Pişkinlik her yerde değil

Gündelik, küçük bir hadiseyle başlayalım:

Haberin Devamı

Taksim Meydanı’nın Elmadağ tarafındaki yeni düzenlemesinde yer alan dönüş yolu genişletilmeye başlandı.
Çünkü otobüsler bir türlü o dar virajı alamıyor, haliyle trafik tıkanıyor ve orada öylece bekliyordun.
Eh, bir de taksiler burayı durak gibi kullanınca ve dizi dizi park edince salakça bir trafik yaşaman gayet olağandı.
Şimdi yol genişletiliyor ama aylardır bu şekilde yaşanılıyordu işte.
Herkes alışmıştı bu pişkinliğe.
Neyse, geçtiğimiz günlerde burayı geçiyoruz.
InterContinental Oteli’nin oraya geldik. Meydana döneceğiz.
Ama heyhat, bu kez de önümüzdeki taksi cart diye kaldırıma park etti.
Onun yüzünden geçemiyoruz.
Söyledik, “Abi kaldırımda ne işin var? Hem senin yüzünden biz de geçemiyoruz?” diye.
Yanıtı şu oldu: “Ne var?, Burası kaldırım değil mi? Park ederim tabii...”
Doğru, kaldırımlar arabalar park etsin diye var zaten.
Bu da bir başka pişkinlik işte...
Hem suçlu hem güçlü.
Bu gündelik, küçük hadiseleri yan yana koysak pişkinlik tsunamisi altında boğulur gideriz.
Ama en boğucusu işte, dağ taş zeytin ağaçlarıyla dolmuş 6 bini kesilmiş çok mu diye özetlenebilecek olanı.
Neyse ki zeytinlere bir şey olmasın diye günlerce nöbet tutan, “Gücümüz bu kadarına yetti, çok güvenlik görevlisi vardı, kesilmesine engel olamadık, belki de bizim beceriksizliğimiz” diyerek alçakgönüllü bir şekilde direnen köylünün söylediklerini duyunca bir nebze ferahlıyorsun.
Pişkinlik her yere sinmemiş diye...

Haberin Devamı

Selfie’den kurtuluş yok

Kitap Fuarı’na gidenler yazarlarla...
Konsere gidenler sahneyi arkasına almak suretiyle şarkıcıyla...
10 Kasım’da saygı duruşunda bulunanlar diğer saygı duruşuna geçen insanlarla...
Selfie her an her yerde yani.
Hala vazgeçilemedi. Modası geçmedi.
Tecrübeyle sabit. En son arkadaşlarla tatile çıktığımızda da gördüm ki, kimse selfie’den bıkmamış.
“Şurada da selfie yapalım” diye herkes birbirini dürtüp durdu.
Selfie çekilecek diye toplanıyorsun, kadraja girmek için sıkışıyorsun filan...
Sanırım uzun süre daha vazgeçilemeyecek selfie’den.
Çünkü hem olay anını hem kendini hem de başkalarını aynı anda aynı karede topluyorsun.
Pratik ve kolay, daha ne olsun?

Haberin Devamı


Serenay Sarıkaya’dan mesaj var

Pazar günü yazdığım Türk Gençliğinde Serenay sendromu yazısı üzerine Serenay Sarıkaya mail atmış.
Ben uzun uzun söyleyeceğimi söyledim, o yüzden şimdi sözü ona bırakma vakti. Açık oturum ağzıyla seslenirsek, evet seni dinliyoruz Serenay.

“GÖNÜL İSTER Kİ HERKES DİLEDİĞİ KİŞİ OLABİLSİN”

“Tüm söylediklerin ve düşüncelerin için teşekkür ederim. Harika bir konuya değinmişsin. Ne yazık ki bu aslında sadece gençlerin değil, son dönemde hemen hemen herkesin sorunu.
Gönül istiyor ki çevre baskısı olmadan herkes özgür kararlar alabilsin, dilediği kişi olabilsin.
Ama özellikle söylemediğimiz ve yapmadığımız şeylerin bile etiketimiz olduğu bu sistemde, ben kendi adıma ekstra bir özen gösterme ihtiyacı hissediyorum.
Aman bir yanlış anlaşılma olmasın çalışmaktan, mücadeleden hiç şikayetçi değilim.
Aksine senin de söylediğin gibi beni ben yapan, bugünlere getiren tüm bu zorluklar. Ayrıca minnet doluyum, farkındayım...
Sadece ruhumu olgun hissediyorum, ki bu da hoşuma gidiyor.
Zaten hiçbir zaman gerçekten keyif aldığım şeyleri yapmaktan vazgeçmedim.
Ama alışılmışın dışındaki şeylerden keyif alıyorum sanırım.
Anlatmaya çalıştığım buydu. Ama röportajlarda o anda konuşulanlar kırpılıp toparlanmak durumunda olduğundan böyle garip şeyler çıkıyor ortaya... Yoksa bu konunun özellikle destekçisi ve takipçisiyim.
Bilmeni istedim...”

Yazarın Tüm Yazıları