Celsus’ta bir kedi olmak

Haberin Devamı

ŞÖYLE iç geçirir Orhan Veli, “Eskiler Alıyorum” şiirinde: “Eskiler alıyorum / Alıp yıldız yapıyorum / Musiki ruhun gıdasıdır / Musikiye bayılıyorum - Şiir yazıyorum / Şiir yazıp eskiler alıyorum / Eskiler verip musikiler alıyorum / Bir de rakı şişesinde balık olsam...”

28. İzmir Festivali’nin ikinci etkinliğinde, çarşamba gecesi, kütüphanenin kadrolu kedisiyle göz göze geldik. Geçen sene de oradaydı kerata. “Kremerata Baltica & Mischa Maisky”yi de yan yana izlemiştik. “Merhaba” der gibi baktı bir ara. “Senin adın ne?” diye sordum. “İKSEV’dekiler Amadeus diyorlar bana” dedi. Sonra devam etti, bir çırpıda: “Barok’un tadı da bir başka hocam... Hele Rachel Podger’in yayıyla titreşiyorsa kemanın telleri... Beden dilini, jest ve mimikleriyle bu kadar samimi ve etkili kullanan pek az sanatçı vardır. Baksana, bir anda bütün seyirciyi alıverdi avucuna. Virtüözik bir Konçerto Vivaldi’den, finalde Mozart; Türk Konçertosu’yla... Daha ne olsun? Ama ilgi ve katılım neden az? Dünyanın neresinde 20 liraya konser var? Sonra, ‘Alla Turca, Alla Polacca...’ Tema ve tavır iç içe; çok iyi seçilmiş... Arte Dei Suanatori topluluğu ve Rachel Podger, Vivaldi’nin La Stravaganza isimli eserinin çokça ödül kazanan kaydıyla zaten tanınıyorlar. Bu akşam dinlediğimiz yeni proje, eski yılların tecrübelerine dayanıyor ama işbirliğini daha üst bir seviyeye taşımış. Gördüğün gibi, daha olgun ve daha tecrübeli, ancak bir o kadar da heyecan ve enerji yüklü...”

Haberin Devamı

Konser bitince kalktı yerinden. Hafifçe gerindi. “Mest oldum” dedi. “Ama yoruldum da” diye ekledi arkasından: “Uyku vaktini geçirdik bu gece. Sefere biraz erken gel, lâflarız be hocam...” Taşların arasında gölgelendi ve gözden kayboldu... Anladım ki, İzmirli kıymetini yeterince bilmese de, bu kedi işin tadını çıkartıyor. Çünkü ayağına kadar geliyor, “dünyanın sanatçısı...”

Bir kediye bir de “hâl-i perişânım”a baktım. Dönüş yolu uzun... Gazete yazıyı bekler... Yazdığın daha öğle olmadan eskimiştir... Yarın iş-güç var. Hafta sonu seyahat... Amadeus’un gamsızlığını hafiften kıskandım mı nedir? Orhan Veli’ye nazire yapmak geldi içimden. Ağzımdan dökülüverenleri de yazıyorum işte: “Eskiler verip musikiler alıyorum / Bir de Celsus’ta kedi olsam...”

Haberin Devamı


Ardılları Piriştina’ya şükran borçludur

BU kadar yıl sonra, (ölüm yıldönümü ve babalar günü vesilesiyle, özellikle manşetlere taşınanlar ve sosyal medya yansımaları) rahmetli Başkan’ın ardından yazılıp çizilenler, bir ölümlünün isteyebileceklerinden çok fazla; ne mutlu, ne hoş, nûrlar içinde yatsın...

Anıların hemen hemen tamamında, Piriştina için kullanılan lisânın ortak paydası, “ağabeyim, dostum, büyüğüm” parantezinde düğümleniyor. Kendisi ile tanışırdık; ama ne yazık ki, bu sıfatların hiçbirini kullanabileceğim bir yakınlığımız olamadı. Bende derin iz bırakan en yakın kesişmemiz, (daha önce de yazdığım gibi) FORMULA 1 heyecanımıza uzak duruşu ve hayretimin, sarf ettiği “Bu benim işim değil ki...” cümlesinde donduğu andan ibarettir.

Haberin Devamı

Bugün, muhakkak ki İzmirliler, kente yaptığı katkıları vefâ duyguları içinde hatırlamaktalar. Ama bu hizmetler arasında bir tanesi var ki, (özellikle menfaattar olanlar tarafından) hiç kıymeti bilinmiyor... Rahmetli ne yaptı, bunu nasıl becerdi bilemiyorum (yakın dostlarına sormak lâzım...) ama, İzmir’de, Büyükşehir Belediyesi’nin, yerel medya tarafından, adetâ bir dokunulmazlık kozası içinde, “asla eleştirilmemesi, sorgulanmaması, toz kondurulmaması” hastalığı da aynı dönemde bulaşılmış - başarılmış işler arasındadır. Özetle ve bir yanlış anlaşılmamaya yol açmamak adına, yazının anafikri, “kendisinden sonraki yerel siyasetçilerin, bu konuda Piriştina’ya şükran borçlu olduklarını hatırlatmak dileği”nden ibarettir...

Yazarın Tüm Yazıları