Zeliş’in hikâyesi

ADI bende gizli. Biz Zeliş diyelim ona.

Haberin Devamı

Annesi Zeliş’i 4 aylıkken bırakıp gidiyor. Babası da istemiyor onu, babaannesi bakıyor. Babası yeniden evleniyor, iki çocuğu daha oluyor ve Zeliş’i hepten unutuyor.


Annesine benzediği için daha beş yaşında aile fertleri tarafından dışlanmış bir çocuk Zeliş. “Babamı görmek istiyorum” dedikçe yüzüne tokat yiyen, odaya kapatılan bir çocuk.


Zeliş okula başladığında yanlışlarını düzelten ya da “Aferin” diyen biri yok. Babaannesi okuma-yazma bilmiyor.


Daha ilkokul 3’teyken, babaannesi “Kız çocuğuna yeter” diyerek okuldan alıyor Zeliş’i, Kuran kursuna gönderiyor.


Okulu bıraksa da öğretmenleri Zeliş’in peşini bırakmıyor. İki yıl sonra tüm arkadaşları beşinci sınıfa geçmişken, o üçüncü sınıftan eğitimine devam ediyor.


11 yaşında döve döve yine okuldan alıyorlar onu.

Haberin Devamı


Babası, maddi sıkıntıları yüzünden ailesiyle beraber Zeliş’le babaannesinin yaşadığı eve taşınıyor. Kardeşleri okuyor, eğleniyor ama Zeliş’le oynamaları yasak. Zeliş, istenmeyen ‘besleme’.


Bir gün babaannesi memleketi Diyarbakır’a giderken Zeliş’i de yanında götürüyor. Planı, Zeliş’i kardeşinin 18 yaşındaki torunuyla evlendirmek. İki ay kaldıkları evde Zeliş istismar ediliyor, şikâyet ederse onu öldürüp cesedini ahıra

gömmekle tehdit ediyorlar. Zeliş, babaannesine şikâyet ediyor. Babaanne bu sefer namus derdine düşerek evlendirme işini hızlandırmak istiyor. Zeliş bir kutu ilaç yutuyor. Hastaneye götürüyorlar, “11 yaşında, küçük çocuk, yanlışlıkla içmiş” diyorlar.


Babaannesinin evine dönüyorlar. Bu sefer babasının eziyetleri başlıyor. Her fırsatta Zeliş’i dövüyor.


Zeliş 12 yaşındayken babaannesi onun teyzesini ve anneannesini buluyor. Anneannesi Zeliş’i almak istiyor. Zeliş babasına “Ne olur beni gönderme. Tanımıyorum bu insanları” diyor. Babasının cevabı “Ne ölün ölüme, ne dirin dirime” oluyor. Arkasına bakmadan gidiyor, ona hiç sarılmadan.


Anneannesi alıyor Zeliş’i ve İstanbul macerası başlıyor. Okula alışamıyor, dersleri kötü. Babaannesini özlediğini söylediğinde “Arayamazsın” diyorlar. Yeni hayatında çok bocalıyor Zeliş. Sonunda dördüncü kattan atlıyor. Beli kırılıyor.

Haberin Devamı

Omurgasının yerine platin takılıyor.


Omurilik ameliyatından sonra ruh ve sinir hastalıkları hastanesine, oradan da korunmaya ihtiyacı olan çocukların gittiği bir yurda gönderiliyor.


18 yaşına bastığında devlet korumasından çıkıyor ve yedi yılın özlemiyle babaannesine koşuyor Zeliş. Altı ay sonra babaannesi ölüyor.


Çocuk denecek yaşta koca dünyada iyiden iyiye yalnız kalıyor. Bu kez halası onu kandırarak birkaç bileziğe başka bir akrabasına satıyor.


Zeliş bir yolunu bulup kaçıyor. Bir sevgilisi oluyor ama onun ailesi de Zeliş’le evlenmesine izin vermiyor.


Zeliş yeni tanıştığı, iyi birine benzeyen bir ‘abla’ya sığınıyor. Abla pek de iyi biri çıkmıyor. Yaşlı adamlara satıyor onu.

Haberin Devamı


Ayrıldığı sevgilisi ailesini dinlemiyor ve Zeliş’i arayıp buluyor, evleniyorlar. Ama hiç paraları yok. Zeliş internetten taşıyıcı anne olmak için ilan veriyor. Taşıyıcı annelik karşılığında 15 bin TL alıyor. Bu parayla evini kuruyor.


Zeliş şimdi mutlu, huzurlu, özgür. Hikâyesini anlattıktan sonra “İşte benim hikâyem. Hikâye anlatmak direnmek demektir” diyor.

 

*

 

Zeliş’in hikâyesi bize çok şey anlatıyor.


Ama en önemlisi şu ki; bu ülkede onbinlerce çocuk aile içinde zulüm görüyor, zorla evlendiriliyor, istismar ediliyor. Devlet fark ettiklerini korumasına alıyor. Şu anda 17 bin çocuk devlet tarafından korunuyor.


Ama bu koruma, eğer eğitim hayatları sona erdiyse 18 yaşına bastıklarında kalkıyor.

Haberin Devamı


Oysa gelişmiş ülkelerde korumadan ayrılma yaşı 20’li yaşlara çekildi.


Zeliş örneğinden de gördüğümüz gibi, 18 yaşında bir insan hâlâ hayata karşı çok savunmasız, çok hazırlıksız. Hâlâ her türlü istismara açık.


Bizde de yapılması gereken, korumadan ayrılma yaşını yukarı çekmek.


Zeliş hikâyenin sonunda kendini kurtarmayı başarmış.


Ama tüm çocuklar onun gibi ‘şanslı’ veya dirayetli olamıyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları