
Benim tavsiyem kuruyemişleri kavurmadan, üzerilerine başka şeyler eklemeden, doğal halleriyle tüketmeniz. Kalori içeriklerinin yüksek olduğunu da unutmayın. Prensip olarak her biri, 100 gramında ortalama 180-200 kaloriye eşdeğer enerji içeriyor. Yani avuç avuç yemek doğru değil.
Kuruyemiş severlere bir de rakamsal müjde verelim: Ünlü tıp dergilerinden New England Journal of Medicine’de yayınlanan bir çalışmada, her gün 30 gram civarında kuruyemiş tüketmenin ölüm riskini yüzde 20 azalttığı bildirildi. Bu miktarda yenildiklerinde kalp krizi riskini yüzde 30, kanser riskini yüzde 10 civarında azaltabiliyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları