Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan GümüşYazarın Tüm Yazıları

Batır tekneyi olsun bitsin!

ADI Vegasi Nebiat imiş. Onu ilk kez hafta başında bilgisayarda günlük fotoğraf taraması yaparken gördüm.

Haberin Devamı

Yunanistan’ın Rodos Adası’nda karaya vuran balıkçı teknesinden zar zor kurtarılmaya çalışılıyordu. Yerli bir yardımsever, kayalıklar üzerinden onu karaya çıkarıyordu. Perişan bir haldeydi, belli ki zor nefes alıyordu. Ama şanslıydı da. Karaya çıkmayı başaramayan diğer zavallı mültecilerden olmamıştı. Sonra hikâyesini yabancı basından okudum.


*


YAŞI 24’müş. Karaya ilk vurduğunda zatürre teşhisi konup üç gün hastanede tedavi görmüş.
Şimdi yolculuğun en zorlu etabını geride bıraktığı için umutlu. Kıvırcık saçlı, siyahi kadının anavatanı Eritre. Bir ara Osmanlı hâkimiyetine de girmiş; doğu Afrika’nın kuzeyinde yoksul, kıraç bir ülke.
1990’ların başında Etiyopya’dan ayrılan ülkede otoriter ve baskıcı bir rejim söz konusu. Bağımsızlıktan bu yana ülkenin başında olan Devlet Başkanı Isaias Afaverki insan hakları ihlalleriyle suçlanıyor. Tek partili siyasi bir sistem hâkim, bağımsız gazetecilik, sivil toplum örgütlenmesi yasak. Bir de siyasi sığınmacıların gerekçe olarak gösterdiği zorunlu askerlik durumu var. Etiyopya ile süren kriz nedeniyle askere alınan gençler, ne kadar süreceği belli olmayan bu görev süresince işçi olarak çeşitli kurumlarda zorla çalıştırıldıklarını da iddia ediyorlar. Dolayısıyla Eritre’nin bu yıl Akdeniz mültecileri içinde ilk üçte yer alması tesadüf değil.

Haberin Devamı

Batır tekneyi olsun bitsin


*


RODOS’ta kurtulan Vegasi Nebiat’ın hikâyesine geri dönersek. Annesi, babası ve erkek kardeşiyle birlikte başkent Asmara’da yaşıyormuş. Ailesi, Avrupa’da daha iyi bir hayat hayaliyle ona 10 bin dolar vermiş. Yolculuğu da bir ay önce başlamış. İnsan kaçakçıları aracılığıyla önce Sudan’a, sonra da sahte pasaportla İstanbul’a gelmiş. Marmaris’ten bir balıkçı teknesiyle umuda yolculuğa çıktıklarında da gemileri Rodos’ta karaya vurmuş. Kazada biri bebek üç kişi hayatını kaybederken yaklaşık 80 kişi kurtulmuştu. Nebiat, ‘Ben şanslı olanlardandım’ diyor.


*


GERÇEKTEN de o talihliydi. Çünkü Rodos’taki kazadan bir gün önce yani geçen pazar günü İtalya’nın Lampedusa Adası yakınlarında batan teknede 950 kişi ölmüştü. Kuzey Afrika, Sahra altı, Libya ve Suriye’deki krizler nedeniyle Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’nda bu yana en büyük insani göç dalgasıyla karşı karşıya. Yılbaşından bu yana gemiyle Libya’dan İtalya’ya geçmeye çalışırken en az 1.750 kaçak hayatını kaybetti. Bir önceki yılın aynı dönemine göre 30 misli daha fazla.


*

Haberin Devamı


PERŞEMBE günü Lampedusa yakınlarında batan gemiden çıkarılan 27 cenaze için Malta’da tören düzenlenirken tabutlar içinde yatanların kimlikleri bile meçhuldü. Sadece numara verilmişti. O numara da bedenlerinden alınan DNA örneklerinin listedeki sırasıydı. Ola ki, yarın öbür gün yakınları onları aramaya gelirse DNA örneklerinden kimlikleri belirlenebilsin diye.
Nereden baksanız hepsi ayrı bir trajedi, her biri ayrı hikâye.


*


İŞTE Malta’da hüzünlü bir tören yaşanırken AB lideri de krizi görüşmek üzere Brüksel’de toplandılar. Akdeniz’deki kaçaklara yönelik kurtarma faaliyetlerini arttırma ve göç dalgasının önüne geçilebilmesi için neler yapabileceklerini konuştular.
Önlem olarak telaffuz edilenler arasında en tartışmalı olanı insan kaçakçılarının teknelerinin batırılmasıydı. AB’nin yasama organı Avrupa Parlamentosu, Türkiye’yi 1915 olayları nedeniyle ‘soykırım’ ile kınarken Avrupa liderlerinin Akdeniz’de giderek büyüyen insanlık dramı karşısındaki çaresizliği dikkat çekiciydi.


*

Haberin Devamı


ŞİMDİ durum şöyle. AB içinde mülteci bulunan tekneleri batırmayacaktır herhalde. Olsa olsa kaçakçıların derme çatma mavnalarını hedef alacaktır. Ancak bu topluluğun karşı karşıya kaldığı krizi çözmeye yetmeyecektir. Çünkü insan kaçakçıları, Avrupa’ya gitmek isteyen geniş kitleler olduğu için ortaya çıkmıştır. Siz bu suç çetelerini imha etseniz de Afrika ya da Suriye’deki insanlarda ‘gitme dürtüsünü’ tetikleyen şartlar sürdükçe o mülteciler de yollara düşecektir.
O şartların ne olduğunu da hepimiz biliyoruz. Savaşlar, can güvenliğinin olmaması, ekonomik darboğaz, insan hakları ihlalleri, yoksulluk, yolsuzluk vs.
Eğer Avrupa biraz olsun bu krizin önüne geçmek istiyorsa Suriye’de savaşın sona ermesi, Libya’nın istikrar kazanması için daha fazla mesai harcayarak işe başlayabilir.
Tekneyi batırmak değil, bataklığı kurutmak için çalışmak lazım.

Yazarın Tüm Yazıları