Batının desteği: Evet ama yetmez

Dün bu yazının yazıldığı akşam saatlerinde, PKK’nın gölge örgütü TAK tarafından üstlenilen 10 Aralık İstanbul saldırısında öldürülenlerin sayısı 44’e yükselmişti.

Haberin Devamı

Çok sayıda insanımız da daha yoğun bakım birimlerinde tedavi görüyordu.


Şehit olmuştu yerine öldürülmüştü dememin bir nedeni var; saldırının insan canına kast etme amaçlı şiddetini vurgulamak o da.


Hükümet 11 Aralık gününü milli yas ilan etmişti.


Gerçi Türkiye Demokrasi Platformundan başlayarak sivil girişimlerin, örgütlerin çağrılarıyla o gün de insanlar terör eylemlerine tepkilerini sokaklara çıkarak göstermeye başlamışlardı.


Ama tepkiler asıl dün çığ gibi büyüdü ve yayıldı.


Belki öldürülen insanların hikâyelerinin yurdun dört bir yanına taşınan cenazelerle yayılmasının etkisi vardı bunda.


Belki saldırının yeri de etkili olmuştu bunda. Tıpkı bu sene başlarında yine PKK tarafından üstlenilen Ankara saldırıları gibi her an herkesin bulunabileceği, orada geçebileceği bir yerdeydi, Beşiktaş’taydı.

Haberin Devamı


Belki zamanlamasıydı bu üzüntü ve öfke karışımı yası ülke sathına yayan: Beşiktaş-Bursaspor maçının dağılma saatiydi, belli ki olabildiğince çok cana kıymak hedeflenmişti.


Belki de sadece artık bu kadarı fazla, artık yeter duygusuydu insanları sokağa döken, Beşiktaş’a gidip alınan canlarımıza saygı için dua okumaya, sessizce durmaya, çiçek bırakmaya iten, yurdun dört bir yanında cenaze namazları sonrası bayraklarla yürüten.


Belki sadece “artık yeter” duygusuydu…


Artan terör eylemlerine karşı bu kitlesel ve yaygın duruş, Türkiye’de daha önce pek örneği olmayan bir gelişme.


Keza, Türkiye’deki bir terör eylemi ardından uluslararası camiadan, özellikle de Türkiye’nin Batılı müttefiklerinden anında yağan üst düzey tepkiler de öyle.

 

BM Genel Sekreterinden Almanya Başbakanı Angela Merkel’e, ABD hükümetinden Avrupa Parlamentosu’na, Vatikan’a dek eylemin hemen ardından sert ve “amasız, fakatsız” açıklamalar geldi.

 

Dün İstanbul’da görevli başkonsoloslar da topluca Beşiktaş’ta saldırının yapıldığı noktaya gidip çiçek bıraktı, saygı duruşunda bulundu.

 

Tepki de gördüler bazı vatandaşlardan, “Hem destek oluyorsunuz, hem gelip çiçek bırakıyorsunuz” diye; olacak bunlar, her kes için zor günler.

 

Haberin Devamı

Belki bu defa, bu anında tepkide 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası Türkiye’nin yanında durmakta gecikmiş olmalarına Türkiye’den gelen (hükümet, muhalefet ve sivil girişimler) tepkiler pay sahibi olmuştur.

 

Belki etkili olan Türkiye’nin en önemli askeri müttefiki ABD’nin PKK’nın Suriye kolu ile yaptığı işbirliğinin Türkiye için varoluşsal bir tehdit olduğunu görmeye başlamasıdır.

 

Belki AB tarafından resmen terörist sayılmasına karşın PKK’nın AB bünyesindeki faaliyetlerine destek ve hoşgörü gösterilmesine Türkiye’den yükselen ve sertleşen tepkilerin payı olmuştur.

 

Belki de sadece artık onlar da “artık yeter” demeye başlamışlardır.

 

Bu anında tepki Ankara’da olumlu bir gelişme olarak kaydedildi, ama asla yeterli bulunmadı.

 

Haberin Devamı

Yani bir tür “Evet ama yetmez” ruh hali.

 

Ankara, sonunda Batıdan gelen destek ve dayanışma açıklamalarının lafta kalmamasını, somutlaşmasını istiyor; buna da hakkı var.

 

Hükümetin terörle mücadelede demokratik hukuk devleti sınırları içinde kalan tutarlı bir stratejisinin bulunmamasını, özellikle son eylemde, istihbarat da bulunmasına karşın ihmaller zinciriyle terör eyleminin engellenememiş olmasını nasıl eleştiriyorsak, Türkiye’yi ve Türk vatandaşlarını her gün tehdit eden bu şiddet sarmalına verilen desteği da ondan daha sert eleştirmek zorundayız.

 

Örneğin eğer Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarını tanıdığı halde Avrupa Parlamentosu PKK’nın propaganda ve militan devşirme faaliyetine kapılarını açık tutmayı sürdürürse, o destek açıklamaları lafta kalmış demektir.

 

Haberin Devamı

Örneğin eğer AB mahkemeleri –her gün insanlar öldürülürken- PKK’nın faaliyetlerini meşru siyaset yöntemi olarak ilan etmeye devam ederlerse, eğer AB siyasetçileri, PKK’nın kendi ülkelerinde terör eylemi yapmama vaadi karşılığında onu siyasi parti gibi muhatap almaya devam ederlerse, o destek açıklamaları lafta kalmış demektir.

 

Örneğin eğer ABD, PKK’nın asıl derdinin Suriye’de IŞİD terörizmine karşı asil bir mücadele vermek filan olmadığını, asıl derdinin Barack Obama’nın zafiyetini kullanarak Donald Trump iktidarı devralmadan önce Suriye’deki alan kontrolünü olabildiğince artırıp Türkiye üzerindeki baskıyı artırmak olduğunu bile bile desteğe devam ederse, lafta kalmış demektir.

 

Haberin Devamı

Konuya başka açıdan da bakabiliriz.

 

Türkiye’ye bu feci saldırı ardından Batının vereceği somut destek, son birkaç senedir rayından çıkma tehlikesi taşıyan ilişkileri daha sağlıklı bir raya oturtma, Türkiye-AB, Türkiye-ABD ilişkilerini yeniden tanımlama fırsatı da verebilir.

 

Batı Türkiye’yi, Türkiye Batıyı yeniden kazanabilir.

 

Siyasette hiçbir şey için çok geç değildir.

 

Yazarın Tüm Yazıları