Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan GümüşYazarın Tüm Yazıları

Dış politikada ince ayar vakti

NEREDEYSE her gün Türkiye ile ilgili sorulara muhatap olan ABD Dışişleri Bakanlığı Stratejik İletişim Danışmanı Marie Harf’a günlük brifingde sordular geçen perşembe.

Haberin Devamı

‘Kadir Has Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre Türk halkı İsrail’den sonra iki numaralı tehdit olarak ABD’yi görüyor.

Bu konudaki görüşünüz nedir’ dediler. O da bir anketten yola çıkarak bir genelleme yapamayacağı mealinde bir yanıt verip Türkiye için ‘Bir NATO müttefikidir ve çok yakın partnerdir’ nakaratını tekrarladı.

SURİYELİ MÜLTECİLER CİDDİ SORUN

ANKETLERİN güvenilirliği konusunda şüpheci olduğumu yazmıştım.

Ancak söz konusu üniversite tarafından yapılan araştırma bazı eğilimleri de yakalamış olabilir.

Anlaşılan o ki, millet olarak giderek kendimizi daha dini bir kimlikle yorumluyoruz.

Ankete katılanların yüzde 45.5’i Türkiye’yi ‘İslam’ ülkesi diye tarif ederken Avrupa ülkesi diyenlerin oranı yüzde 26.4’te kalmış.

Haberin Devamı

‘İslam kimliği’ ile ilgili rakam 2013’teki ankette yüzde 37 imiş.

‘Türkiye’nin Türkiye’den başka dostu olmadığına’ iyice inanmışız. Yüzde 38.9 bu görüşte.

Öte yandan Suriye savaşının Türkiye’ye yönelik tehdidini de kanıksamış duruyoruz. 2013’te yüzde 65.5 gibi ezici bir çoğunluk Suriye sorununu dış politikada birinci gündem maddesi sayarken bu rakam şimdilerde yüzde 20.3’e gerilemiş.

Ankete katılanlar, yüzde 36.3 oranı ile mülteci alımına son verilmesi ve daha önce gelmiş olanların gönderilmesi konusunda görüş bildirmiş durumda.

AB ile ilişkilerin donma noktasına gelmesine rağmen AB’ye yönelik destek azımsanamayacak bir düzeyde yine de.

Bir düşüş eğilimi olsa da ankete katılanların yüzde 42.4’ü AB’ye üyeliği destekliyor.

Yüzde 85.1 gibi ezici bir çoğunluk Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) terör örgütü olarak görüyor.

Ancak Türkiye’ye yönelik bir tehdit diye tanımlayanların oranı ise yüzde 65.1’te kalıyor.

*

KAMUOYU araştırmasından anladığım şu.

Ortadoğu’daki karışıklık Türkiye’deki dış politika algılamasını da etkiliyor.

Bir zamanlar kendini Batı ile Ortadoğu arasında köprü olarak tarif eden Türkiye’nin Avrupa’daki ayağı giderek zayıflıyor.

Ortadoğu’daki gelişmelerin kışkırtıcısı olarak algılanan ABD, Türk kamuoyu tarafından giderek daha fazla tehdit olarak görülüyor.

Haberin Devamı

AB cephesinde ise düş kırıklığı var.

Köprünün Ortadoğu’daki ayağı da bölgedeki savaşların tehdidi altında.

GÜNEYDOĞU’DAKİ OY KAYBI

ŞİMDİ dün ortaya çıkan sandık sonuçlarında muhtemeldir ki, AKP hükümetinin dış politikadaki yanlış hesapları, kontrolsüz bir şekilde ülkeye alınan Suriyeli mültecilerin de etkisi olmuştur.

Sığınmacıların yoğun olduğu Şanlıurfa ve Gaziantep’te bu bağlamda AKP’nin ciddi oy kaybı manidardır.

Geçen yaz yaşanan Kobani krizinin AK Parti’nin güneydoğudaki oylarının erozyona uğramasında etkisinin olduğu da söylenebilir.

Öte yandan MHP oyları yükselse de bu tablodan barış sürecine destek çıktığını söylemek de mümkündür.

Son tahlilde halkın iradesi AKP’yi kontrol edecek bir siyasi ortaklığa işaret etmiştir.

Haberin Devamı

Olası hükümet ortaklarına girmeyeceğim, ancak yeni yönetimi zorlu bir dış politikanın beklediğini söyleyebilirim.

İran ile P5+1 arasındaki nükleer programın sınırlandırılmasına yönelik müzakereler için verilen süre 30 Haziran’da sona erecek. Gidişat nihai bir anlaşmanın çıkabileceği yönünde.

Sünni eksen tarafından desteklenen El Kaide bağlantılı El Nusra’nın da bulunduğu El Fetih Ordusu’nun Şam rejimi üzerindeki baskısı İran’ı rahatsız etmiş durumda.

Esad rejimi Şam’da giderek kendini daha fazla sıkışmış hissediyor. Bu nedenle geçtiğimiz günlerde 7 bin İranlı milisin Suriye’ye kaydırıldığı yolunda haberler çıktı.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Esad’ın sonuna kadar destekleneceği yönündeki açıklamasını, önümüzdeki günlerde Suriye’deki savaşın daha da şiddetlenebileceği yolunda yorumlayabiliriz.

*

Haberin Devamı

ARTIK seçim meydanlarından gerçek gündeme dönme, Türkiye’nin dış politika önceliklerini yeniden gözden geçirme zamanıdır.

Türkiye, Avrupa Birliği’nden ve onun dayattığı demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler perspektifinden vazgeçmemelidir.

Ortadoğu coğrafyasındaki krizler ‘diplomatik yalnızlık’ ile çözülemez.

Bu nedenle ABD, Rusya, İran, Arap ülkeleri, Çin, İsrail, hatta Mısır ile ilişkiler yeniden değerlendirilmelidir.

Sonuç itibariyle Türkiye, aşırı milliyetçi ve şahin söylemden vazgeçip kendini Ortadoğu’daki diğer ülkelerden farklılaştıran laik, demokratik, hukuk devleti ayarlarına geri dönmelidir.

Seçmenin uyarılarından biri dış politika ile ilgili olmuştur.

Yazarın Tüm Yazıları