Dede şekerinden bir tatlı hayat

Haberin Devamı

HER şey 1930’lu yıllarda merhum Mehmet Helvacı’nın Denizli Saraköy’de Miçous adlı bir Rum’un şekerleme ürettiğini görmesiyle başlar. ‘Ben de yaparım’ der ve Babadağ’da küçük bir dükkanda şekerleme üretir, oğlu Şerif Helvacı’yla zamanla lokum ve helvayı da portföyüne ekler. Çevresinde herkesin tekstile girdiği dönemde ‘tatlıcılıktan vazgeçmem’ diyen Şerif Helvacı, 1957’de Denizli’ye gelerek tüm varını, yoğunu bir zamanlar patlıcan tarlası olan arsaya kurduğu dükkana yatırır. Zamanla işin içine üçüncü kuşaktan Mithat ve Necip Helvacı kardeşler de girer, baba ve dedelerinin formülüyle ‘Hacı Şerif’ markasıyla yollarına devam eder. Her şey güzel giderken, ‘Bildiğin işin dışına çıkma’ sözünü unutan Mithat ve Necip Helvacı, bir anda kendilerini sağlık sektöründe bulur. ‘Hayatımızdaki tek hata’ olarak niteledikleri bu girişimin onlara faturası 2 milyon dolar olur. Ailenin moralinin bozuk olduğu bu dönemde 4’üncü kuşaktan Yunus Helvacı da atılıma karar verir. Dedesi, babası ve amcası ‘olmaz’ dese de şubeleşmeye gider. 2007’de ilk şube açılır. 2011’e geldiklerinde 4 şubeye ulaşan Hacı Şerif’in 4’üncü kuşak temsilcisi, mağazalara gençleri de çekmek için irmik helvasıyla dondurmayı buluşturur. 2011’de yurt dışına açılan Yunus Helvacı, Dubai’de 6 ay açık kalan bir mağaza açar. 2012’de frenchise vermeye başlar. 2013’te büyük bir atakla 12 mağaza açar. Hacı Şerif markasını Yunus Helvacı, ‘Ben bu işin sonu azcık garanıh görüyorum’ söylemleriyle bugün 8 kentte 27 mağazaya ulaştırdı.

Haberin Devamı

Dede şekerinden bir tatlı hayat

Rum Miçous’tan gördü ve...

Bir asra yakın geçmişi olan Hacı Şerif markasının ortaya çıkış öyküsünü merhum Şerif Helvacı’nın küçük oğlu ve ağırlıklı pazarlamayla ilgilenen Necip Helvacı’dan dinledik. 1932’de dede Mehmet Helvacı’nın Saraköy’de Miçous isimli bir Rum’un şekerlemeyi tencerede yapıp kapağında sattığını gördüğünü anlatan Necip Helvacı, öyküyü şöyle sürdürdü:
“Dedem, ‘bunu ben de yapmalıyım’ diyor. Eniştesini de yanına alarak Babadağ’da küçük bir dükkanda şekerleme üretmeye başlıyor. Güzel de yapıyorlar. Sonra babam işe dahil oluyor. Zamanla şekerlemenin yanına lokum ve helvayı ekliyorlar. Zor şartlarda üretim yapıyorlar. 1938’de Ticaret Odası’na kaydımız yapılıyor. Babam Şerif Helvacı, 1957’de Denizli’ye geldi. Bir şekerciyle ortak oldu. 1959’da Bayramyeri’ndeki kendi yerimizi açtık. Babam, ‘60 bin lirayı buraya gömdüm’ derdi. Hal öyle olunca tüccardan 3 kilo şeker alıp, lokum, helva şekerleme yapıyordu. Şekerleme kutularının altını doldururdu ki vitrin zengin olsun. Babama abimle yardımcı olurduk. Okuldan gelip hemen dükkanda çalışmaya başlardık. Şeker çuvallarını üzerinde çok uyuduğum oldu.”

Haberin Devamı

Dede şekerinden bir tatlı hayat

Un kattı diye evlatlıktan reddediyordu

Denizli’ye geldiklerinde 56 şekerci olduğunu anlatan üretimden sorumlu Mithat Helvacı da para kazandıkları için herkesin dükkan açtığına dikkat çekerek, bunun nedenini şöyle anlattı:
“Şekerle unu karıştırıp mamul elde ediyorlardı. Biz de babama, ‘adamlar çok para kazanıyor, biz az yapıp az kazanıyoruz’ derdik. Babam da ‘bir numara olun’ derdi. Çünkü biz un katmıyorduk. Bir kilo unla bir kilo şekeri karıştırdıklarında daha çok kazanıyorlardı. 2000 yılına geldiğimizde babam bizi çağırdı. Denizli’de kaç şekerci olduğunu sordu ve ‘5 tane var. Siz de sektörde bir numarasınız. Kaliteden ödün vermediğimiz için buradasınız’ dedi. Bir keresinde daha parlak olsun diye şekerlemeye un kattığım için babam beni evlatlıktan reddediyordu. Biz hile bilmeyiz. Kalitemizle varız. Yıllardır aynı formülle üretim yapıyoruz.”

Haberin Devamı

Dede şekerinden bir tatlı hayat

BÜYÜK ATILIM DÖRDÜNCÜ KUŞAKTAN
Hacı Şerif markasının son yıllarda popülaritesini artıran, mağazalaşma yolunu seçen Yunus Helvacı, çocukluğundan beri işin içinde. Öğrenciyken de tatil nedir bilmeden çalışmış. Kendi deyimiyle ‘Denizli Çınar Meydanı’nda dolaşmışlığı’ bile yok. Hep çalışmış. Hatta dükkana gitmediği zaman dedesi merhum Hacı Şerif Helvacı evi arayarak, ‘Nediyon sen orda Osman Yinge. Ev hanımı mı olucan’ dermiş. Yunus Helvacı, o dönemleri ve sonrasında hayata geçirdiği atılım sürecinin şöyle anlattı:

“1996’da ben İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği’ni kazandım. Bizimkiler ‘okuyup ne yapacaksın gel çalış’ deseler de üniversiteye gittim. ‘4 sene okuyup döneyim’ dedim. Üniversitede farklı bakış açısı öğrendim. Cumartesi günleri de Eminönü’nde bir çikolatacının yanında çalıştım. Maaşım yarım kilo çikolataydı. O yıllarda Eminönü’nde bir mağazamız olmasını hayal ettim. 2000’de üniversiteyi bitirip Denizli’ye döndüm. O zaman biz sadece Bayramyeri’ndeki yerdeydik. Üretim ve satış 200 metrekarenin içinde dönüyordu. 4 de çalışanımız vardı. Bir şeyler yapmak istiyordum ama bizimkiler frenliyordu. Dedem zamanında ‘lokum’ için tahta masa yaptırmak istiyor. Büyük dede ‘o masayı yaparsan lokumculuğu bırakırım’ der. Onun için işim hiç kolay değildi. Ama ben önce arabaları koyduğumuz bir yeri yıkıp mağazaya katmakla işe başladım. 2007’de 12 metrekarelik bir dükkan kiralayarak ilk şubemizi açtık. Sonra daha büyük bir yer kiraladım. İkinci şubemizi 2009’da Çınar’da açtık. Bizimkiler yine savunmaya geçti. Dedem, ‘Ben o işi azcik garanlık görüyorum’ diyordu. 2011’e kadar şube sayısını 4’e çıkarmayı başardım. 2012’de en büyük hayalim olan Eminönü’ndeki mağazayı hayata geçirdik. Bu ilk şehir dışı mağazamız oldu. Şu anda 8 kentte 27 mağazamız var.”

Haberin Devamı

Dede şekerinden bir tatlı hayat

ÖLÜ HELVASINI DONDURMAYLA BULUŞTURDU GENÇLERİ KAZANDI

‘Hacı Şerif’ deniyor ama nesi meşhur sorusunu kendisine sormaya başlayan Yunus Helvacı, markanın bilinirliğini artırmak için de çalışmaya başlar. Burada da ilk iş gençlerle markayı buluşturmaktır. Yunus Helvacı, mağazaya gelenlerin yaş ortalamasının 40-50’li yaşlar olduğuna dikkat çekerek, “Geleceğe yatırım için gençlerle çocukları mağazaya çekmem gerekiyordu. Biz irmik helvası yapıyoruz, bu ürün de hep ölümü çağrıştırıyor. ‘Gençlere nasıl yediririm’ diye düşünürken ürünü dondurmayla buluşturdum. İlk etapta dondurmalı irmik helvasını ikram etmeye başladık. Çok güzel geri dönüşler alınca standını, makinesini yaptık. Bugün bu modelle AVM’lerde yerimizi almış durumdayız. Kiokslarımızla her kitleye ulaşabiliyoruz” diyor.

Haberin Devamı

Dede şekerinden bir tatlı hayat

EN ÖNEMLİ DİL TATLI DİL
* Hacı Şerif mağazalarınıza girdiğinizde bir ikram sağanağıyla karşılaşıyorsunuz. Yunus Helvacı, ‘Bunu tatlı dille yapıyoruz. Ve hep söylüyorum bu dünyada öğrenilmesi gereken en önemli dil ‘tatlı dil’” diyor.
* Yunus Helvacı, taklitle ilgili ilginç bir örnek anlattı: “Bunu öyle abarttılar ki internette ‘Hacı Şerif’in irmik helvasını tarifini satanlar var.”
* Hacı Şerif, günlük 2 ile 5 ton arasında üretim yapıyor. Ceviz, incir ve kabak gibi birçok sebze ve meyvenin tatlısının yanı sıra irmik helvası, macun, helva ve lokum başlıca ürünleri. Günde 3 ton şeker kullanılıyor.

Dede şekerinden bir tatlı hayat

BİLMEDİKLERİ İŞİN FATURASI AĞIR OLDU

2003’te yaşadıkları bir macerayı anlatan Necip Helvacı, ‘bilmediğiniz işi yapmayacaksınız’ diye söze başlıyor. Denizli’de iki kişinin abisiyle kendisine gelip ‘hastane kuruyoruz sizi de ortak edelim’ dediğini belirten Necip Helvacı, şunları aktardı:
“Babamız kalp hastası olduğu için teklif bize sıcak geldi. ‘Babamıza iyi bakarlar’ diye düşündük. 2005’te hastane açıldı. Oluk oluk para gitmeye başladı. ‘Bir yıl sonra kara geçeriz’ diye düşündük. Ama öyle olmadı. Buna iki yıl dayandık. Bir hata yaptık. Bizim düşüncemizde eğitim ve sağlık vardı. Hep söylüyorum keşke eğitime yatırım yapsaydık. Bir sözle girdiğimiz işin bize maddi faturası 2 milyon dolar oldu.”

ÜÇ YAŞINA KADAR KIZ GİBİ YETİŞTİRDİ
Necip Helvacı, ilginç bir anısını da paylaştı. Babasının kendisini 3 yaşına kadar kız gibi büyüttüğün anlatarak, “Kızı olsun diye bunları yapmış. Bana fistan giydirmiş. Tabii bu arzusuna 10 yıl sonra kavuşmuş. Dergilere kapak oldum” diyor.

Dede şekerinden bir tatlı hayat

KURDELEYİ NAYLON POŞETİ BİLE ALDILAR

Yurt dışı açılımı hakkında da bilgi veren Yunus Helvacı, 2011’de Dubai’de bir gıda fuarına katıldıklarını belirterek, “Yazın burası çok sıcak olduğu için bu fuar eylül ile mart döneminde açık kalıyor. Burada yoğun ilgiyle karşılaştık. Öyle ki ilk kez gittiğimiz için yeterli üründe götürmemiştik. Denizli’ye döneceğimiz son gün ürün kalmayınca naylon torbalarımızı bile satın aldılar. Üzerine Arapça yazıların yer aldığı kurdelelerimiz bile talep gördü. Şimdi her yıl burada yerimizi alıyoruz ve 6 ay açık kalan bir mağazamız var. Ayrıca körfez ülkelerinde de bayilik talepleri alıyor. Biz şu anda bu taleplere mesafeliyiz. Kontrollü bir büyüme içindeyiz” diyor.

Yazarın Tüm Yazıları