Meryem Uzerli savrulup dururken

Meryem Uzerli bu sezon halihazırda devam eden bir diziye (Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz) girmiş.

Haberin Devamı

Geçen sezon başrolünde oynadığı ve bitmek tükenmek bilmeyen dev tanıtımlarla yayınlanmaya başlanan dizisinin başarısız olmasının ardından böyle bir adım atması, işini bu kez garantiye aldığını gösteriyor.
Ama bir yandan da bu karar onun değerini azaltıyor.
Tamamen seyirci gözünde tabii.
Yoksa hâlâ aynı parayı kazanıyordur, orası bizi ilgilendirmez.
“Bak o dizide olmadı, mecbur bu diziye kapak attı” diye düşünür seyirci ve eskisi gibi ona star muamelesi yapmaz artık.
Meryem Uzerli keşke böyle savrulup durmasa...

 

Atilla Dorsay’a şaşırdım

Ünlü sinema eleştirmeni Atilla Dorsay’ın yeni Emek’i desteklediğini önceki gün Habertürk’e verdiği röportajla öğrendim.
“Çağırdılar, gittim gezdim. Yeni Emek olmuş, destekliyorum” demiş Dorsay.
Kendisine kızanlara da şu karşılığı vermiş:
“Okuyucularım kızdı. Hatta ‘kendini sattı’ dediler. 70 yaşına kadar satmadım, bu saatten sonra mı satacağım?”
Elbette Dorsay kendini satmamıştır. Kendisine bu kadar ağır yüklenmek manasız.
Ama onun eski Emek Sineması için verdiği mücadele, bu uğurda işini bırakması Emek deyince çoktandır akla ilk gelen şeylerden biriydi, semboldü.
Tamam, çok salonlu yeni Emek çağa uymuş olabilir, ses sistemi şusu busu çok güzel ve içerisi gıcır gıcır da olabilir.
Dorsay belki bu yeni rüzgarına kapılmıştır.
Ama burada eskinin orijinalliğinden, kent kültüründen/hafızasından bahsetmiyor muyduk?
Bu yüzden Dorsay’ın yeniyi hemen kucaklamasına şaşırdım ve hayal kırıklığına uğradım.

 

Haberin Devamı

Baydın be Sully 

İnsan uçmadan önce uçak filmi, yani “Sully”yi izler mi?
Çok geç, izledim bile...
Malum, “Sully” filmi 2009’da New York Hudson Nehri’ne zorunlu iniş yapmak zorunda kalan uçağın, daha doğrusu pilotunun hikayesini anlatıyor.
Film çok sıkıcı ve durmadan aynı sahneler dönüyor, o ayrı.
Ama her şey bir yana, film aşırı sakin.
Pilot da yolcular da sakin sakin nehre iniş yapıveriyor.
Uçağın tümü Türkler’den filan oluşsa alkış kıyamet çığlık gırla olurdu herhalde.
Bu arada filmi uçuş öncesi izlemek de insanı çok etkilemiyor.
Sırf bu aşırı sakinliğinden, soğukkanlı temposundan dolayı.

 

Haberin Devamı

Bayramda İstanbul gayet sıkıcıydı

Her bayram öncesi “Yaşasın! İstanbul bayramda bomboş oluyor, tadını çıkaralım” diyenleri an itibariyle anlayamıyorum.
Çünkü tadını çıkaracak bir durum pek yoktu.
İlk iki gün mesela iki köprünün de trafiği berbattı. Sadece belli başlı bölgeler, yani Etiler, Nişantaşı, Bebek filan boştu.
Oralar da insanla güzel olduğuna göre o boşlukta gezinmenin bir manası yoktu.
“Bayramda boş olur” diye kalkıp şehrin turistik yerlerine, daha önce hiç ayak basmadığın yerlerine ya da Adalar’a gitmek de bana zorlama geliyor.
O İstanbul başka bir İstanbul çünkü.
Kısacası bayramda İstanbul sıkıcı oluyor, kesin bilgi.

 

 

İki fragman iki yeni film

Haberin Devamı

Bir filmin fragmanı iki şeye yol açar ya:
Ya filmi merak eder ve “Gösterime girince şuna bir gideyim” dersiniz. Ya da filme dair hiçbir merak kıpırtısı uyanmaz içinizde.
Önceki gün sinemada Serenay Sarıkaya ve Nejat İşler’in oynadığı “İkimizin Yerine” filminin fragmanını izlerken bana ikincisi oldu!
Umarım film, fragmanı gibi sıradan değildir.
Çünkü Serenay ile Nejat’ın aşk hikayesinin hâlâ ilginç olabileceğini düşünüyorum.
Fragman meselesinde tam tersi durumlar da olabiliyor tabii... Mesela Özcan Deniz ve Nurgül Yeşilçay’lı “İkinci Şans” filmini pek de ilgi çekici bulmamama rağmen fragmanını izledikten sonra filmi merak ettim.
Fragmandan yansıyan hava, enerji ve diyaloglar gayet hoştu çünkü...

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları