Leman Sam’la kıyamet koptu

Leman Sam, Nepal’de meydana gelen ve 2 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan depremin nedenini “Nepal’de Hindu tanrıçası için yüzlerce hayvan katletmişlerdi, cezasız mı kalacaktı, bugün binlercesi öldü, tanrıçaları kabul etsin artık” diye açıklayınca kıyamet koptu.

Haberin Devamı

Hayvanlara yapılan zulmün tabii ki sonuna kadar karşısındayız ama insan ölümüne, ki bir kısmı da masum çocuklar, böyle bir tepki vermek olmaz.
Ancak şöyle bir geçmişe baktığımızda Leman Sam’ın bu yaklaşımının hiç de yeni olmadığını görüyoruz.
Hayvanlara yapılan eziyetin uğursuzluk getirdiğiyle, karşılıksız kalmadığıyla ilgili yazı ve bilgilere tarih boyunca rastlamak mümkün.
Göçebe hayatın etkisiyle hayvanlarla iç içe yaşanan bu topraklarda Osmanlı zamanında hayvanlar dünyanın pek çok yerine göre çok daha iyi konumda ve hayatın içindeydi.

İSTANBUL DEPREMİNİN NEDENİ HAYIRSIZ ADA REZALETİ Mİ?

Ne olduysa batılılaşma özentisiyle oldu.
Osmanlı yönetiminin özellikle sokak köpeklerine bakışında ciddi bir değişiklik yaşandı.
İstanbul’u sokak köpeklerinden arındırmaya yönelik ilk iki teşebbüs, İkinci Mahmut ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde yaşandı.
Sokak köpekleri bu iki padişah döneminde toplanarak Hayırsız Ada’ya sürgün edilmek istendi, ancak halkın tepkisi ve eş zamanlı olarak yaşanan yangınların “uğursuzluk” kabul edilmesi sebebiyle köpekler ana karaya geri alındı.
Ama köpeklerle uğraş bitmedi, asıl sürgün ise 1910 yılında yaşandı.
80 bin sokak köpeği, İttihat ve Terakki’nin yine Avrupalı görünme kaygısıyla birkaç gün içinde yiyecek ve suyun olmadığı Hayırsızada’da ölüme terk edildi.
Köpeklerin acı feryatlarının, çığlıklarının İstanbul’dan duyulduğu yazılır, söylenir.
Bu köpeklerin aç susuz kızgın güneş altında kavrulmasından, açlıktan birbirlerini yemesinden hemen sonra İstanbul’da yaşanan büyük deprem, köpeklere reva görülen acımasızlığa
yoruldu.
Şehir halkı bu depremi “Allah’ın gazabı” olarak nitelendirdi ve sağ kalan köpekler şehre geri
getirildi.

Haberin Devamı

Kemal Sunal çağdaş bir İbiş

Fırat Tanış’la “Hababam Sınıfı” tadındaki yeni filmi “Öğrenci İşleri”ni konuşurken geçmişe gittik şöyle bir.
Genlerimize işlemiş olan kodları andık.
Şöyle özetledi Fırat:
“Neden Türk sinemasının 100. yılında ‘Hababam Sınıfı’ açık ara birinci, neden Kemal Sunal’a çok gülüyoruz, neden Münir Özkul’un yeri başkadır, neden Şener Şen’in filmini bilmem kaçıncı kez izlerken hâlâ aynı hisleri duyarız?
Çünkü o dönemde yapılan eserlerde akıllı bir sentez var.
Kemal Sunal çağdaş bir İbiş, Münir Özkul çağdaş bir meddah, Şener Şen ve İlyas Salman bir Hacivat Karagöz.
Bunlar genlerimize işlemiş, geleneksel motifler.
Buna çok kıymet veriyorum.”
Bu cümleler doğru işler açısından senarist, yönetmen ve yapımcılara kılavuz olur.

Yazarın Tüm Yazıları