Bir Muharrem Hazanında, Durga Puja…

Sonbahar… Toprağa düşen yapraklar… Daha dün capcanlıydılar, ağaca sadık. Șimdi ise rüzgarla kol kolalar; beti benzi atmış, boynu bükük.

Haberin Devamı

Yağan yağmurlar vakti gelince yeni sürgünleri söz veriyor kendi dilinde. Ama henüz var dünün yarın olmasına. Anın sahibi “tamam” diyene kadar. Toprak yaprağa doyana kadar… Sulanacak yarınlar!

 

Yazın bitişi, bilsen de hep apansız, fakir hazırlıksız. Doymuyor ki insan hayata, ne kadar ölümlüysek o kadar da doyumsuz. Demek o kadar açız hayata… Diri olmadığına başka delil mi istersin ey ödünç canının makus talibi?

 

Yaradan ölümü kahrediyor, hayatı vaadediyorken, bizi ölüm kahrediyor, hayat korkutuyor. Ne garip! Başarabilecek miyiz dersin?

 

O yaprak düşmez toprakların yağmur değmez çölünün nasibi ise başka; Hüseyin-i Kerbela. Oranın hazanı dahi susuz, ot bitmez arsasında. Kahhar kılıcıyla biçilen canlar, yere düşen aziz kanlar, ancak melekler bitirir sahrasında. Aşıkların gözyaşları tersine akar burada, cennet bahçelerini sular; güzümüz bahardır orada. Asumanın yanar tükenmez kandilleri şehitler, seyreder, dua okur ananlara…

 

Haberin Devamı

Hazan hüznünü salarken gönlüme şu Hüseyni günlerde “Facebook” hatırlatıyor; “Durga Puja” kutlanıyormuş Hindistan’da. İstersem listemdeki Hintli arkadaşlarıma tebrik mesajı gönderip onları sevindirebilirmişim!

 

“Puja”, sunu, hediye, tapınma anlamlarına geliyor. Kime? “Durga”ya! Bu, sonbaharda kutlanan bir bayram. Tanrı Vişnu’nun Dünya’daki reenkarnasyonu Prens Rama, eşi Sita şeytanlar tarafından kaçırıldığında onu kurtarmak için yardım istemiş tanrıça Durga’dan. Zamansız, sonbaharda uyandırmış Durga’yı normalde ilkbaharda uyanacağı uykusundan, o zamandan beri sonbaharda da kutlanıyormuş bayram. Uzun zaman unutulmuş neredeyse ve tekrardan 1700’lerde popülerleşmeye başlamış “Durga Puja”.

 

Bir rivayet o ki bayram, Britanya’ya destek veren bazı Rajalar tarafından ve İngilizlerin desteğiyle yeniden popülerleşmiş. Britanya’nın Hindistan’ı kolonileştirme aracı “East İndia Company”ye yardım için, Hindistan’ın son özgür Müslüman Nizamını alt etmek üzere bölgeye gelen “Lord Robert Clive” türlü entrikalar ve kişisel çıkarları peşindeki (mesela kast sisteminin devamı işlerine gelen) bazı Hindu Rajaların desteğiyle bunu başarmış. “Plassey” savaşının kaybedilmesi Hindistan’ın tamamen kolonileştirilmesinde dönüm noktası kabul edilir. İşte sonrasında halkı sevindirmek için(!) Rajalar bu Hindu bayramını yeniden canlandırmış derler. Zafer için şükranlarını sunacak kilise bulamayan Lord Clive’ı Durga Puja seremonisine davet etmeleriyle başlayan gelenek, uzun zaman bayramın İngiliz soyluların gelmesiyle şereflendiği, zengin Rajaların halka ihsanlarda bulunduğu bir biçimde devam etmiş. Ta ki Hindistan’ın bir Hindu yönetime sahip “bağımsız ülke” olmasına dek. Sonra bayram zenginlerin tekelinden çıkmış, halka dönmüş yeniden. Lakin artık Hindistan, türlü oyunlarla Pakistan ve Bangladeş’in koparıldığı, böylece Müslüman çoğunluğunu, kimliğini kaybetmiş bir ülkedir. Bu ülkenin geleneğinde olan birlikte hoşgörüyle yaşama kültürü ise halen kaşınmaya devam ediliyor. Bilmem tanıdık mı manzara? Her fitne koptuğunda nedense “Kerbela” gelir aklıma…

 

Haberin Devamı

“Durga Puja” artık dünyada da popüler. Dünya’nın en büyük “Açık hava sergisi”. Ne sergileniyor derseniz; en başta mitolojik konteksti içinde sanatsallaştırılmış (gelenekte topraktan yapılan) tanrıça Durga heykelleri… Ve onlara hediyeler sunuluyor, Hinduların bu tapınma ritüeli de böylece Dünya’da sempati uyandırıyor, hem pazarcılarca pazarlanıyor. İçeriği bir yana, Hintli giysileriyle festivale katılıp ‘puja’ yapmak pek egzotik bir şeydir Batı’da. Hem kast sisteminden dolayı kendini üstün hissettirirler sana. Yeme içmesi de caba…

 

İşte bunu “kutla istersen” diyor “Facebook” bu Muharrem ayında. Değil mi ki Hintli arkadaşlarım var. Gerçi çoğu Seyid, Șerif, Ehl-i Beyt ve muhipleri olsa da ne önemi var 250 milyon nüfusuyla Dünya’nın en büyük ikinci Müslüman popülasyonunu barındıran Hindistan’da, birlik adına. Acaba Hindular’a zamanında “Kurban bayramınızı tebrik ederiz” mesajı yollasak mutlu olurlar mı onlar da? Bir kurban da onlar keser mi biz Müslüman kardeşleri hatırına. İstesek de istemesek de bazı gerçekler, hassasiyetler var. Aslına bakarsanız bu vesilelerle Dünya’da oluşturulan algı “Hindistan Hindu’dur” ve çoğumuz bilmez oranın Müslüman tarihini. Buna dikkat çekmek istedim biraz da, ve meselenin siyasi boyutuna. Yoksa tabi ki tebrik ederim Hindu kardeşlerimi.    

 

Haberin Devamı

Ne yazık ki bu politik algı öyle noktada ki bırakın Batılıları, Müslüman halkların sorunlarının tartışıldığı birçok uluslararası toplantıya, Müslüman ülke olmaması dolayısıyla, Hindistan'daki Müslümanların dertlerini dile getirecek temsilci davet edilmediği gibi, bazısında gözlemci katılımı dahi bizzat kimi Müslüman ülke yönetimi tarafından engellenebiliyor. Ayrılık; Yazık! Daha kendi içimizde birliği sağlayamıyorsak…

 

PEKİ “DURGA” DA KİM? YOKSA O MU BUNLARA SEBEP?

 

Hindu “panteon”unda(tanrılar skalası) Durga’ya atfedilen farklı hikayeler var. Belki de en kabul göreni “trimurti” denilen yaradılışın üç esas eril tanrısından Șiva ile ilişkilenidir. Basitçe bu üç tanrı’dan “Brahma” yaratan, başlatan, “Vişnu” düzeni koruyan, “Șiva” ise yok eden, bitiren, hasadı alandır. Varoluş, bu üçlü tarafından temsil edilen üç ana kuvvet(sıfat)’in dansıdır adeta. Farklı Hindu gelenekler bu tanrıların fiilleri, hallerine farklı isimler de atfederler, bu bazen onların bütünleyici eşleri ve çocuklarıyla temsil bulur, bazen de reenkarnasyonları olur. Hinduizm’de tektanrıcılığı çağrıştıran bir kadim ana damar da vardır ki, işbu tanrı ve tanrıçaları doğmamış ve doğurulmamış tek Tanrı’nın isim, sıfatları yahut hizmetindeki melekler gibi addeder. Her halükarda onlara “Deva”lar denmekte (bizim kültürümüze ters bulunduğundan, “Dev”ler olarak geçmiş terim bu tarafa, “İran’dan)..

 

Haberin Devamı

Genelde elinde türlü silahlarla aslana(yahut kaplana) binmiş olarak resmedilen Durga, kah Șiva’nın eşi Parvati’den zuhur eden yokedici Kali(zaman?) formunda -ki bir elinde bir şeytan kellesi, boynunda kafataslarıyla, korkutucu bir simadadır-, kah Deva’ların cennetini istila eden şeytanları(asuralar) alt etmesi için “trimurti”nin “şakti”lerinden(nur, enerji) hayat bulmuş yenilmez, kahredici bir savaş tanrıçasıdır. Bazı gelenekte ise Durga herşeyin kendinden zuhur ettiği 108 esmanın sahibi “yüce ruh”, kainatın annesidir.

 

Ola ki bu tanrıça “Kahhar” esmasının zaman içinde tanrılaştırılmasıdır ki kahrettiği, kötülük ve nihayetinde ikilik olmalıdır. Ve ne garip ki kötülüğü, ikiliği kahredici bu kuvveti putlaştırmak suretiyle insan, onun yozlaştırdığı formunu bizzat fesat ve zulmetin hizmetine teslim edebilmektedir. Yani; sebepsiz sebep malumunuz (Allah Ya Daim!) ancak, bir yerde insandır her haline sebep…

 

Haberin Devamı

İşte bir köşede mahzun, bir diğerinde sevinçli insanlar. Bir yerde hazan, bir başkasında bahar. Belki de bu hep böyle olacak, zıtlıklar… Peki yaslı kalplerin yanında göstere göstere sevinmekten hicab eden, susuz canların hatırasıyla su içtiği bardağı eliyle örten, yahut da tam tersi dostu üzülmesin diye üzüntüsünü gizleyen insanlar olmak çok mu zor? Zıtlıkları cem edici… Bir de bunu yaparken, doğru yoldan ayrılmadan, gönül alıcı hoşgörüyle, zalimin zulmunu meşrulaştırıcı olmamaya dikkat edilecek ha; Hakikaten çok ince olmak gerek, en azından denemek! Yoksa bunu işaret etmek için mi bir arada geldi Mah-ı Muharrem, Roşaşana ve Durga Puja bu sonbaharda?

 

Kerbela’dan bihaber Müslümanlar, Durga’nın hakikatinden bihaber Hindular, kendilerinden, birbirinden bihaber insanlar, bak hepimizin anladığı dilden konuşuyor sonbahar. Birleştirici olan ayırıcı olandan kudretli; umut hep var. Dikeniyle goncasıyla böyle bir bahçe gülzar, farkındalıkla yaşamak kâr!

 

Doğrundan ayırma Ya Rabb! Ne yapayım ki fakir aklım çölde, gönlüm Hüseyin’de bu günlerde. Ah taşıyabilsem kendimi onun vardığı yere. Bilmem ki sevdiğinden ırak, mahzun olanlar, kutlamış sayılır mı “Durga Puja”yı böyle nemli gözlerle? Aciz, miskin, bekliyoruz vuslatın ümidiyle…

 

Siz her ne kutluyorsanız canlar, kutlamıyorsanız da, hayırlı olsun, ve dilerim nihayetinde Hakk’ı buldursun! Hu

Yazarın Tüm Yazıları