Facebook hallerimiz

Haberin Devamı

İNGİLİZCE cümlelerin sözcük-sözcük, bire-bir çevirisi zaman zaman hayli gülünç karşılıklar yaratır.
Gün geçmiyor ki, sosyal medyada yeni ve çarpıcı bir örnek paylaşılmasın...
Alay konusu edilen bu tuhaflıklar içinde bir tanesi “Facebook” sözcüğü üzerinden yapılan “melez” bir tercüme ile kendini “hicveden” bir itirafı dillendirmiş:
“Yüz verdik, b...’unu çıkarttınız.”
Facebook hallerimizin “göstere göstere” seviye kaybetmesi, daha da kötüsü artık yadırganmıyor olması, üstelik “yakışıksız”ın rekabetine dönüşmesi nasıl bir hastalıktır; onu artık sosyolog ve psikologlara sormak lâzım.
Konuşturulmayan çocukların toplumunda, iki lâfı arka arkaya getiremeyen yetişkinlerden yakındık senelerce.
Şimdi vaziyet başka bir boyuta atladı.
Sen misin konuşturmayan?
Sen misin söz hakkı tanımayan?
Sen misin karar süreçlerine katılma fırsatı vermeyen?
Fırsatı ilk bulduğunda, özgür kaldığı ve dokunulmaz olduğu savıyla, zincirden boşanmış halleriyle, sosyal medyayı “Hyde Park” sanan ve “züccaciye dükkânına dalan fil” resmi veren bir “kullanıcı profili” yarattık; el birliğiyle...
Mesele, “resim ve fotoğraf” paylaşımındaki “endâzesizlik” yüzünden bu “tüy dikilecek” noktaya geldi zaten.
“Sadaka taşları” kültüründen gelen, “sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek” olgunluğuyla incelmiş gölgeyi, “ışıklandırıyoruz” diye tuz buz ettik.
Benim kuşağım ilkokula “beslenme” götürürdü.
“Olan vardır, olmayan vardır; alan vardır alamayan vardır, alsa da olsa da, yanında yoktur canı ister; ayıp” tenbihleriyle büyüdük.
3 kuruşluk “hıyar” bile götüremezdik yanımızda, “kokar” diye.
Sembol olan o “hıyar” yıllar sonra bakın nasıl su yüzüne çıktı?
Ne oldu? Nasıl oldu da bu toplumun “yediğini içtiğini, giydiğini kuşandığını, aldığını sattığını (ve en dehşete düşüreni), hastasını ölüsünü, acil servis hallerini, serum şişesini, burnundaki tamponu” vitrinlemekten yüzü kızarmaz oldu?
Az kaldı sanıyorum, “sondasını ve ördeğini” de paylaşacak bazıları...
Yazan haklı:
“Yüz verdik, b…’unu çıkarttılar...”

Yazarın Tüm Yazıları