Bunu bir Allah biliyor bir de ben!

Orhan Bursalı, “Müthiş Türk’ün hikâyesi”ni, Aziz Sancar’ın Nobel’e uzanan öyküsünü mükemmel bir üslup ve güzel bir “bilim dilini yalınlaştırma tekniği” ile anlatmış. Kitabı herkese ama en çok da öğretmenlere, üniversite öğrencilerimize, doktorlar, bilim adamı yolculuğuna çıkan genç araştırmacılara tavsiye ediyorum.

Haberin Devamı

Bunu bir Allah  biliyor bir de ben

Elimde “Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü” kitabı var. Kitabı “bir solukta” okudum. Sonra yeni ve farklı şeyler “öğrenmek” için bir daha okudum. İnanmayacaksınız ama bir de “öğrendiklerimi size de aktarmak” için yeniden okudum.
Orhan Bursalı “Müthiş Türk’ün hikâyesi”ni, mükemmel bir üslup ve güzel bir “bilim dilini yalınlaştırma tekniği” ile anlatmış.
En çok beğendiğim bölümlerden biri “On Nobel Verseler de Değişmem” başlıklı bölüm oldu.
İşte o bölümden birkaç cümle:
“Nobel için biyografimi yazarken bu keşfin değeri üzerine tekrar düşündüm ve ‘Değil on milyon, on Nobel verseler değişmem’ diye içimden geçirdim. Çünkü Nobel Ödülü verilmesi bile başkalarının (Nobel Komitesi’nin) takdirine bağlıdır.
Ancak ‘Bunu bir Allah bir de ben biliyorum’ şeklindeki bir keşif kati-kesin bir veridir, olgudur. Bu bugün de öyledir, bundan 100 sene sonra da öyle olacaktır.
Bu biraz felsefi ve duygusal bir düşünce tarzı olarak görülebilir ama bu biz Türklerin tabiatıdır. Bir Amerikalı veya bir İngiliz bu keşfi yapsaydı, sanırım benim kadar sevinirdi. Ama benim yaptığım gibi bir karşılaştırma yapmayı düşünmezdi. Onların kişiliği ve düşünce tarzı başkadır.”
Kitabı herkese ama en çok da öğretmenlere, üniversite öğrencilerimize, doktorlar, bilim adamı yolculuğuna çıkan genç araştırmacılara tavsiye ediyorum. Teşekkürler Aziz Sancar Hoca. Yüreğimizi ısıttın. Bize güç ve moral aşıladın. Göğsümüzü kabarttın.
İyi ki varsın. Ve teşekkürler Orhan Bursalı. Nobel yolculuğunun hikâyesini kütüphanelerimize kazandırdın.

Haberin Devamı

Bunu bir Allah  biliyor bir de ben
 

BİR KİTAP

Aziz Sancar ve Nobel’in öyküsü

Aziz Sancar hepimizin ama öncelikle de mensubu olduğu tıp camiasının medarı iftiharıdır.
Ne kadar özel biri olduğunu geçen ay yaptığı ziyaretteki tavırlarıyla hepimize bir kez daha göstermiştir.
O sadece müthiş bir araştırmacı ve son derece mütevazı bir bilim insanı değil, her şeyden önce “mükemmel bir iyi insan” örneği.
Aziz Hoca’nın Nobel yolculuğunu Orhan Bursalı güzel bir kitapla ölümsüzleştirmiş: Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü. Bu kitabı mutlaka okuyun.

 

Haberin Devamı

OKUR SORUSU

Neden göbeğimiz kilomuzdan daha önemli?

Kilo fazlalığının her türlüsü zararlı. Her tipi sorun yaratıyor. Fazla kilolar oluşturdukları mekanik yük nedeniyle de, sebep oldukları metabolik/hormonal değişiklikler sebebiyle de sağlığımızın canına okuyor.
Hayat kalitemizi dip noktalara itiyor. Canımızı sıkıp keyfimizi kaçırıyor. “Bunlar hepimizin bildiği bilgiler hocam!” diyeceğinizi biliyorum. Sadece bir hatırlatma yapmak istedim.
Bugün altını çizmek istediğim önemli, hem de çok önemli bir bilgi var, o da şu: Her kilo aynı değildir. Bazı kiloların oluşturabileceği sorunlar çok ciddi.
Mühim problemleri davet edebilen, hayatı tehdit edici komplikasyonlara yol açabilen kilolar da var.
Aksine sadece mekanik yükü nedeniyle bizi etkileyen, ciddi metabolik-biyolojik hasar oluşturmayanlar da var. Detayları yandaki kutuda bulacaksınız. Buyurun...

Haberin Devamı

Bunu bir Allah  biliyor bir de ben
 

İYİ BİLGİ

Göbek demek risk demek

Göbek çevrenizde biriken iç yağlar obezite tehdidinden de tartınızın gösterdiği kilonuzdan da daha tehlikeli.
Bu konuda Mayo Klinik doktorlarından Francisco Lopez Jimenez’in 14 yılda 15 bin katılımcıyı takip ederek gerçekleştirdiği yeni bir çalışmanın sonucu geçtiğimiz günlerde ünlü tıp dergisi Annals of Internal Medicine de yayınlandı. Bulgular etkileyici ve şaşırtıcı.
Çalışmanın sonuçlarına bakılırsa bel çevresinde yağ oranı fazla, göbeği büyük kişiler fazla kilolu, hatta obez kişilere göre daha fazla tehlike ve tehdit altındalar.
Bel çevresi daha geniş olan erkek ve kadınların ölüm riskleri fazla kilolu diğer kişilere göre yüzde 50 daha yüksek.
Göbek bölgesinden yağlanmanın ise iki ana tipi var. Biri ve daha basit olanı yağların deri altında toplanması, dokununca kolayca ele gelmesi.
Diğeri ise daha komplike, tehditkar olanı: Bu tür yağlanma “iç yağlanma” olarak biliniyor.
Burada doğrudan organların içinde ve organların çevresinde aşırı yağ birikimi saptanıyor.
Karın içindeki yedek yağ kitlesi “omentum” kalınlaşıp adeta bir “yağ torbası” haline geliyor.
İşte bu iç yağlanma aynı zamanda iltihapla da eş anlamlı. Ürettiği toksinler iltihabi süreçlerin hızlanmasına, kanda şeker ve yağ dengesinin alt üst olmasına, karaciğerin yağlanıp pankreasın yorgun düşmesine, neticede de kalp hastalıkları ve diyabetin gelişmesine yol açıyor.
Kısacası “Göbek= Sağlık riski” demek...

Haberin Devamı

Bunu bir Allah  biliyor bir de ben
  

UNUTMAYIN

Bel kalınlaştıkça...

* Kaslar erir
* Beden tembelleşir
* Sindirim zorlaşır
* Bağırsaklar kabızlaşır
* İnsülin çoğalır
* Beller kalınlaşır
* Karaciğer yağlanır
* Göbek bağlanır
* Kilolar fazlalaşır
* Eklemler paslanır
* Hareket zorlaşır
* Uyku tatsızlaşır
* Damarlar yaşlanır
* Kalp hastalanır
* Ömür kısalır

 

BİR ÖNERİ

Ne yapmalı?

Özeti şu: Tartıda gördüğünüz rakamları izlemeniz yetmez, bel çevrenizi ve göbeğinizi de dikkatle takip edin. Göbeklenmeyin.
Belinizin kalınlaşmasına izin vermeyin. Erkekseniz 95, en fazla 100, kadınsanız 85, en fazla 88 cm’yi geçmesine müsaade etmeyin.
Sağlıklı kalabilmek için başka bir yol yok.
Aksi takdirde ne mi olur? Yandaki “Beliniz kalınlaştıkça” kutusunu dikkatle okuyun.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları