Şiir gibi bir flörte hazır mısınız?

Çarşamba günkü güllü/cep telefonlu trafik flörtü yazısından sonra sizden öyle ilginç flört anıları geldi ki, “Demek ki bugünlerde herkesin ihtiyacı böyle şeyleri okumakmış” dedim ve maillerden birini seçip paylaşmaya karar verdim.

Haberin Devamı

Hazırsanız başlıyorum:
“İş için Ankara’daydım. Kiraladığım arabayı havalimanında teslim ederken göz göze geldik onunla.
Birkaç kez, çok derin bakışma...
Hani olur ya, gözlerini alamazsın. Öyle bir şey işte.
Neyse, arkamı döndüğümde yoktu zaten.
Ben uçağın kapısına gittim, istikametim Bodrum.
Uçağa girer girmez kimle göz göze geldim dersiniz? Onunla!
En ön sırada oturuyordu.
“Ne güzel tesadüf” dedim, ama doğrusu bu ya, çok da umursamadım. Ortalardaki koltuğuma yerleştim ve yolculuk bittiğinde de onu görmedim.
Bavulumu aldım, yeniden kiralık araba işlemleri yaptım ve havalimanı çıkışında sürpriz: Karşımda o vardı!
Benim çıkmamı beklemiş.
Ne olacak şimdi derken aniden yanıma geldi ve elime bir kağıt tutuşturup şöyle dedi: “Ben gittikten sonra bunu okumanızı isterim.”
Bir şey itiraf edeyim mi?
Nasıl olsa cep telefonu ve ismi yazıyordur diye kağıdı açıp bakmadım bile.
Ta ki kiralık arabamla bir benzin istasyonunda mola verinceye kadar...
Meğer kağıtta bir şiir varmış!
Bizzat onun yazdığı bir şiir. Bana adanmış bir şiir! Zarafetimden bahseden bir şiir (ki o gün hiç zarif olduğumu da düşünmüyordum, ama neyse...)
Ne cebi ne de ismi vardı kağıtta.
Şaşırdım, bir o kadar da hoşuma gitti.
Bu olayı anlattığım kız arkadaşlarım, “Bu adam 17. yüzyıldan filan mıymış” dediler, gülüp geçtik ama hâlâ aklımda kendisi.
Şiiri de cüzdanımda. Son yirmi gündür...” (Hülya)

Haberin Devamı

Meme kanserinden doğan marka

Dört sene önce meme kanseri kapısını çalana kadar Esra Kalender bir reklam ajansında çalışıyor, hayatına normal bir şekilde devam ediyordu.
Ama meme kanseri hayatına girdikten sonra hiçbir şey eskisi olmadı.
Aslında bu hastalık onun için sürpriz değildi.
Çünkü ablası ve annesiyle beraber BRCA1/2 denilen ve meme kanserine neden olan gen mutasyonuna sahip olduğunu hep biliyordu.
Annesi ve ablası farklı zamanlarda birkaç kez bu kansere yakalanmış ve atlatmıştı.
Ve bu hastalığın ona da uğraması kaçınılmazdı.
Gerisini Esra Kalender’in ağzından dinleyelim:
“Gen sorunu olduğu için kanserin hep tekrar etme riski var. Böyle olunca daha temkinli olma hali geliyor insana.
Bu hevesle fitoterapi, yani bitkilerle tedavi eğitimlerine katıldım ve bitkilerin ne büyük bir güç taşıdığını anladım. Vücudun kendi kendini iyileştirme gücünün büyüklüğünü ve buna yardımcı olma yolunun yeşilliklerden geçtiğini gördüm.”
Bu araştırma sürecinden sonra Esra Kalender ablası Demet’le birlikte kendi kendilerine yeşil içecekler hazırlayıp içmeye başlar.
Faydalarını bizzat hissettikçe yakın çevrelerine de bu alışkanlığı benimsetirler.
Bir süre sonra bu içecekleri daha çok kişiye ulaştırma fikri ortaya çıkar ve böylece Blended markasını yaratırlar.

LİFİN ÖNEMİ

Şu an yeşil içecek sektöründe bir patlama var ya, onu soruyorum Esra Kalender’e, “Sizin farkınız ne?” diye.
Şöyle anlatıyor:
“Hazırladığımız içeceklerin hepsi lifli. İçindeki meyvenin sadece suyunu barındıran ve lifini atan içecekleri tüketmek, kan şekerini çok ani yükseltip aynı hızda da düşürür.
Bu da halsizliğe, aşırı acıkmaya, baş ağrısına neden olur. Lifse şekerin kandaki emilimini yavaşlatan önemli bir faktör.”

DETOKS YAPILIR MI

Ben bu içeceklerle detoks yapılacağına pek ihtimal vermiyorum mesela.
Kalender’i bulmuşken onu da soruyorum, “Detoks çılgınlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye...
“Bizim detoks dediğimiz şeyi vücudumuz her an kendi kendine yapıyor. Sadece sıvı tüketerek vücudu dinlendirmek mantığından yola çıkılıyor detoksta.
Ama bu bağırsakların durduğu anlamına gelmiyor, o çalışmak üzere programlanmış.
Aslında ne kadar çalışırsa da o kadar iyi.
Bunu sağlamanın en iyi yolu, sünger gibi tüm toksinleri içine çekip bağırsakları harekete geçiren lifleri bol bol tüketmek.”

Yazarın Tüm Yazıları