Ödemişli Zeytin Ağacı

Ajanslar, daha çok “can suyu verildi” diye gördü haberi.

Haberin Devamı

 

Arkası şöyle geliyordu:
“...Antalya’da 23 Nisan’da açılışı yapılacak, 6 ay sürecek ve ’Çiçek ve Çocuk’ temalı botanik dalındaki EXPO 2016 Antalya’nın düzenleneceği alana, 1071 yılında dikilmiş, çapı 2.55, boyu 6, gövde çevresi 7.68, kök çevresi 9.45 metre olan, İzmir Ödemiş - Bademli’den getirilen ve Türkiye’nin en yaşlı zeytin ağacı olduğu söylenen, 945 yaşındaki zeytin ağacının dikim töreni yapıldı...”
Sadece bir haberin altına, “...Zeytin ağacının bin yıllık yurdundan sökülüp, yeni bir mekana taşınması ile ilgili hangi kurumlardan görüş alındığına dair bir açıklama yapılmadı...” notu düşülmüştü.
Sağda solda, bir bürokratın, bir TV kanalında “...Zeytinin, özel mülkte, tapulu bir arazide bulunduğu,
ağaca bir otelin talip olduğu ve zaten mülk sahibi tarafından satılmak üzereyken, araya bu EXPO’cuların girdiği ve kimseyi mağdur etmeyen makul bir çözüm yaratıldığı”ndan bahsettiği iddiası dolaştıysa da;
“Devletin, özel mülkte bile bulunsa, ‘bir anıt ağacı yerinde korumayı’ beceremediği” fikrini, aklımdan silemedim. Aksi yönde başka bir haber ya da ayrıntıya, bu satırları yazana kadar rastlamadım.
Mesele, aslında bu noktada bitmedi!
“...Burada da tutacağına inanıyoruz” ifadesi üzerine, Sosyal medyada “ya tutmazsa” yollu bir tartışma başladı.
İlk okuduğumda, çok buruldu içim.
“Kendi halindeki bir ağaca bile huzur yok memlekette” diye düşündüm.
“1000 yıl hiç kıpırdamadan durmuş; yine de yaranamadı” diye hayret ettim.
“O yaştaki bir zeytin, ‘ecdat’ sayılmıyor besbelli” diye ekledim.
“Ödemiş Kavakları türküsünü de pek severim” diye cakalananların filan,
hiç seslerini çıkartmıyor olmalarından dehşete düştüm.
Adını aldığı EXPO’nun, “çiçekleri ve çocukları”nın, olan bitene akılları erse (ki anlatılsa erecektir...) ne düşüneceklerini hayal edince ise, yüzüm kızardı...
Sonra, birdenbire içimi sebepsiz bir ferahlık kapladı.
Dedim ki kendi kendime: “...Hiç sıkma canını; tutar! Mutlaka tutar... Onun yaşama azmi kimde var? Onu, bu yaşa, bu bilgeliğe, biraz da gördükleri getirdi. Bir düşünsene; Kimlerin ikbalini ve sonunu gördü; 1071’den bu yana? Kimlere beddua etti kim bilir; yüzlerce yıldır? Kimleri devirdi bugüne kadar? Direnmek, mücadele etmek ve vazgeçmemek onun fıtratında var! Tutacaktır! Bahse varım; uykudayken, canlı canlı ve dalları kesilerek yapılan bu işlemi unutmayacaktır. Hiç sebep yokken, yerinden, yurdundan edilmiş olmanın hırsıyla, daha da bir sıkı tutunacaktır toprağa...”
Göreceksiniz; bakın daha kimlerin sonunu görecek ?

Yazarın Tüm Yazıları