Bir Kuleli deyişi...

KULELİ’nin tarihini okuyunuz; “gitti - geldi”lerle doludur! “Taşındı, nakledildi, birleşti, ayrıldı... Hastaneydi, yetimlere yuva oldu, kışlaydı - okuldu... Yandı, tekrar inşa edildi...” derken; mazisi, bir tür “açıldı - kapandı”lar kronolojisidir. Başlıkta sözünü ettiğim “deyiş”e gelince... Kuleli’de acemiler ve kıdemsizlere haddini bildirmek için (affınıza sığınarak) “...tığın bok daha denize düşmedi” derler. Bakmayın “ecdâd” diye çığırışıp, “biliyor gibi” yapılmasına. Devlet yönetiminde kıdemsizlik, sırıttı mıydı, kötü sırıtıyor. Basit bir mukayese, “kimseyi itham etmeden”, bu “Kuleli deyişi”nin “cuk” oturduğunu göstermeye yetecek zaten... Nasıl mı?

Haberin Devamı

Efendim, Kara Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi olarak, Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın tahta çıkış tarihi olan M.Ö. 209 yılı esas alınır. İlk kez bu tarihte kurulan düzenli Türk Kara Ordusu, “aşağıdan yukarıya doğru emir - komuta zinciri içerisinde birbirine bağlanmış”; Mete Han ile tarih sahnesine çıkan bu teşkilâtlanma modeli, günümüze kadar uzanan yelpaze içerisinde hüküm süren diğer Türk devletleri ile süregelmiş, özellikle Göktürkler, Uygurlar, Selçuklular, Osmanlılar ve Cumhuriyet döneminde de (devletin kurucu unsuru olan) Türk Ordusu, dünyanın sayılı ordularından birisi olmuştu... Lise seviyesindeki askerî okullar ise 1845 yılında İstanbul ve Bursa’da, 1846’da Edirne ve Manastır’da, 1847’de Şam’da, 1872’de Erzurum’da ve 1875’te Bağdat’ta açılmıştı. Bu hafta itibariyle, artık “hiçbiri” yok!

Haberin Devamı

Karar mekanizmasının, (Anayasal defolarıyla birlikte) nasıl işlediğine bakınca, “2200 yıllık bir ordunun tarihinde, 10-15 yıllık kıdem nedir ki?” diye sorasım geliyor. “Kuleli” alışıktır bu “gitti – geldi”lere de OHAL ile yapılan son düzenleme, bence sadece ve sadece bir farkı vurgulaması bakımından önemli. CHP, tarihe “Kuleli’yi kapattıran muhalefet...” yaftasıyla geçmeyi de başardı sonunda. “...Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış...” satırına kadar geldik. Yaşayanlar, kim bilir daha neler görecek?

KULELİ’DEN FİRAR EDENLER
“...Şanlı Yuva Kuleli Askerî Lisesi’nin tarihinde, Millî Mücadele’nin önemli bir yeri vardır. ‘İşgalden sonra İngilizler, (neden ihtiyaç duydularsa?) öncelikle İstanbul’da bulunan bütün askerî okulların faaliyetlerini engellemeye çalışmalarına rağmen’, vücut ve yaşça olgun, silah kullanmasını bilen Kuleli öğrencileri, kafa kafaya verip, Anadolu’ya geçme kararı aldılar. Kuleli Askerî İdadisi ‘Öğrenci Künye Defterleri’nin incelenmesinden, 1919–1920 yıllarında firar ederek, Millî Mücadele saflarına katılan birinci, ikinci ve üçüncü sınıf öğrencileri toplam mevcudunun, 230 olduğu anlaşılıyor. Öğrenciler, eğitimlerini Ankara’da tamamladıktan sonra asteğmen olarak cepheye gönderildiler. Bu kahramanlardan 88’i şehit olmuştur...”

Haberin Devamı

KISA KISA NOTLAR
“...Hindistan’dan Osmanlı toprağına sıçramış olan vebanın Avrupa’ya yayılmasını önlemek amacıyla kışla, 1837 yılında, ‘tahaffuzhane’ (karantina binası) olarak kullanılmıştır... / ...Mondros Mütarekesi’nden sonra, 1920’de, İstanbul’u işgal eden İngilizlere Kuleli, depo ve transit ambarı olarak kullanılmak üzere teslim edilmiştir... / ...İngilizler, kışlanın doğusundaki yamaç üzerinde mezarlık yaparak, ölen askerlerini de buraya defnetmişlerdir... / ...İngilizlerin izniyle ‘Ermeni Eytam (Yetimler) Okulu’ olarak Ermenilere tahsis edilen kışla, 1923’e kadar İstanbul’dan gelip geçen Ermeni göçmenlerin de barındığı bir mekân olmuştur... / Büyük Taarruz ve Zafer sonrasında başlayan Lozan Barış Görüşmeleri ile beraber İngilizler, Kuleli Kışlası’nı boşaltarak Türk makamlarına teslim etmişlerdir... / ...Kuleli Askeri Lisesi’ne 2006 yılında dikilen dev Türk Bayrağı, 43 metrelik boyu ile İstanbul’daki en büyük 2. Türk Bayrağı’dır...”

Haberin Devamı

LÂF OLSUN
Mülkiye’li Maarif Nazırı Emrullah Efendi´nin, “şu mektepler olmasaydı, ben bu maarifi ne güzel idare ederdim” söylemi, bu lâtifeye nazire yaptığını düşündüğüm ve aslında “bir İmam-Hatip ve Matematik öğretmeni” olan Millî Savunma Bakanımız Fikri Işık tarafından, TV’de, canlı yayında neredeyse egale edildi... Konuşmasından, “Askeri liseler olmasa, orduyu ne güzel idare ederdim” gibi bir sonuç çıkartmak, pekalâ mümkün görünüyor...

Yazarın Tüm Yazıları