Nurgül’e katılanlar ve katılmayanlar

Nurgül Yeşilçay önceki gün Kelebek’te yayınlanan bayram röportajımızda şöyle diyordu:

Haberin Devamı

“Eskiden bu kadar ambalaj çılgınlığı yoktu. İçerik önemliydi. Şimdi ise ‘Ay ne uğraşıcam biriyle!’ diyoruz. Birisi karşımıza çıktığında, ‘Elimi sallasam ellisi’ filan havasına giriyoruz. Ay hiç de elini sallasan ellisi durumu yok canım!
Ortada bir sürü mutsuz kadın ve erkek var.
Mutsuzluk had safhada.
O yüzden birbiriyle daha alakalı ya insanlar.
Kendisiyle mutsuz olduğu için...”

KATILMIYOR
Bu lafları okuyan kadın arkadaşlarımdan biri hemen Whatsapp’tan yazdı:
“Onur, Nurgül’e hiç katılmıyorum. Eğer beni yoruyorsa, sıkıyorsa, değer vermiyorsa elbette ‘Ne uğraşıcam?’ diyor ve o ilişkiyi bitiriyorum.
Bu tahammülsüzlük değil, tam aksine dürüst olmak... Vakit kaybetmemek!
Valla bu zamanda vakit değerli. Ayrıca tek bir hayatım var. Onu da iyi geçirmek kafasındayım.
Ama elimi sallasam ellisi havasında da değilim.
Gerekirse yalnız kalırım, ne olacak ki?”

KATILIYOR
Ortalığı kızıştırma yanlısı olan bendeniz, bu sözleri daha romantik hisler taşıyan bir başka arkadaşıma anında ilettim tabii. O haliyle tam aksi şeyler söyledi:
“Vakitler değerli tamam da, sabır yok sabır!
İlişkilerde film bir yerde koptu bence.
İyi bir şeyler yaşarken dahi gözü başkasında artık insanların. Fıldır fıldırlar. Tatminsizlik diz boyu bile değil, artık tatminsizlikten ölünecek neredeyse!
Sadece erkekler değil, kadınlar da öyle valla.
Evet ben eski kafalıyım, birine bağlanmaktan, emek vermekten yanayım. Ama öylesini buluyor muyum? Zorlanıyorum, hem de çok!
Neyse, ayrıntıya girmeyeyim, şimdi yazacaksın bunları sen...”

BENCE...

İki arkadaşımı da Whatsapp’tan dinledikten sonra kendi görüşümü de yazayım dedim:
*Bence bu zamanlarda ilişki yaşayanlar feci arada kaldı. Bir yanda bakıyorsun duygular şelale, değişmiyor. Yüzyıl önceki ilişkilerde ne hissediliyorsa bugün de o. Farklı değil.
Ama öte yandan yüzyıl öncesinde değiliz. Saniyede bir telefondayız.
Orada bin tane uyarıcı var, Instagram’ı, Whatsapp grubu, şusu busu. Durmadan bip bip bip...
Duyguya/ilişkiye odaklanmak mümkün değil.
Kafa sürekli dağınık.
*Daha önce de yazmıştım, bazı sevgililer birbirinin Instagram hesabını dedektif gibi deşiyor. En son kimi takip etmiş, neyi like’lamış diye...
Kafa sürekli dağınık olduğu gibi kafalar rahat da değil!
*O zaman ya yeni bir biçim oluşacak ya da sürekli hayal kırıklığı yaşanacak, ortası yok! Üçüncü bir seçenek Amish’ler gibi teknolojinin tamamen dışında 19. yüzyılda yaşamak gibi olur, ki o da bayağı ütopik bir seçenek...
*Peki o yeni biçim hemen oluşur mu? Yok, hemen değil. Ama o yeni ilişki biçimi bence yine dijital alemle bağlantılı olacak. Bekleyip göreceğiz.
*Ve son söz: Aşk bitmeyecek. Sadece aşkı değiştireceğiz. İster istemez. Hep beraber...

Haberin Devamı


Kim ne derse desin

Haberin Devamı

Bu bayram Kelebek dolu doluydu desem, kendi yazdığım gazeteyi fazla yüceltmiş fazla övmüş mü olurum?
Ki hiç huyum değil çok övmek ya da çok yermek...
Ama bu kez çok öveceğim.
Çünkü dün yayınlanan Deniz Seki röportajı çok güzeldi, eline sağlık Cengiz!
Okurken Deniz’in yanında, oradaymış gibi oldum.
Gördüğü gökyüzünün 10 adım eninde 21 adım boyunda olmasının nasıl hissettireceğini anlamaya çalıştım, hatta: Çok iyi anladım.
“Ülkemi terk etmek bana yakışmazdı” bölümünü okurken gözlerim doldu.
Gitar çalmayı öğrenmesine ise çok sevindim.
Kendini bırakmamasına ve şarkılar yapmasına da...
Kim ne derse desin, Deniz haklı: “Adaletin ona borcu var.”

Yazarın Tüm Yazıları