Ebru Gündeş’in morlukları!

Haber her yerde: “Ebru Gündeş’in elindeki, kolundaki morluklar dikkat çekti!”

Haberin Devamı

Yorumları siz düşünün artık.
Düştü mü?
Bir yere mi çarptı?
Yoksa dayak mı yedi?
Cevap veriyorum; hiçbiri değil.
Gündeş’in kolundakiler morluk değil bildiğiniz doğum lekesi ve yanık izi.
Işıkta morluk gibi görünmüş ama onu yakından tanıyanlar bu lekeleri yıllardır biliyorlar.
Fotoğraflara art niyetle yaklaşanlara, hikaye yazası gelenlere duyurulur.

Yalan Dünya!
Gülse Birsel yazdı: “Yalan Dünya bitiyor, planladığımızdan erken oldu, hayal kırıklığı yaşadık, gelecek planlarımız aksadı, vesaire...” diye.
Televizyon dünyası aslına bakarsanız her sektörden daha nankör.
Bütün sezon devam edecek diye başlıyorsunuz, sezon başında, iki bölüm sonra bir bakmışsınız işsizsiniz, evde oturuyorsunuz.
Sadece diziler değil karakterler de bitiriliveriyor bazen.
Seray Sever’in benzer bir hikayesi var, tüm planlarını Kurtlar Vadisi’ne göre yapmışken oynadığı karakter senaryoda aniden öldürülünce o da sezon başında kalakalmıştı.
Ve tabii programlara da olan olabiliyor.
Bundan iki yıl önce aynısı benim de başıma gelmişti.
Birçok kanaldan gelen yaz programı tekliflerini Eylül’de Cinemania başlayacak diye reddetmiş, Eylül geldiğinde ekibi toplamış, çekim günü almış, ilk konuğumuzu bile ayarlamışken kanaldan gelen “Bu sene Cinemania olmayacak” telefonuyla hep birlikte birbirimize bakakalmıştık.
Geçenlerde Arkadaşım Hoşgeldin de beklenmedik erken bir final yaptı.
Gülse Birsel yazısının sonunda “Aldırmaaa deli gönlüm” şarkısını paylaşarak hepimizi avutmaya çalışıyor.
Şu dönemde o sözlere Sertab Erener’den daha fazla ihtiyacımız olduğu kesin.
Çünkü televizyon gerçekten de yalan dünya.

Haberin Devamı

Gala neden yapılmadı!
Erden Kıral’ın Gece filmini yılan hikayesine dönen basın gösteriminde izledim.
Yılan hikayesi demem şundan; salı sabahı basın gösterimi, gecesi ise gala yapılacağı duyurulmuştu.
Sonra yapımcı ve dağıtımcı arasındaki sorunlar nedeniyle olduğu söylenen iptal haberi geldi.
Bir üçüncü mail’le de sadece basın gösterimi yapılacağı, galanın olmayacağı duyuruldu.
İki ileri bir geri derken sonunda sabah basın gösteriminde izledik filmi.
Şahsen galanın iptal olmasına üzüldüm.
Böyle bir film, bu kadro, anlatılacak şeylerin çokluğu bir gala gecesini hak ediyordu bence.
Yazık oldu.

Mutlu olmadan sevmek

Gece filminin kapsamlı eleştirisini Pazar Hürriyet Keyif ekine yazacağım.
Şimdilik birkaç notla özet geçeyim.
İzmir’e göç eden bir Kürt ailenin dramını ve parçalanışını anlatan filmde iki ayrı hikaye paralel ilerliyor.
Hikayelerin biri siyasi, diğeri ise pavyonda geçen dramı ağır basan bir ilişkiler yumağı.
Bebek yüzlü, iyi aile çocuğu Mert Fırat’ı buradaki bıçkın, arızalı bar fedaisi rolünde görmek ters köşe ve iyi oldu.
İlyas Salman’ı sinemada izlemek büyük keyif verdi.
Nurgül Yeşilçay
ve Vildan Atasever filmde biri konsomatris, diğer öğrenci iki kız kardeşi oynuyor.
Oyunculuklarına “mükemmel” dışında bir şey demek ayıp olur.
Gece kulübünde İlyas Salman, Mert Fırat ve Nurgül Yeşilçay ekseninde geçen hikaye gayet renkli, derinlikli ve ilgi çekici.
Erden Kıral burada kendi deyimiyle “mutlu olmadan sevmek” cümlesini çok güzel anlatmış.
Ama gelin görün ki diğer yanda filmdeki siyasi hikayenin altı doldurulamamış, hikaye yüzeyde kalıyor, motivasyonlar, nedenler, niçinler, dert ve duygular perdeye geçmiyor.
Kıral keşke bu paralel gelişen siyasi hikayeyi çok boyutlu hale getirebilseymiş ya da çoklu hikaye yerine sadece işin pavyon kısmına odaklansaymış.

Yazarın Tüm Yazıları