İsmi olan inekler daha çok süt veriyormuş

Newcastle Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma göstermiş ki, sütü sağılan ineklere isimleriyle hitap ederseniz, verdikleri süt artıyormuş.

Haberin Devamı

Yani ineklerin bile, onlara herkesten ayrı birisi gibi davranınca ruhu ve bedeni çiçek açıyor. Sütüne süt katıyor.
Bizler ise doğuştan isimlerimiz olmasına rağmen, birbirimize çoğu zaman birer nesne gibi sesleniyoruz.
Etraf çocuklarına, sevgililerine, karılarına kocalarına, arkadaşlarına ‘bu’, ‘şu’, ‘bunlar’, ‘bu adam’, ‘bu kadın’ diye seslenenlerle dolu.
Onları biricikliklerinden soyup, alelade hale getirenlerle dolu.
Bir restoranda ya da mağazada, hiç tanımadığımız birine bile yakasına iliştirdiği ismiyle seslendiğimizde, yüzleri aydınlanır ve bir anda ‘tanıdık’ olurlar.
Aziz Arif’e hamileyken bir kitap okumuştum. Kitapta diyordu ki, “Bebeğiniz hastaneden eve ilk geldiğinde, gözleri kapalı uykuda olsa bile, ona bütün evi gezdirin ve tanıtın. Burası salonumuz, burası yemek yiyeceğin yer, burası odan, burası teras...”
En önemlisi de “Bebeğinize asla ‘Bebeği tut, çocuğu al, şunu taşı’ filan gibi cümlelerle hitap etmeyin” diyordu.
Onun bir ismi var. Ve bu isimle çağrılmayı hak ediyor. O bir birey. Yeni biri. Ve ismini ne kadar erken duymaya başlarsa, kişiliği o kadar gelişir.
Kendisinin bir şeyin uzantısı olmadığını, herkesten ayrı biri olduğu hisseder, kıymetini hisseder diyordu. Bunu okuyunca gözlerim dolmuştu ve aynen dediği gibi yaptık.
İneklere ve yeni doğmuş bebeklere bile etki eden bu durum, herkese bir şey öğretmeli.
Birbirini insan yerine koymayı. Herkese tek olduğunu hissettirmeyi. Özellikle en sevdiklerimize hitapta kusur etmemeyi.
Zor zanaat. Hayatımda gördüğüm en zor sanatlardan biri ‘üslup’.
Çoğu zaman bir şeyi nasıl söylediğin, ne söylediğinden daha önemli.
Bunu ilk fark ettiğimden beri, bir şeyi söylemeden önce bazen günlerce düşünüyorum. Düşündüğüme değiyor.
Ettiğiniz laf, tıpkı bir golf sahasındaki gibi, istediğiniz yere gidiyor. İletişim mümkün oluyor. Aksi takdirde çok zor. Çünkü hepimiz duygusal olarak, birer kristal dükkanıyız ve cümleler de oraya langır lungur dalan filler.
Bu hafta bunu bir deneyelim. Sevdiklerimize sadece ismiyle hitap edelim.
Tanımadıklarımızın ismini sorup öğrenip, isimlerini kullanarak bir şey isteyelim ya da teşekkür edelim. Bakalım hücrelerindeki pembeliği fark edebilecek miyiz?
Biz bu inek deneyini şimdi meyve ağaçlarımıza yapıyoruz. Bakalım bitkiler de inekler gibi isimlendirilince daha çok meyve verecek mi?
Bakalım bir dahaki bahara Esma’nın elmalarından, Leman’ın hurmalarından, Zübeyde’nin zeytinlerinden yiyebilecek miyiz?
Esma’nın, Leman’ın, Zübeyde’nin size selamları var.

Yazarın Tüm Yazıları