İçinden aşk geçen bir pazartesi yazısı

Ferzan Özpetek’in yeni romanı vesilesiyle Ayşe Arman’a verdiği röportajın başlığı şöyleydi: “Her şeyin b.ka sardığı bir dünyada tutunacak tek dal aşk.”

Haberin Devamı

Ferzan Özpetek’in yeni romanı vesilesiyle Ayşe Arman’a verdiği röportajın başlığı şöyleydi: 
“Her şeyin b.ka sardığı bir dünyada tutunacak tek dal aşk.”
Tamam, aşkın yüceltilmesi yeni bir şey değil belki. 
Ama dünyanın gidişatına bakınca, bu endişe ve paranoya dolu günleri bastırabilecek tek kuvvetli şeyin aşk olduğu gerçeğiyle yüzleşiyorsun. 
Yani aşkı, Özpetek’in de yaptığı gibi bir “son umut” kategorisine sokuyorsun ister istemez.
Buraya kadar sorun yok. 
Galiba sorun, aşka sığınıp aşk üzerine yeterince konuşmamakta... Konuşmayı geçiştirmekte...
Aşk üzerine yaptığınız günlük konuşmaları bir gözden geçirin. 
Çoğu aşkı küçümseyen, aşktan kaçmak/kaçınmak isteyen konuşmalar değil mi? 
Bu noktada dönüp dolaşıp tekrar okunacak, yol gösterici bir kitap var aslında: 
Alain de Botton’ın Aşk Üzerine adlı kitabı. 
Bir aşkın/ilişkinin evrelerini öyle güzel anlatır ki bu kitap, “Hah” dersin, “Evet tam da böyle oluyor, böyle yaşanıyor, buna benzer hissediliyor.”
Birkaç çarpıcı örnek vermek gerekirse:

ÇOK SEVMEKTEN DOLAYI NEFRET ETMEK
Birbirimize yaptığımız suçlamaların ağırlığı ve saçmalığı, birbirimizden nefret ettiğimiz için değil, birbirimizi fazlasıyla seviyor olmamızdan kaynaklanıyordu! Ya da daha az basit bir deyişle: Birbirimizi bu kadar sevmekten nefret ediyorduk. (Sayfa 159)

AŞKIN ÇILGINLIĞI NEREDEN BELLİDİR?
Aşkın çılgınlığı, aşık olunan kişinin özündeki normalliği görmeyi reddetmekten bellidir. 
Benim aşkımın başkasına sıkıcı gelmesi bundandır işte. Onlar o kişide, sıradan bir insandan öte ne görürler ki? (Sayfa 108)

“NEDEN?” SORUSU
“Neden sevmiyorsun beni?” sorusu “Neden seviyorsun beni?” sorusu kadar (daha sevimsiz olmakla birlikte) zor bir sorudur. (Sayfa 172)

ROMANTİK TERÖRİSTLER!
Sıradan teröristler zaman zaman binaları havaya uçurarak hükümetlerden zorla bazı imtiyazlar elde etseler de romantik teröristler, yaklaşımlarındaki temel bir uyuşmazlık nedeniyle başarısız olmaya mahkumdur!
“Beni sevmelisin” der romantik terörist, “Sana surat asarak ya da seni kıskandırarak beni sevmeye zorlayacağım seni”. 
Ama sonra şu ikilemle karşı karşıya kalır. 
Aşk karşılığını bulursa hemen sahte olduğundan şüphelenilir. O zaman romantik terörist, “Beni sevmeye zorladıysam seni, o zaman bu aşkı kabul edemem, çünkü içinden gelerek sevmedin” diyerek şikayet etmeye başlar ve aşkın ölümü önlenemez. (Sayfa 180)

Haberin Devamı

Günümüz aşkının yaman çelişkisine buyrun

Haberin Devamı

Madem bugün böyle aşktan ilerliyoruz. 
Öyle devam edelim.
Bazen beni de yoran bir şekilde fazlasıyla sosyal hayatın içinde olduğumdan, insanların yaşadığı aşklarda/ilişkilerde gözlemlediğim en temel çelişki şu: 
Artık herkes kendi değerinin farkında. 
Kendini önemsiyor, seviyor. Karşısındaki aşık kendine gereken değeri vermediğinde durumu çakıyor ve böyle olmaz diyor. 
Ama sonra şöyle bir şey oluyor: Bu kendine aşırı değer verme hali bir süre sonra, “Bu olmazsa bir başkası” şımarıklığına yol açıyor ve bu yüzden herkes birbirinin üzerinde aşk denemeleri yapıyor. 
Bu aşk denemeleri de farkında olmadan bünyeleri yıpratıyor ve bir süre sonra aşk anlamını yitirmeye başlıyor. 
Geçenlerde bir kafede otururken bir kadın arkadaş kendi kendine söyleniyordu: 
“Kendimi anlamıyorum gerçekten. İki hafta önce ölüp bitiyordum karşımdaki için. Şimdi o bitti, bir başkasına aynı şekilde hissediyorum. Sizce ben anormal miyim?”
“Yok” dedim, “Galiba içinde bulunduğumuz zaman böyle.”
Ne dersiniz?

Haberin Devamı

Adele mi Lana Del Rey mi

Şu sıra yer gök Adele.
Bundan bir buçuk ay önce ise Lana Del Rey’di. 
İkisi de aşk kadını ikisi de melankolik. 
Kıyaslarsak: 
Lana’yı dinlediğinde hülyalara dalarsın, dış dünyadan soyutlanırsın, hatta uyuyup gevşeyebilirsin. 
Ama Adele dinlediğinde içinden bir şey yapmak gelir. Adele’in sesini duyunca soyutlanman mümkün değildir. Misal: Yaşadığın aşka dair tüm gerçekler bir bir gözünün önüne gelir, onu arama sorma ihtiyacı duyarsın, filan. 
Aşk acısına ikisi de iyi gelebilir. Lana aşk acısını uzattıkça uzatabilir. Bitmek bilmeyen bir sızıya dönüştürebilir. 
Adele ise aşk acısını bir tokat bir yumruk gibi yaşatıp sonra onu kutsallaştırabilir. Fazla uzatmaz.

Yazarın Tüm Yazıları