Russell Crowe’a teşekkürler

En son Nuh peygamber rolünde izlediğimiz Russell Crowe, büyük bir kısmı Türkiye’de geçen, içinde Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz gibi Türk oyuncuların da olduğu filmi ‘Son Umut’ (The Water Diviner) ile Türk izleyiciyle buluştu.



Son Umut, Crowe’un hem başrol oynadığı hem de ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu bir film.
Savaş draması yaparken işin içine hafif mizah, romantizm ve bolca da duygusallık koyan Crowe filmiyle kalbe dokunmayı başarıyor.

Üç oğlunu da savaşa vermiş

Hikâye anlatımı açısından klasik, sağlam yöntemler kullanan film, bir babanın yıllar önce öldüğünü düşündüğü oğullarının peşinden gidişinin öyküsünü anlatıyor.
Joshua Connor, Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale’ye yolladığı üç oğlundan yıllardır haber alamıyor.
Oğullarının acısına dayanamayan eşinin ölümünden sonra yola çıkan, İstanbul’a, oradan da Çanakkale’ye kadar uzanan Connor’ın yolu savaştan etkilenen insanlarla, askerlerle ve kocasını savaşta kaybetmiş bir kadın ve oğluyla da kesişiyor.

Türk dostu bir senaryo

Çanakkale Savaşı’nın 100. yılında vizyona giren film, Anzaklar kadar Türkler açısından da önemli bir yapım.
Çanakkale Savaşı üzerine çekilen onca Türk filminin yanında bir sanat eseri gibi duran ‘Son Umut’, Türk dostu senaryosuyla da kalbimizi kazanmayı başarıyor.
Türk karakterlerin tasviri kadar kentin otantik yapısının kartpostal misali etkileyici görüntülerle perdeye yansıması da gurur okşayıcı.

Yılmaz Erdoğan Avustralya Oscar’ına aday

Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz cephesinden de güzel haberler var.
29 Ocak’ta Sydney’de yapılacak törenle sahiplerini bulacak olan Avustralya’nın Oscarları’nda En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında adaylık alan Yılmaz Erdoğan sakin, dingin ve gerçekçi bir performans sergiliyor.
Cem Yılmaz, Av Mevsimi’ndeki Hayde’yi seslendirdiği sahnenin bir benzerini burada Hey 15’li için yapıyor ve bence filmin en akılda kalan, etkileyici ve gaza getiren sahnesine de böylece damgasını vurmuş oluyor.
Kahve falından cami sahnelerine, ağıtlara kadar Türk kültürüne pek çok selam çakan ‘Son Umut’u izledikten sonra yapacağınız ilk şey Russell Crowe’a teşekkür etmek olacak.
Savaşın yıkımına karşı sevgi, umut ve barışla karşı duran bir babayı merkezine alan, savaşta kimsenin kazanmadığını vurgulayan dostluk hikâyesi ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.