Kılıçdaroğlu şehit cenazesine gitmesin mi?

Gitmese, gitmiyor denecek.

Haberin Devamı

Gittiği zaman, neden gittiği sorgulanıyor.

 

Bir akşam önce CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın programında ayırt etmeden, hatta PKK ve DHKP-C’li hasta mahpusları bile söylemişken nasıl dün şehit cenazesine gelebiliyordu?

 

Öte yandan daha bir saat önce hükümete terörizme karşı ortak mücadele çağrısı yapmışken, 7 Haziran’da bombalı saldırıda katledilen 11 kişinin arasında bulunan 2 polisin cenazesinde nasıl terör destekçiliğiyle suçlanıyordu?

 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Fatih Camii’ndeki şehit cenazesine gelirken protesto edilmesi TV kanallarca canlı yayınlandı. Binlerce kişiyle hınca hınç dolan avluda, protestocuların sayısı, slogan atarken kaldırılan kollarından belliydi.

 

Haberin Devamı

Televizyon yayınlarında göremediğimizi Kılıçdaroğlu daha sonra basın toplantısında şöyle anlattı: “Namaz sonrası hemen protokolün arkasında bağıran bir kişi eski cumhurbaşkanının, başbakanın, içişleri bakanının önünden geçerken bu kurşunu bana atmıştır. Koruma arkadaşlar parmak izi nedeniyle kâğıda sarıp almışlardır. Birazdan bu kurşun tutanakla polise teslim edeceğiz.”

 

Kılıçdaroğlu basın toplantısında önüne fırlatılmış mermiyi (boş kovan değil, çekirdeği üzerinde, yakılmamış bir mermiyi) bir plastik poşet içinde habercilere gösterdi.

 

Bu vahim bir durumdur. Türkiye’nin ana muhalefet liderine, birinci derece devlet protokolü uygulanan bir şehit cenazesinde mafya lisanında “ölüm tehdidi” anlamına gelen bir harekette bulunuyor. Ve bulunan kişi elini kolunu sallaya sallaya olay yerinden ayrılırken, CHP yetkililerinin uyarısıyla gözaltına alınıyor.

 

Bir demokraside ana muhalefet lideri kendisini “ölüm tehdidi” altında saydığını ilan ediyorsa, “Orada ne işi vardı?”, ya da “Mermi atılması kışkırtma, o da kışkırtmaya gelmeseydi” demeden önce bu durumun vahameti görülmeli, ciddiye alınmalı.

 

Haberin Devamı

Başbakan Binali Yıldırım ve İçişleri Bakanı Efkan Ala oradaydı. Koruma polisleri, cenazeyi korumakla görevli polisler oradaydı. İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan oradaydı.

 

Olaydan sonra Kılıçdaroğlu ile telefonda konuştum. “Saldırgan oraya neredeyse polisin gözetiminde geldi” dedi; oysa polisin görevi cenazeye gelenleri korumak olmalıydı.

 

Kılıçdaroğlu, “Bize söylenen kendi önleminizi kendiniz alın” diyor; “Bundan sonra kendi önlemimizi kendimiz alacağız. Görelim bakalım kim nasıl müdahale ediyor. Hiç kimse bizi yıldıramaz.”

 

Bu da vahimdir. Can güvenliği endişesiyle her kesin kendi önlemini kendisinin almaya kalkması toplumsal kargaşa tehlikesi demektir.

 

Haberin Devamı

Ama bu Kılıçdaroğlu’nun maruz kaldığı ikinci şehit cenazesi protestosudur. Geçen ay da Ankara Kocatepe Camii’nde, yine küçük ama örgütlü bir grup CHP liderini şehit cenazesine katıldığı için protesto etmiş, yumurta atmıştı.

 

Şehit cenazesine kim cebinde yumurtayla gelir? Bu meşru bir sorudur. Denebilir ki, yumurta atmak bir protesto biçimidir, şiddet içermez. Peki, mermi fırlatmak da öyle midir? Şiddet mesajı yok mudur?

 

Birileri şehit cenazelerine muhalefet liderlerinin katılmasından, acıyı paylaşmasından mı rahatsızlık duyuyor?

 

Hükümetin görevi ülkede yaşayan herkesin can güvenliğini sağlamaktır. Şehitlerin verilmemesini sağlamak da buna dâhildir.

 

Haberin Devamı

Ama çok partili demokrasi yaşayacaksa, muhalefet ile yaşayacaktır. Muhalefete düşen sorumluluklar da elbette vardır, ama muhalefet liderlerinin can güvenliği, aynı zamanda demokratik hayatın selameti açısından da hükümete emanet sayılır.

 

Hükümetin bu duyarlılıkla hareket etmesi zaten terör eylemleriyle gerilen sinirlerin daha da bozulmaması açısından gereklidir.

Yazarın Tüm Yazıları