Cerablus: Perde arkası

Ankara harekete geçmeye 20 Ağustos cumartesi günü karar verdi.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında İstanbul, Tarabya’daki Huber Köşkü’nde yapılan bir acil güvenlik toplantısında en son istihbarat bilgileri değerlendirildi.

IŞİD militanlarının 12 Ağustos’ta Münbiç’ten kuzeye, Türk sınırına yakın Cerablus’a doğru kaçışının fotoğraflar zaten yayınlanıyordu.

Ama raporlar Münbiç’in ABD hava ve özel kuvvet desteğiyle alınmasında önemli payı olan PYD güçlerinin de onların peşinden Cerablus’a doğru ilerlediğini gösteriyordu.

Oysa ABD Başkanı Barack Obama’nın 19 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a telefonundan itibaren birkaç defa tekrarlanan sözü vardı ABD’nin. PYD Fırat nehrinin batısına geçmeyecek, IŞİD’e karşı operasyon süresince geçse bile orada kalmayacaktı. Amerikalılar bu sözlerini inkar etmemiş, Münbiç ardından Türkiye, "Haydi dönsünler Fırat’ın doğusuna" dediğinde de “Birkaç gün daha müsaade” istemişlerdi.

Oysa şimdi açıkça PYD’nin Cerablus’u da almak için harekete geçtiği görülüyordu. Hükümet Amerikalı dostlarından “Pardon, biz dönün dedik, ama dinlemediler” özrünü iş işten geçtikten sonra işitmemek için harekete geçmeye karar verdi.

Üstelik Cerablus’taki IŞİD varlığı daha da güçlenmiş, IŞİD tehdidi artmıştı.

Küçük Suriye kasabası Cerablus bir anda Türkiye’nin yeni Suriye siyasetinde önem taşımaya başladı. Bunun üç nedeni vardı:

1- Az önce söylediğimiz gibi, Münbiç’ten kaçan IŞİD militanları Cerablus’a yığılmışlar, Türkiye’ye yönelik tehdit düzeyini yükseltmişlerdi,

2- Cerablus 910 km sınır boyunca IŞİD’in elinde kalan tek önemli yerleşim birimiydi. Üstelik kasaba Fırat’ın batı yakasında tam Suriye sınırının başladığı yerdeydi ve bu konumuyla IŞİD militanlarının Türkiye’ye giriş çıkışlarında kullandığı bir yerdi. Dolayısıyla IŞİD’in elinden alınması, Suriye üzerinden Türkiye ile ve dahası Avrupa ile Rusya ile bağının ağır darbe alması demekti,

3- Ancak Cerablus’un PYD eline geçmesi bütün Suriye sınırının, Azez ve Mare arasında Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) elindeki dar bir bölge dışında PYD/PKK kontrolüne geçmesine yol açacaktı. Bu Türkiye’nin çok daha zor koşullarda, daha riski yüksek adımlar atmasına yol açabilirdi.

Harekete geçmeye karar verildi. Üstelik bu karar alındığında henüz Gaziantep’te 30’u çocuk 54 kişi düğün evine yapılan saldırıda katledilmemişti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ekibi operasyonun diplomasisini yürütecekti. ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan ve Irak Kürt yönetimi başta olmak üzere anlatılacaktı.

Yapılacak iş de belliydi. Daha bir yıl önce 2015 Haziran’ında, daha PKK ve IŞİD Türkiye’yi kana bulayan eylemlere başlamadan önce Amerikalılarla bir noktaya gelinmişti.

Buna göre Gaziantep’in Karkamış ilçesinin hemen karşısındaki Suriye kasabası Cerablus ile onun 98 km batısında, Kilis’in hizasındaki Azez kasabası arasında Türkiye sınırından 45 km derinliği olacak bir bölge güvenlik kuşağına alınacaktı. Bu kuşak hem Suriyeli mültecilerin kendi topraklarında ağırlanmasına izin verecek, hem ÖSO milislerinin eğitim ve harekat alanı işlevi görecek, hem de PKK/PYD’nin Türkiye sınırı boyunca bir Kürt bölgesi, yaygın deyimiyle “koridoru” oluşturmasına engel olacaktı. 45 KM derinlik teknik zorunluluktu. Hava koruması olmadan da belli bir güvenlik perdesi sağlayacak Fırtına obüslerinin atış menziliydi bu.

Amerikalılarla anlaşmaya göre, İncirlik üssünün açılmasıyla buraya gelecek uçakların bir işlevi de işte bu “IŞİD’ten arındırılmış bölgenin” (İngilizcesiyle “ISIL-free zone) kurulmasıydı.

Ancak İncirlik’in açılmasıyla işler değişiverdi. Türkiye PKK’nın 3 yıl aradan sonra başlayan terör eylemleriyle, IŞİD’in Türkiye’ye taşınan terör eylemleriyle 7 Haziran seçimleri sonrası ortamda uğraşmaya başladı. Rusya’nın İran’ın da ısrarıyla Eylül ayında Suriye’ye uçaklarını yığmaya başladığında zaten artık fiilen imkânı kalmamıştı o projenin. 24 Kasım’da Rus uçağının düşürülmesiyle tamamen rafa kalktı.

Yedi ay kadar sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Vladimir Putin’e yazdığı “kusura bakmayın” mektubunun 27 Haziran’da açıklanmasıyla Rusya ile “normalleşme” yoluna giren ilişkiler, Suriye siyasetinde özeleştiri ve değişimle üst üste geldi.

İşte 15 Temmuz kanlı darbe girişimi de tam bu süreçte Türkiye’nin gündemini dağıttı. Bu girişime katılan subaylar arasında Suriye ve Irak sınırlarının denetiminden, PKK ve IŞİD ile mücadeleden sorumlu olan İkinci Ordu subaylarının taşıdığı ağırlık hâlâ yeterince sorgulanmadı. Ancak 15 Temmuz iktidarı ve muhalefetiyle halkın karşı duruşuyla atlatılabildi.

Rusya ile normalleşme, Suriye siyasetinde “geçiş döneminde Beşar Esad olabilir” çizgisine dönünce, Cerablus operasyonu gerçek oldu.

PYD Başkanı Salih Müslim dün sabah saatlerinde “Türkiye yenilgiye uğratılacak” Twitter mesajıyla sesini biraz erken duyurmuş olabilir. O saatlerde Türkiye yolundaki ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden henüz yoldaydı. Uçağındaki gazeteciler, uçaktaki havayı “Türkiye IŞİD ile mücadeleye daha aktif katılıyor” diye duyurarak verdi. Haberlerinde ABD’nin “Kürt güçleri” diye andıkları PYD’ye kuzeye gidişlerini durdurma talimatı verdikleri de yazılıydı. (PYD’nin ABD talimatına uymayıp hedefine devam ettiğine dair bir bilgi gelmedi daha sonra.)

Başbakan Binali Yıldırım ile Çankaya’da yaptığı üç saati aşkın toplantı sonrasında da Biden, Yıldırım’ın söylediğine katılarak (PYD’nin silahlı kolu) YPG’nin Fırat’ın doğusuna geçmemesi durumunda ABD’nin desteği keseceğini açıkladı. Bundan kısa süre sonra da Pentagon ABD uçaklarının Türkiye’nin desteklediği Cerablus harekâtına aktif olarak katıldığını duyurdu.

Şimdi sıra bundan sonra nasıl bir Suriye kurulacağına dair tartışmalara geliyor.

Ona da girmemiz lazım yavaş yavaş.

Yazarın Tüm Yazıları