Herkesin mutlu Türkiye’yi andığı o film

Bir Ege kasabasının 70’li yıllardaki toz pembe halini, “Biz aslında hep beraber çok mutluyduk” tablosunu bir çocuğun gözünden anlatıyor film.

Haberin Devamı

NELER YOK Kİ!

Neler yok ki...
Yaz tatili nedeniyle öğrencilerinden ayrılacağı için üzülüp ağlayan o duygusal öğretmen...
Hoşlandığı kız oruç tutabildiğini söyledi diye yaz sıcağında oruç tutmayı deneyip helak olan, ama aynı zamanda Gorki romanı da okuyan o dürüst/zeki/iyi Müslüman çocuk...
Tarlada tütün toplayan işçi kadınlarla “Peygamberimiz de devrimciydi” sohbeti yapabilen ve yadırganmayan o solcu üniversiteli genç...
“Her şeyin çoğu zarar” diyerek her daim ortalama olmanın pratikliğini savunan, “Cenab-ı Allah dünyayı yarattı, Atatürk de bizi kurtardı” görüşüne sahip Ecevit’çi o yerli gazoz üreticisi...
Deniz kenarında kadınlı erkekli rakı içip türkü söyleyen ön yargısız köylüler...
Ayrıca:
Masum gazoz kapağı aşkları...
“Bir şey ye yavrum!” diyen o ısrarcı deli teyze...
Maç saati teravih namazına denk geldi diye hoşgörü gösteren o imam...

YOK MU OLDU?

Filmin ilk yarısını izlerken dedim ki, tamamen aynısı olmasa da tüm bunların benzerini ben de yaşadım.
70’lerde değil, 80 ortalarında, elbette taşrada, bir başka uzak kasabada.
Peki o toz pembe, herkese/her şeye tahammüllü gibi görünen Türkiye şimdi nerede?
Tamamen yok mu oldu?
Yoksa aslında her dönemin kendine özgü başka bir naifliği mi var?

SIR, O BİGUDİLİ ABLANIN DEĞİŞİMİNDE

Büyük laflar edecek değilim.
Tek bildiğim/sezdiğim şu:
Filmde gazozcu Cem Yılmaz’la çırağını geceliğiyle sokağa çıkıp kovalayan, “Ramazan ayında milletin nefsini gıdıklamaya ne hakkınız var? Yürüyün gidin buradan” diye çığlık çığlığa bağıran o bigudili abla var ya...
O ablalar hep vardı ve çelişkileriyle beraber tatlıydılar, renktiler.
Şimdiki gibi misyon/iş edinmemişlerdi kovaladıkları şeyi.
Sır orada. Fark da...

Haberin Devamı

‘Bekar gibi yaşayan çift’ meselesi

Cuma günkü “Bekarlar buraya!” yazısında demiştim ki: Böyle çiftler de var, bekar gibi yaşıyorlar, ama çiftler. Farklı görüşler geldi. İki tanesini buraya sığdırdım, buyrunuz... 

1. HAYIR, ÖYLESİ MUTLULUK VERMEZ
“Tek” olan okurunuz olarak bu tarz bir birliktelik deneyimim de oldu.
Ama anlattığınız türde bağımsız yaşamlar aradaki bağın zayıf olduğunu gösteriyor.
İki tarafın da yalnız gittiği tatillerdeki yaşanan güzel anlar, diğeri olmadan tat veriyorsa burada bir sevgi ve aşk bağı olmuyor. Bence özünde mutluluk da vermiyor... (Nafiye)
2. EVET, İŞİN SIRRI BEKAR GİBİ YAŞAMAK!
Bence evet, evlilikte mutluluğun sırrı biraz bekar gibi yaşamak! Daha doğrusu, bekarken yaşadığın hayatı değiştirmeye çalışmayan biriyle beraber olmak.
Misal, benim kocam hafta sonu bazen ilk gençlik arkadaşlarıyla buluşmaya iki saat yol gider.
Ben de kız arkadaşlarımla çıkarım.
Biz İngiltere’de yaşadığımız için yılda birkaç kere ben tek başıma Türkiye’ye gelirim ve ne kadar arkadaşım varsa buluşur, gezer tozarım.
Yurdum insanı bunu bile anlamakta zorlanmıştı ilk başlarda...
Devamlı, “Evliyiz diye dip dibe olmamız gerekmiyor” derken buluyordum kendimi. Neyse şimdi alıştılar! (Özge)

 

 

Yazarın Tüm Yazıları