Kulağıma küpe…

Yıllar önce dost bildiğim biriyle iş ortaklığı yapmıştık.

Haberin Devamı

Fakir için o zamanlar da dostluk çok kıymet verdiğim bir kavramdı. Üç ortaklı ticari oluşumumuzun finansal ve iş potansiyeli bakımından güçlü olan üçüncüsü bir süre sonra faydasız gördüğü kadim dostumu ortaklığın dışına itip işe ikimizin devam etmesini önerdi. Bu ticari olarak mantıklı teklifi dostluğa olan sadakatim sebebiyle reddettim ve pek de akıllıca olmamakla beraber güçlü ortağın yanından ayrılıp mevzubahis dostumla ikimiz devam etmeye karar verdik yola. Meteliksizdim ama iş bilgim vardı. Dostum da finansal olarak belli bir imkan sahibiydi. Bunun üzerine birimizin finansör, ötekimizin iş kovalayan aktif eleman olduğu süreç başladı. Dostumun esas işlerini yürüttüğü ofiste konuşlandım fakir. Orada çalışma şartları pek elverişli değildi, iş yapmaya çalıştığımız dış ticaret sektörü kurtlar sofrası idi ve biz de bu alanda mücadele edebilecek imkan ve tecrübeye sahip değilmişiz meğer. Yürümüyordu. İnandığım birkaç kişinin attığı kazık ve güvendiğim dağlara kar erken yağmıştı. Hayalkırıklığı, dostumun parasına muhtaç kalmanın sıkıntısı beni yavaş yavaş bunalıma sokuyordu ve inancımı yitirmeye başlamış, tembelleşmiştim. Sözkonusu dostum kısa zamanda, yatırdığı paranın karşılığını alamamanın hayalkırıklığını benden çıkartacak bir tutum ve davranış değişikliği göstermeye başladı. Aramızdaki sözde dostluk hızla eriyordu. Artık ortağımın üzerimde süregelen "mobbing" uygulaması yerini hakaretengiz ve tehditvari bir tavıra bırakmıştı ki ayrılmaya karar verdim. O günkü öfkesini ve saldırgan tutumunu unutamam. Kendince haklı olarak, geçirdiğimiz süreçteki harcamalarının büyük bölümünü benden talep ediyordu. Fakir direndikçe ilişkimiz düşmanlığa kadar vardı. Sonunda arabamı sattım ve babamın da yardımıyla adamın parasını ödedik. Mecburen evimi kapatıp ailemin yanında ufak bir odaya taşındım. O sırada yabancı menşeli bir başka müşterek dostumuz kendisiyle uluslararası tekstil mümessilliği işi yapmam teklifinde bulundu. Finansör yine karşı taraf olacaktı. Biraz da telaş ve çaresizlikten, çok sağlıklı düşünemeden kabul ettim. Şişli'de bir ofis tuttuk. Fena bir başlangıç yapmadık aslında ama işi yürütmek için gerekli paranın akışında hep problem yaşanıyordu ve yurtdışındaki ortağım bana göre sürekli vazifelerini ihmal ediyordu. Zaten yorgun ve psikolojik olarak bezgindim. Ailem benden başarı bekliyor, baskı yapıyordu; fakir de bu baskıyı ister istemez ortağıma ve işime yansıtıyordum. Kırıyor, kırılıyorduk karşılıklı! Bir sözde dostluk daha göz göre göre solmaktaydı. Bazı ticari başarılar elde etmeye başlamıştık ancak mücadeleyle geçen bir senenin sonunda ortağımın ihmal ve yalanlarından dolayı küskün, kurduğum dostlukların beyhudeliğinden ötürü mahzun, içimdeki canavarı tanımaktan dolayı şaşkın, neticede iyiden iyiye yılgın; duygusal davranıp bu ortaklığı da bitirdim. Alacaklarımdan vazgeçip, tüm müşteri bağlantılarını ve yaptığımız işlerin devamını, isterse ofisi de yatırımının karşılığı olarak yabancı ortağıma bırakarak ve rekabet oluşmaması için uzunca bir süre bu sektöre girmeyeceğimin taahhüdünü vererek ayrıldım. Yeter ki bu süreç bitsindi. Kabuğuma çekilecektim. Sene 1998; zaman ve paranın yanında hem işimi hem de dost bildiğim iki kişiyi kaybetmiş; üzgündüm. Lakin bu sonuçlardan çıkardığım dersler, akabinde hayatımı olumlu yönde değiştirecek kararlar almama yol açtı. O sıkıntılı günlere bugün beni taşıdığı nokta bakımından teşekkür borçluyum. Ama içindeyken bunu böyle göremiyorsun…

 

Haberin Devamı

İlk ortağım dostluğumuzun sürdüğü günlerde fakire yılbaşı hediyesi olarak tek taş pırlanta bir küpe hediye etmişti. Onu ve geçirdiğimiz sıkıntılı süreci hatırlatacak herşeyden kurtulmak istiyordum fakat epey düşündükten sonra bu küpeyi muhafaza etmeye karar verdim. Kulağımı bir akupunkturcuya, uygun bir akupunktur noktasından deldirmiştim. O gün bugündür kulağım deliktir. Beni bu günlere taşıyan dersleri aklımdan asla çıkarmayacağımın temsili, kulağımın küpesi.. Ve işte ifade edegeldikleri:

Haberin Devamı

- Hata insana mahsustur, affet, ancak hatalardan ders çıkar ve onları tekrarlamamaya azmet. Yoksa bu hatalar huy haline gelir ve zamanla karakterini oluştururlar.

- Bir dostluğun gerçek olup olmadığını ancak çıkarların çatıştığı sınavlar sonrasında anlayabilirsin. İyi niyetli ol fakat güvenmekte acele etme.

- İlişkilerinde denklik ve tamamlayıcılığı gözet. Ona göre pozisyon al.

- Çıkar ilişkisi sözkonusu ise hesabını kitabını iyi yap, adımlarını sağlam at. Dostluk sözkonusu ise hesap kitabı bırak.

- Hayallerinle gerçeklerin uzlaştığı çizgiyi görmeye çalış, hırslarının seni tuzağa düşürmesine karşı uyanık ol, haddini bil.

- Geçici maddi çıkarlar seni doğru yoldan saptırmasın. Şartlar zorlayıcı olsa da güzel ahlaktan vazgeçmez, ilkelerinle hareket etmekte cesur olur, sebat gösterirsen; bir kapı kapanır, daha hayırlı bir başkası açılır…

 

Haberin Devamı

Yıllar sonra Tasavvuf yoluna girince, kulağımdaki küpenin anlamı bu yolun bilgeliği ışığında daha da genişledi. Hem kadim Türk hem Sufi geleneğinde de küpenin(mengüş) yeri vardı. Bir süs eşyası olmasının yanında (Allah güzeldir, güzeli sever / Hadis) köleliği de temsil eden (özellikle halka) küpe bazı Sufi yollarında(Hayderilik, Bektaşilik…) Allah'a kul köle olmanın ve O'nun kapısına bende olmanın sembolü olarak takılagelmiş. Daha sonra bir arkadaşımın hediye ettiği halka küpeyle eski küpemi dönüşümlü takıyorum şimdi. Ve kulağımın küpesi şunları da söylüyor artık:

- Kulağın delik olsun. Allah'ın ayetlerini ve hakikatin ezgisini duy; agah ol. O'nun seni her yerde ve her zaman duyduğunu unutma.

Haberin Devamı

- Gün olur yaralanırsın, gün gelir yaran ziynetin olur.

- Artık Hak kapısının bendesiysen meğer, buna layık olmaya çalış, dosta asla ihanet etme. İkrarına sadık kalmazsan kulağından yırtılarak alınır nişanın, küpen; sakın, kulağı kesiklerden olma, zulmedersin kendine.

- Kendi küpenle ilgilen; Kusuru önce kendinde ara. Sana geçmişinden yahut görünüşünden dolayı önyargılı bakanlarla fazla oyalanma.

- Boy abdesti alacağın zaman küpeni çıkar; Bir şeyin üzerindeki nüfuzundan temizlenip kurtulman ancak onu (tüm etkileri de dahil) unuttuğun zaman tamam olacak.

- "Hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, yarın ölecekmiş gibi ahiretini kolla". Ölüm her yerde her an yakalayabilir madem; kefenlik paramı karşılar sanırım kulağımdaki pırlanta küpe.

Haberin Devamı

- Halka küpe ise "dervişe dünyayı vermişler, dişinin kovuğunu doldurmamış" misali dünya malını temsilen ancak kulağımızın süsü olmuş olsun, fazlasını bekleme.

- Halka ayrıca herşeyin devran ettiğini hatırlattığı gibi sıfırı da hatırlatır; öyleyse ne mutlu Rabbini 'Bir' bilene, nefsini sıfırlayıp şirk belasını def edene, özüne dönene…

 

Hepimizin kulağı görünmez küpelerle dolu belki de, en azından yaşananlardan ibret alabilenlerinki öyle. Rabbim yanıltmasın, önüme her yeni bir seçim geldiğinde elim ister istemez kulağıma gider. Hatırlarım, bir an düşünür ve ancak ondan sonra "Haydi hayırlısı Bismillah" der girişirim işe… Tekrar tekrar deldirip kevgire dönmeye gerek yok çünkü, arif olan anlasın artık bu kadar delikle… Hu 

 

 

notlar

* Küpeyi kadınlara benzemek için takmadığımı gerçi anlamışsınızdır ama yine de netleştireyim ki öylesini zahir uleması nehyetmekte(menetmek) mutabakat içindedir.

* Kölelik ve küpe bağlantısını ve bunun tasavvufi yorumunu Tevrat'taki bir ayete bağlı olarak ayrıca bir başka yazıda işlemeyi ve meseleyi pekiştirmeyi ümit ediyorum..

Yazarın Tüm Yazıları