Siz kimsiniz, ben tekim, peki onlar kim?

Malumunuz, isminin önüne her daim dobra ve güvenilir sıfatları eklenmiş, yıllar yılı bu algı gözlüğüyle seyredilip hipermetrop olunmuş Seda Sayan, adını söylemesi zor İzlanda’daki o yanardağ gibi hafta içi patladı, kükredi.

Haberin Devamı

Hem de ne kükreme.
İzlerken tırstım, ürktüm, Yeni Türkiye’nin küçümseyen/tehditkar diline bir kez daha hoş geldim.
Çünkü Seda Hanım gayet net, “Siz kimsinizzz, o kadar küçük bir azınlıksınız ki, bu insanlar size prim vermez” diyordu sesini yükselte yükselte...
İki karısını öldüren bir adamı programına konuk ettiği için gelen tepkilere karşılık olarak.
Olay sonradan CHP’li Aylin Nazlıaka ve Seda Sayan arasındaki polemiğe dönüştü ama geriye kalan (bir dönem Melek Yargıcı’nın “Ben Tekim”i gibi) bu söylem olacak işte:
“Siz kimsiniz be anam?”
Biz kimiz bilmiyorum ama Seda Hanım, içimiz kalkıyor şunları görünce, elde değil:
* Memlekette konu/konuk kalmamış gibi bir katil stüdyoya çağrılınca...
* İzlenme uğruna her şey ama her şey yapılabilir hale gelince...
* Yapılan normal bir şeymiş gibi savunmaya kalkışılınca...
* “Ben vicdanlıyım, benim içimi onlar bilir, beni onlar yarattı” türü egosu şişik cümlelelerin tasması bırakılıp aksini düşünenlerin üstüne öfkeyle salıverilince...
* Gerisi Sezen Aksu şarkısındaki gibi gelsin:
“Dil yetmeyince, göz görmeyince, gönül hissetmeyince. Kırılınca camdan kalp, dönüp yalnızlığa kilitlenince...”

**************************

Haberin Devamı

O fotoğraf üzerine düşünceler-2

Gülben Ergen ve Erhan Çelik’in el ele umre fotoğrafını inceledik, sıra Sinem Kobal ve İbrahim Çelikkol’un dağ başını duman almış adlı artistik fotoğrafında:
OLAN ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA OLUYOR
* Ben yine fotoğrafı çeken üçüncü şahsı merak ettim.
Belli ki ikilinin arkadaşı filan. Üşenmemiş, onlarla tepelere kadar çıkmış, arkadaki şehir ışıklarına nazır o fotoğrafı çekmiş.
Olan bu üçüncü şahıslara oluyor, üzülüyorum.
SAHİBİMİ BIRAKMAM!
* Bu fotoğrafın bilinçaltı/altmetni Arda Turan’a misilleme filan değil, esasen şu: Bir kangal köpeğinin kıskançlık dolu anları!
Belli ki canım dev köpek, sahibine sokulan Sinem Kobal’ı kıskanmış ve “Ben de varım” dercesine önlerinde heybetlenmiş. Kobal’ın işi zor muhteremler.
NE İŞİM VAR BURADA
* Kobal’ın tedirgin, ürkek ifadesinin sebebi belli ki içinde ekolanıp duran iç sesi: “Benim bu adam ve köpekle dağ başında ne işim var? Arkadaşlarımla Etiler Backyard’da filan fink atıyor olmalıydım.”

Haberin Devamı

**************************************

Mykonos’a Türk akınında ikinci perde

Evet, bu ünlü Yunan adasına yaz boyu Türkler akın etti.
Evet, adanın ünlü plajlarında sadece Ajda, Tarkan değil; artık tüm şarkıcılarımızın hitleri peş peşe çalıyor (Misal: Son gidişimde Hande Yener’in Alt Dudak’ını beş-altı kez dinledim).
Ama bu kadarı yetmez tabii.
Türkler önümüzdeki yaz sadece gitmekle kalmayacak, Mykonos’ta kendi mekanlarını da açacaklar!
İlk adımı atanlardan biri Eyal Biçaço.
Bir dönem Cihangir’de açtığı Kort adlı pizzacıyla adından söz ettirmiş Biçaço, gelecek sezon Mykonos’ta plaj açmaya hazırlanıyor.
Bunun yanı sıra Ferit Şahenk’in iki ünlü Mykonos mekanını satın alabileceği yönünde dedikodular dolaşıyor:
Meşhur Nammos plajı ve Cavo Tagoo adlı otel.

***********************

Haberin Devamı

Bindim, indim, Sabiha’da dolaştım, yine bindim

Mykonos’a son gidişim Borajet’le oldu.
Giderken tüm yolcularla beraber tuhaf bir deneyim yaşadık.
Uçağa bindik, ama aradan yarım saat filan geçtikten sonra uçaktan indirildik ve Sabiha Gökçen’e yeniden girdik!
Çünkü havalandırma bozuk olduğu için uçak kalkamadı, kalkış gecikince de bu kez Mykonos Havalimanı iniş için başka bir saat verdi.
Sabiha Gökçen’e yeniden girince de tüm yolcular haklı olarak sağa sola dağıldı.
“Nasıl olsa iki saat sonra uçuyoruz” diyerek.
Gel gör ki yarım saat sonra bu kez aniden, “Uçak kalkıyor” anonsu yapıldı. Duyan geldi, anonsu duymayan iki kişi ise bir türlü gelemedi.
Bagajları uçakta olduğu için haliyle onları beklemekten başka çare yoktu. O sırada uçaktakiler olan bitene çok büyük tepki gösterdiler tabii...
Kısacası: Bin, tekrar in, havalimanında dolaş yeniden bin derken minibüste gibi hissettim kendimi.
Doğal olarak, “Havadayken tekrar indirirler mi?” esprileri döndü uçakta.


Yazarın Tüm Yazıları