Rus büyükelçi suikastının hesabı kimden sorulacak?

Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’u şahsen tanıyordum.

Haberin Devamı

Soğuk Savaş’ta pişmiş, Kuzey Kore’de görev yapmış, söylerken kılı kırk yaran bir diplomattı.

 

Mülakatlarda ağzından kerpetenle laf alırdınız ama öyle bir cümle söylerdi ki, doğrudan manşete koyabilirdiniz.

 

Türkiye-Rusya arasındaki Suriye-Uçak krizinde sükûnetle, bağırıp çağırmadan görev yaptı, işin bir raya girmesinde payı oldu.

 

Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanlarının Suriye üzerine yapacağı toplantıdan bir akşam önce, 19 Aralık akşamı saat 19.00’da Çankaya Belediyesi Sanat Merkezindeki fotoğraf sergisine gitmesi dahi olumlu duruşunu ortaya koyuyordu.

 

Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağı Moskova’ya gitmek üzere havalandığı sıralarda ki saat 19.05 civarında kürsüde konuşmaya başladı.

 

Konuşmasında “Yıkmak kolay, yapmak zordur” dediği sıraydı.

 

Arkasında koruma pozunda duran polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş silahını çekti. “Siz Halep’te çocukları öldürdünüz” filan diye bağırdı, “Buradan sen de sağ çıkamayacaksın, ben de” dedi, ateş etti, büyükelçi acıyla yere yığıldı.

 

O devam etti, Halep propagandasını bir de bozuk bir Arapça ile bu işten anlayanların ifadesine göre El Nusra’nın söylemine benzer bir şekilde tekrarladı.

 

Büyükelçi kanlar içinde yerde yatıyordu.

 

Türkiye’deki terör saldırıları o andan itibaren boyut değiştirmiş oldu.

 

Rusya derhal dünyadaki büyün temsilciliklerini alarma geçirdi.

 

ABD Başkanı Barack Obama güvenlik ekibini acil toplantıya çağırdı.

 

Türk polisi ise Çankaya Belediyesinin kapılarını tuttu ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu suç mahalline geldi.

 

Haberin Devamı

Bu noktada bir nefes alıp suç mahallini anlatmam lazım.

 

Atatürk Bulvarı ile Kennedy Caddesi’nin kesiştiği Ankara Sanayi Odası’nın hemen arkasıdır. Karşı kaldırımı ABD Büyükelçiliği, onun hemen bitişiği Almanya Büyükelçiliğidir. Diğer kaldırımda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, onun yanında Avusturya Büyükelçiliği, onun karşısında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı vardır.

 

Başbakanın Çankaya’daki makamına günlük geçiş rotasıdır.

 

Bunları niye mi sayıyorum?

 

Burası Türkiye’de güvenliğin en yoğun olduğu noktalardan birisidir.

 

Anlaşılan, katil kapıdaki güvenliğe polis kimliğini göstererek girmiş. Sızdırılan ama bir türlü açıklanmayan bilgilere göre, o gün görevli değilmiş. Peki, görevi neymiş de o gün görevde değilmiş?

 

Haberin Devamı

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu soru almadı.

 

İlk açıklamasını artık Rusya, ABD filan açıklamalarını yaptıktan sonra, olayın üzerinden üç saate yakın, geçtikten, kendisi olay yerine geldikten iki saat kırk dakika sonra yaptı, ama soru almadı.

 

Bir süre sonra, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hemen hemen aynı anda kameralar karşısına geçti.

 

Az önce telefonla konuşmuşlardı.

 

Erdoğan’ın çehresi düşmüştü, çok üzgün, sinirli ve mahcup görünüyordu.

 

Nasıl olmasın?

 

Bir ülkenin diplomatının hayatı size emanettir.

 

Onu layığınca koruyamamak, emanete hıyanet gibidir, uluslararası ilişkilerde öyle sayılır.

 

Karlov, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde suikast sonucu öldürülen ilk büyükelçi oldu.

 

Haberin Devamı

Daha önce 2003'te İstanbul Başkonsolosu Roger Short var, 1971’de İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom var, İkinci Dünya Savaşı sırasında 1942’de Rus istihbaratının Alman Büyükelçisi Franz Von Papen’e suikast girişimi var, ama öldürme ilk defa bu devirde maalesef başa geldi.

 

Putin de Erdoğan gibi bu cinayetin gelişmekte olan Türk-Rus ilişkilerine yönelik bir kışkırtma olduğunu söyledi, iki ülkenin bundan etkilenmeyeceğini söyledi.

 

Ama Putin bir şey daha söyledi.

 

“Katiller arkasında kim var? Öğrenmeliyiz” dedi.

 

Belli ki bu soruyu telefonda Erdoğan’a da sormuştu.

 

Belli ki Moskova’ya inen Çavuşoğlu’na da ev sahibi Sergey Lavrov benzeri sözler etmişti.

 

Haberin Devamı

Bu sorunun cevabını “Zaten FETÖ’cüymüş, açığa alınacakmış” diye geçiştirmeniz mümkün değildir.

 

Zaten Putin soruşturmanın Rus güvenlik birimleriyle birlikte yürütülmesini istemiş, Erdoğan da bunu kabul etmiş durumda.

 

Belki katil canlı yakalansaydı sorgulanabilirdi.

 

Soruşturma sırasında, yargı sırasında artık Fethullaçı mı, El Nusracı mı, başka bir tarikat, cemaat üyesi mi, ya da bir gizli servisin maşası, tetikçisi mi, öğrenmek daha kolay olurdu.

 

Mesela polis, Soylu’nun dediği gibi “Çatışmada etkisiz hale getirmek” yerine yaralı yakalayabilseydi katilin arkasında kimin olduğu daha kolay anlaşılırdı.

 

Bunun örneğini gözlerimle gördüm.

 

15 Temmuz darbe girişimi gecesi Hürriyet binamızı basan darbecileri polis binaya biber gazı atarak ve çatışmada bacak bölgelerine ateş ederek yaralı yakaladı, şimdi hapisteler, hesap verecekler.

 

Ama Çankaya Sanat Merkezi’nin çok daha küçük binası içinde, elinde bir tabanca ve –tam bilmiyoruz ya- belki bir de yedek şarjör olan bir katili, elindeki bütün bilgilerle, sırlarla birlikte “etkisiz hale” getirdi Soylu’nun yönetimindeki polis birimleri.


Eğer katil intihar etmediyse, eğer sağlam, ya da yaralı olarak yakalanabileceği, sorgulanabileceği halde çatışarak öldürüldüyse, bu da sabotaj gibidir.

 

Tıpkı suikast soruşturması gibi –zaten Soylu artık istifa duvarını çoktan aştı ama- bu da soruşturulmalıdır.

 

Eğer böyleyse, birilerinin acaba katilin vereceği bilgilerin istenmeyen kişilere, yerlere uzanabileceği endişesini mi taşıdığı, o yüzden mi katili ortadan kaldırdığı da soruşturulmalıdır.

 

Dün gece Rus diplomatın korunmaması bakımından, öldürülmesinin engellenememesi bakımından, katilin polis çıkması bakımından, Türkiye’yi uluslararası ilişkilerde düşürdüğü güvensiz ülke statüsü bakımından ve katilin yakalanıp bilgi alınması varken sırlarıyla “etkisiz hale getirilmesi” bakımından, kısaca neresinden bakarsanız oradan bir utanç kaynağı oldu.

 

Bu utançtan ülke ve halk olarak kurtulmamız hükümetin işidir.

 

Ha bir de üzerine hiç vazife olmadığı halde Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in fotoğrafa kafa uzatıp “Bu tip suikastlar devam edecek açıklaması var”…

 

Bir de o var ki, tüy dikti bütün acılarımıza, endişelerimize.

Yazarın Tüm Yazıları