Alzheimer hastası nasıl beslenmeli?

Son yıllarda Alzheimer’e bakış açısında bazı değişimler oldu. Hastalığın bazı metabolik bozukluklar temelinde geliştiğini, hatta diyabetle benzeştiğini düşünen bilim insanları var. Amerika’nın ünlü tıp merkezlerinden UCLA’da çalışan bilim insanlarından Prof. Dr. Dale Bredesan ve arkadaşları da böyle bir bağlantının olabileceğini düşünenlerden...

Haberin Devamı

Alzheimer hastalığı, yol açabileceği sorunlar nedeniyle her yaşlının ortak korkusu.
Son yıllarda Alzheimer’e bakış açısında bazı değişimler oldu. Hastalığın bazı metabolik bozukluklar temelinde geliştiğini, hatta diyabetle benzeştiğini düşünen bilim insanları var. Bunlardan bir kısmı Alzheimer hastalığının “Tip 3 diyabet” gibi düşünülebileceğini bile ileri sürebiliyor. Yaklaşım doğru mu, değil mi bilmem ama böyle bir düşünce var ve bu fikrin görmezden gelinemeyeceğine işaret eden bulguların sayısı artıyor.
Amerika’nın ünlü tıp merkezlerinden UCLA’da çalışan bilim insanlarından Prof. Dr. Dale Bredesan ve arkadaşları da böyle bir bağlantının olabileceğini düşünenlerden. Çalışmaları henüz oldukça dar kapsamlı. Ben size çok enteresan bulduğum bu çalışmadan biraz bahsetmek istiyorum.
Dr. Dale Bredesan sadece ilaç kullanılarak yürütülen Alzheimer tedavi planlarının çözüm üretemediği kanaatinde, zaten bu nedenle de diğer kronik yaşlılık hastalıklarında olduğu gibi Alzheimer’de de çoklu çözümlere gidilmesi gerektiğini düşünüyor. Ve bu nedenle de tedavi planlarını hazırlarken hastaların beslenmelerinden aktivitelerine kadar pek çok konuya da ciddi düzenlemeler yapmış.

DR. BREDESAN NE YAPMIŞ?

*Hastalarının beslenmelerinden tüm basit karbonhidratları, şeker ve unlu besinleri, paketli gıdaları, gluteni, işlenmiş gıdaları uzaklaştırmış. Onlara çalışma süresince daha fazla sebze, meyve ve balık tüketmelerini tavsiye etmiş.
*Her gece en az 7-8 saat uyumalarını sağlamış.
*Streslerini azaltmak için günde iki kez meditasyon yapmalarını istemiş.
*Ağız bakımlarına özel bir özen göstermiş. Örneğin fırçalama işlemlerinde elektrikli diş fırçası kullanmalarını tavsiye etmiş.
*Melatonin, D vitamini, B12, omega-3 ve CoQ10 gibi besin desteklerinden mantıklı ve düzenli bir şekilde istifade etmelerini sağlamış.
*Akşam yemeği ile sabah kahvaltısı arasında en az 12 saat hiçbir şey yememelerini temin etmiş ve akşam yemeği ile yatış saatleri arasında en az 3 saatlik bir süre olmasını sağlamış.
*Haftada 4-6 gün en az 30 dakika egzersiz yapma zorunluluğu getirmiş.
Bir Alzheimer hastası için yukarıdaki programın kolay uygulanabilir bir süreç olduğunu söylemek zor. Bu zorluğu Dr. Bredesan da kabul ediyor, uyguladığı bu sıkı programın hasta ve ailesi için de, hastayı izleyen sağlıkçılar için de ciddi sorumluluklar yüklediğini kabul ediyor ama arkasında da şunu ekliyor: Program zor. Özellikle diyet yapma, yaşam tarzını değiştirme ile ilgili ciddi zorluklar var ama iyi haber şu: Programa uyan hastalarda genel sağlık koşullarında ciddi bir düzelme oluyor.

NE DÜŞÜNÜYOR?

Dr. Bredesan’a göre
Alzheimer hastalığının sinir hücrelerindeki sinyalizasyon dengesinin bozulmasından kaynaklandığına dair ciddi veriler var. Sağlıklı beyinde sinir hücrelerinin oluşturduğu özgün sinyaller sinir hücrelerinin arasındaki bağlantıları ve bellek oluşumunu güçlendiriyor. Ayrıca gereksiz bilgileri de bellekten uzaklaştırıyor.
Yani “güzel bir karşıtlık dengesi” var, kayıt altına alınan gerekli verilerle sistemden uzaklaştırılan alakasız bilgiler arasında. Alzheimer hastalığında işte bu karşıtlar dengesi bozuluyor, neticede anılar kaybolup gidiyor.
NETİCE
Yukarıda da belirttiğim gibi konu araştırılmaya muhtaç bir alan ama bana sorarsanız araştırmaya değer, heyecan verici, yepyeni bir alan.
Bizim şimdilik bu bilgilerden çıkaracağımız şey şunlar olabilir: Alzheimer hastalığında yaşam tarzı değişimlerinin, özellikle beslenme modelinin, aktivitenin, uykunun, stres yönetiminin ciddi biçimde ele alınması lazım.
Beslenme modelinden rafine karbonhidratları, şekeri, işlenmiş gıdaları çıkarmak, kan şekeri ayarını ve insülin seviyelerini dikkatle izlemek, en az haplar kadar önemli konular.

Haberin Devamı

Grip savaşçıları

Haberin Devamı

Kışın en zorlu, soğuk günlerindeyiz. Bağışıklık sistemimizin her zamankinden daha fazla bakıma, gözetime ihtiyacı var. Bu nedenle beslenirken azıcık daha dikkatli olmamız lazım. Kış besinleri içinde bağışıklık sistemini en çok destekleyenler şunlar:
*Yoğurt
*Sarımsak-soğan
*Tavuk suyu çorbası
*Pırasa
*Lahana-karnabahar
*Geleneksel siyah çay
*Havuç-turp
*Portakal-greyfurt-limon
*Elma
*Kefir
*Boza
*Kırmızı et
*Yağlı balıklar
*Zerdeçal-safran
*Zencefil
*Kırmızı-karabiber
*Maydanoz

Bağışıklık sisteminin sadece iyi beslenerek korunup güçlendirilmeyeceğini de unutmayalım. Uykumuza, istirahatımıza, aktivitemize de dikkat edelim. Kişisel hijyen şartlarını yerine getirelim, özellikle el ve ağız temizliğini ihmal etmeyelim.

Haberin Devamı

Şekere, una dikkat

Çoğu sağlık sorununun, özellikle kronik sağlık sorunlarının ve de yaşlılık problemlerinin neredeyse tamamı beslenme yanlışları ile ilişkili. Özellikle de şeker ve un tüketiminin fazla olması yaşlıların yapabilecekleri en önemli hata.
Bellek sorunu olsun ya da olmasın yaşı altmışı geçenlerin şekerden ve unlu/nişastalı yiyeceklerden, şeker eklenmiş her türlü besinden, paketlenmiş unlu/şekerli/yağlı gıdalardan uzak durmaları gerekiyor.
Bir dilim ekmekte 15, bir porsiyon pirinç pilavında 60, bir tabak makarnada 60, bir bardak portakal suyunda 30 gram civarında karbonhidrat var. Bunların tümü işlenmiş karbonhidratları bol miktarda içeren, sık tüketilen besinler.
Bu listeye açma, poğaça, kurabiye, börek, çörek, baklava gibi sevilen birçok besini eklemek de mümkün. Yaşlıların bu tür besinlerden mümkün olduğu ölçüde uzak durmalarını tavsiye ediyorum.
Sağlıklı bir yetişkinin ve yaşlı birinin günde minimum 75 gram civarında karbonhidrat kazanması lazım ama bu miktarın -kanaatimce- 200 gramı geçmemesinde fayda var.
Ayrıca karbonhidrat seçimi yaparken de sebzelere, bakliyata, yağlı tohumlara yönelmek daha akılcı.

Yazarın Tüm Yazıları