Çözdükçe dolaşan olağanüstü haller

Olağandışı gelişmeler, olağandışı günleri getirdi ve maalesef olağanüstü hal ilan edildi.

Haberin Devamı

Edilmeseydi de zaten Türkiye günlerdir diken üzerinde olağanüstü zamanlar yaşıyor.

 

15 Temmuz darbe girişiminin ilk sonucu bu oldu.

 

Türkiye 12 Eylül kalıntısı OHAL'den 30 Kasım 2002'de kurtulmuştu; Doğu ve Güneydoğu'da kalmıştı sadece.

 

AK Parti iktidarının ilk günleriydi.

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün, 20 Temmuz 2016'da Olağanüstü Hal'in yurt çapında ilan edildiğini açıkladı.

 

Olağanüstü halin, sıkıyönetim olmadığını tekrar tekrar söyledi.

 

Zaten asker ve polisin şu haliyle nasıl sıkı yönetim ilan edilecekti? O ayrı mesele.

 

Haberin Devamı

Keşke ne darbe girişimi olsaydı, ne de OHAL gelseydi.

 

Şimdi ülkenin kanunlarla değil, kanun hükmünde kararnamelerle (KKK) yönetileceği bir dönem başlıyor.

 

Hükümetin bu kararnamelerle bugünden başlayarak hızla atmak istediği adımlar var.

 

Bu adımlar arasında mesela 15 Temmuz -neyse ki başarısız kalan- darbe girişimi çerçevesindeki davaların hızla görülüp artırılmış cezalarla sonuçlanmasını sağlayacak düzenlemeler olduğu söylenebilir.

 

Bu düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi'ne taşıma imkanı olmayacak.

 

Kişi hak ve özgürlükleri kısıtlanabilecek, mesela gözaltı süresi artırılabilecek. Mesela medyayı daha da baskılayacak bir hava oluşabilir kısa sürede.

 

Sonra, burası ayrıca önemli, kamu hizmetinden çıkarılanların Danıştay'dan yürütmeyi durdurma yoluyla yeniden o göreve gelmesinin önünü kapayacak düzenlemeler söz konusu.

 

Haberin Devamı

Malum, onbinlerce kamu çalışanı son bir kaç gündür "Paralel Devlet Yapılanması (PDY)/Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)" yani Cemaat operasyonu çerçevesinde işten çıkarılıyor. Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, onları bir daha kamu hizmetinde görmek istemiyor.

 

Üstelik bu kişiler arasında sadece Türkiye'nin artık unutmak istediği darbe yarasını yeniden kanatan Gülenci ordu mensupları değil, yargıçlar, savcılar, istihbaratçılar, polisler, doktorlar,öğretmenler filan da var.

 

AK Parti hükümeti 2002-2012 döneminde devlet içinde altın çağını yaşayan Gülen Hareketi mensup ve sempatizanlarına bir daha devlet yüzü göstermemeye kararlı.

 

Bu işlerin üç ayda biteceğiyse şüpheli.

 

Haberin Devamı

Çünkü darbe başarısız kaldı, hükümet yerinde, doğru ama henüz her şey bitmiş değil.

 

Darbe girişimi konusunda bildiklerimiz henüz buzdağının görünen ucuna benziyor; Demirel'in deyişiyle "Turpun büyüğü heybede" gibi görünüyor hala.

 

Mesela nasıl olup da haber alınan saatler boyunca Başbakan Binali Yıldırım'a Cumhurbaşkanı Erdoğan'a haber verilmediği henüz anlaşılmış değil.

 

Erdoğan dün akşam El Cezire televizyonuna 'Darbe haberini eniştesinden duyduğunu" söyledi; o sırada saat 20.00-20.30 imiş.

 

Dün yazmıştık ne Cumhurbaşkanına, ne Başbakan'a en azından saat 20'ye kadar haber verilmediğini.

 

Neden sorusu da hala yanıtlanmış değil.

 

Ama Erdoğan'ın o cümlesinin en az üç muhatabı var: MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Efkan Ala; yani elinin altında istihbarat örgütleri bulunan yüksek düzeyli devlet yetkilileri.

 

Haberin Devamı

Akar, darbenin ayrıca şahsi mağdurlarından. Kendi baş yaveri Yarbay Levent Türkkan tarafından silah zoruyla esir alınmış ve boynundaki kemer izinden anladığımız kadarıyla işkence görmüş olması söz konusu. Akar darbe girişimcileri aleyhinde suç duyurusunda bulundu.

 

Yaveri ise Gülencilerin talimatıyla hareket ettiğini doğruladı ifadesinde. Ancak ağır işkence gördüğü fotoğraflardan anlaşılan yaverin ifadesinin ne kadar geçerli olacağı da kuşkulu; ifadesi alınırken hayli hırpalandıkları anlaşılan darbeci subaylar içinde geçerli bu.

 

Türkiye için yeni bir dönem başlıyor. Kapandı sanılan sayfalar darbe  girişimi haberleriyle yeniden kabus gibi üzerimize çöktü.

 

Haberin Devamı

Bunlara ek olarak bir de Gülen'in ABD'den istenmesi gibi bir sorun var ve tabii PKK ve IŞİD'e karşı verilen mücadele.

 

Bu kabustan bir an önce uyanmak gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları